16 yaşında
Küçük,sandalyelerle kaplı bir odadaydık. Tüm kızlar karşımızdaki ekranda konuşan kadına bakıp dediklerini tekrar ediyorduk. "Bir kadın her zaman naziktir." Ben dahil odadaki herkes tekrar ettik. Bunu yıllardır yapıyorduk ne kadar itaatkar olursak o kadar sınıf atlıyorduk. Ama itaat etmezsek... Bu düşüncelerden hemen sıyrılmalı ve ekrana odaklanmalıyım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama iki sandalye sağımdaki sarılın kız bir anda ayağa kalktı. Bu ani kalkışıyla oturduğu sandalyenin ayakları zemine sürtündü ve zaten sessiz olan oda bu sefer ölüm sessizliğine büründü. Herkes neler olacağını az çok tahmin ediyordu, bunu biliyordum.Sarışın kız birinin yüzüne tükürürcesine konuşmaya başladı.Dudaklarının arasından çıkan her bir kelimeyle nefretini kustu. "YETER ARTIK!" diye bağıran kızın gözleri dolmuş, sinirden yüzü kızarmıştı. Onu engelleyemiyor ya da yardım edip arkasında duramıyorduk. "Bıktım bu lanet olasıca okul kurallarına itaat etmekten.BIKTIM!" Soluklandı ve ellerini saçlarının arasına geçirerek çekiştirdi. "Bıktım ölme korkusuyla hareket etmekten..." dedi ve televizyona bakarak " Ben asla söylediğin gibi itaatkar bir kadın olmayacağım.ASLA!"
Korktuğum başıma gelmişti. İşte bunu yapmayacaktı. Bir silah sesi patladı. Kafamı çevirdim . Kızın çığlıkları onlara bakmamı engelledi. Dışarıdan acımasız ya da bundan zevk alan biri gibi görünebilirdim ama için yanıyordu. Kız yere, ayaklarımın hemen dibine, yığıldı. Bacağını tutarak haykırıyordu çünkü görevliler onu bacağından vurmuştu. Şimdi ise iki görevli bu isyankar kızı götürmek için yere doğru eğilmişti. Ben ise ne kadar ona yardım etmek istesemde yapamadım, elimi ona uzatamadım. Görevliler onu götürmeye çalışırken bile o hala direniyor ve çırpınıyordu. Ama nafile... Kızı zorla da olsa götürmeyi başardılar. Bunlar yaşanırken ekranda hala konuşan kadını fark ettim ve dediklerini bir kez daha tekrar ettim " Bir kadın her zaman itaatkar ve usludur."kadının söyledikleri sanki hayatın bize dayattığı şeyler gibi geldi bir anlığına. Ekran kapandı ve cızırtılı bir ses adeta kulaklarımı tırmaladı.
"29 nolu sınıf EÖS'den ayrılabilir." Bu demek oluyorki yurda dönüyoruz. Hepimiz bize öğrettikleri gibi eteğimizi düzelterek yavaşça ayağa kalktık ve gardiyan eşliğinde yurda geçtik. Tüm hafta boyunca küçük değişiklikler dışında programımız hatta hareketlerimiz bile değişmiyordu. Saatin 21:00 olmasını beklerken serbest 10 dakikamız vardı. Bende tek arkadaşım Eflin ile sohbet ediyordum. Bir anda demir kapının kilidi açılmaya başladı. Evet, demir kapıyı üzerimize kilitliyorlar. Hepimiz üstümüzü başımızı toplayıp içeri giren kişiyi hazır bir şekilde bekliyorduk. İçeri diğerlerinden farklı bir adam girdi ve gözleri hepimizin üzerinde tek tek gezindi. "Bir daha okul kurallarına karşı çıkan olmasın. Mezun olmak için 2 seneniz var. Bu seneki sınıflarda ceza sayısı artışa geçti, bir suç daha istemiyorum. Buna bir son vermeliyiz, yarın EÖS'ye gitmeyeceksiniz. Gardiyanlar size ne yapmanız ve ne yapmamanız gerektiğini açık açık söyleyecekler. Şimdi hepiniz yataklara!" dedi ve bir hışımla odadan çıktı. Onun arkasından kapıyı kilitlediler.
Hepimiz yataklara geçtik. Yarın neler yaşayacağımızı bilmiyorduk. Bunları düşünürken yastığımın altına sakladığım sarı kurdele şeklindeki tokayı elime aldım. Dudağımın kenarı kıvrılırken aklımda sadece ve sadece o gün vardı. Hemen diğer kızlara baktım neyse ki hepsi uyumuştu. Yoksa büyük bir ceza beni bekliyor olurdu. Tokayı eski yerine, yastığımın altına, koyup uykunun derinliklerine kendimi bıraktım.
Bu bizim ilk kitabımız bu yüzden yazım hataları, devrik cümleler veya anlamsız şeyler olabilir. 😻
YOU ARE READING
LAVİNİA
RomanceKatı kuralları olan ve genç,zengin beyefendilere eş yetiştiren bir okulda yetişen Armina kendisini nelerin beklediğini bilmiyordu... Sevdiği adam mı yoksa kocası mı?