"Ben... dokunulmaktan korkuyorum," diye Vash'a itiraf etti Nicholas -kabullenmiş olduğuna kendi bile şaşıraraktan- yeri belirsiz bir başka külüstür motelde geçirdikleri bir başka gecede.
Vash'ın başındaki ikramiyeyi bir kez olsun görmezden gelmeyi denedikleri, az da olsa rahatlayıp keyiflerine bakmaya çabaladıkları gecelerden biriydi. Mümkün olduğunca içmek de elbette eğlencenin bir parçasıydı.
Vash, Nicholas'ın sarhoş olduğunu biliyordu. Omuzlarının çöküşünden, ses tonundan anlayabiliyordu. Arkadaşı midesinde sekiz bardak bira olmadığı müddetçe böyle itiraflar yapmazdı. Ayakuçlarında dizilmiş boş şişeleri, sigara paketlerini ve değiştirilmiş kanlı sargıları aldırmadan böylesine dip dibe uzanıyor olmaları da bunun kanıtıydı.
...Ve eğer Vash'ın kendi de çakırkeyif olmasaydı Nicholas'a bu şekilde dalgınca dokunmaz, nasırlı parmak uçlarını ince tüyleri hissederek kolunda boydan boya gezdirmezdi.
"Benim dokunmama izin veriyorsun ama," diye fısıldadı.
"Bu beni rahatsız etmiyor da ondan."
"Oh."
Nicholas bitmek üzere olan sigarasından son nefesini çekmeden önce ona yarım bir sırıtış gönderdi, "Çünkü dokunan sensin, diken kafalı. Sen bana rahatsızlık vermiyorsun."
Vash açıklaması ile rahatlayaraktan protez olmayan elini Nicholas'ın kaslı kolunda gezdirmeyi sürdürdü. "Vermiyor muyum?"
"Evet."
"N'için?"
"Çünkü, sen... sensin. Sen bana zaten hep dokunuyorsun," Niholas homurdandı, "Alınma ama epey dokunaklı birisin."
Kısa ve ani bir sessizliğin ardından Vash dayanamayarak yüzünü yastığa gömdü ve başını soluklanmak için dahi kaldırmadan kıkırdamaya başladı. Dağınık saçlarını yastığa öyle sert bastırmıştı ki sesi boğuklaşmıştı.
Nicholas ofladı. Ay ışığında oğlanın gülmekten -ve içmekten- kızarmış suratını seçebiliyordu ve kendisi de istemsizce güldüğü için kendi kendini hırpalamak istiyordu. "Ey, kes şunu. Bunun için fazla sarhoşum."
Vash sesindeki tebessümü bastıramadı. Fazlasıyla eğleniyordu. "Görebiliyorum."
Nicholas sırt üstü dönerken kendini halsiz hissetti. Kalan son bilinci onu Vash'a iyi geceler dilemeye ve odanın karşı tarafındaki kendi küçük, boktan yatağına gitmeye çağırıyordu ancak kalbi aynı fikirde bulunmuyordu. Vash'ın kokusuna ve varlığına fazla alışmıştı. Neredeyse evindeymiş gibi hissettiriyordu. Yetimhaneden ayrıldığından bu yana tecrübe etmediği bu güven verici hisle nasıl başa çıkması gerektiğinden emin değildi.
Vash az sonra omzunu sarstığında gözleri çoktan kapanmış, uykuya memnuniyetle teslim olmanın eşiğine gelmişti. Bu yan yana ilk sızışları değildi. Sonuncu da olmayacaktı. O yüzden aldırmamaya çalıştı.
"Wolfwood?"
"Evet?"
Sessizlik.
Nicholas esnedi. Beyni uyukluyordu ve Vash ona sinir bozucu bir şekilde endişeyle bakıyordu. "Ney, Sarışın?"
Vash'ın ondan biraz uzaklaştığını ve tekrardan omzuna dokunduğunu hissettiğinde ürkek teması Nicholas'ı ayıltacak kadar etkiliydi. Bu yüzden tekrar denedi:
"...Vash?"
"Nico," Vash'ın sesi uzaktan geliyordu, sanki düşüncelerde kaybolmuş gibiydi. "Az önce söylediklerinde ciddi miydin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold me closer | vashwood
FanfictionVash ve Wolfwood gecenin bir yarısı konuşuyorlar. (kapakta kullanılan çizim: @kaysd999/twitter)