yere bıraktığım mızrağı alıp, muhafızın üstüne yürümeye başladı.Mızrağı ona doğru uzattı ve eğer kılımıza zarar verirseniz sizi de mızraklarım diye muhafızı tehdit etti.
Muhafız sıkılmış bir tavırla başını iki yana salladı ve "Tamam,lütfen ilerler misiniz artık."dedi.
Birkaç dakikalık bir yürüyüşten sonra ihtişamlı bir sarayın önündeydik.Kocaman ve üzerinde daha önce hiç görmediğim değişik fakat bir o kadar da güzel olan işlemeler vardı.
Büyük bir gürültüyle kapı açıldı ve dördümüzde aynı anda içeriye girdik.Hayranlıkla saraya bakıyorduk.
Ena'nın mızrakladığı adam bizden farklı bir yoldan gitmişti.Bir sürü merdivenden sonra sonunda sarayın içine girmiştik.
Bizi bir üst kata çıkarıyorlardı.Düz başlayıp kıvrılarak ilerleyen bir merdivenden çıktıktan sonra bulunduğumuz yer alt kattan daha da ihtişamlıydı.
Duvarlarda sanki bir anda üstümüze atlayacaklarmış hissiyatı verecek kadar gerçekçi tablolar vardı.
Tablolarda çok haşmetli kıyafetler giyen ve hep aynı tacı takan kişiler vardı.En sondaki tabloda ise...O vardı.Ena'nın mızrakladığı adam.
Losalia da benim gibi hayranlıkla tablolara bakıyordu.Muhafızlara kafasını çevirip bu tablodaki adam kim diye sordu merakla.Muhafız onun Camelia Kralı Raiden olduğunu söyledi.
Nasıl yani şimdi koskoca Camelia kralı bizi mi karşılamıştı?Evet, aslında hoş bir karşılama sayılmazdı ama yine de gelmesi değişikti.Hatta saçmalıktı,kralların uğraşacak daha önemli işleri yok muydu?Her neyse,şu an düşünmem gereken daha önemli şeyler var.
Yan yana olan iki odanın önünde durduk.Muhafız bu odalarda kalacağımızı ve odaların iki kişilik olduğunu söyledi.Bizi öldüreceklerini düşünmüştüm ama tahmin ettiğimden daha misafirperverlerdi.Ena ile ben Yoshe ile de Zako aynı odadaydı.
Büyük iki yatağın olduğu odada Ena ile baş başaydık.Oldukça uykum vardı fakat nasıl bir yerde olduğumuzu bilmediğimden büyük ihtimalle rahat bir uyku çekemezdim.
Ena kendini pencerenin kenarındaki minderlere bırakırken sırıtarak "ne gündü ama" dedi.Gerçekten, düşününce bugün olanlar kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
Ena'nın az önceki sırıtması küçülmüştü ama hala devam ediyordu."Bana gerçekten sinirli misin,Ceys?O adamlar dakika değil saniyeler içerisinde bile bizi öldürebilirlerdi. Hem oldukça eğlenceliydi benim açımdan."
"Sinirli değilim ama yaptığın oldukça tehlikeliydi."Hafifçe kaşlarımı çattım,"Hem neresi eğlenceliydi o adam kalkıp bize bir şey yapacak diye çok korktum."
Ena her zamanki gibi şeytanice gülümsedi, "hadi ama, doğruyu söylemek gerekirse adamın su götürmez bir karizması var."
Gözlerimi devirdim, "Sana her baktığımda ona da bakıyordum.Ona bakmamın sebebi ise her an bir şey yapabilecek olmasından korkmamdı.Ama haksız değilsin."
Sen ona yakından bakabildin ama...dedi fakat ne diyecekse devamını getiremedi.O adamın yani Kral Raiden'ın neden Ena'nın hoşuna gittiğini anlayabiliyordum.Oyun karakterini andırdığı içindi. Yoksa Ena'nın işi olmazdı.Onu azıcık tanıyan biri oyun karakterlerini ne kadar çok sevdiğini bilirdi.
Ardından, ayağa kalktı ve cebinden iki tane hançer çıkardı. Bu şaşıracak bir şey değildi. Ena'ydı bu her şey beklenirdi."Onları nereden buldun?" diye sordum.
"Bu muhafızlar çok beceriksiz,ceplerinden hançerlerini aldım ama ruhları bile duymadı." dedi yine sırıtarak."Hayret, bugün ne kadar da çok sırıtıyorsun ne oldu?" dedim."Yani, burayı sevdim.Mızraklar hançerler falan tam benlik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camelia
Teen FictionSadece eğlence için lanetli bir lunaparka gidip korku trenine binen bir arkadaş grubu. En fazla ne olabilir ki... Zako,Yoshe,Ena ve Ceys Camelia'da kendileri gibi kaybolan ruhlarını mı arayacaklar yoksa dünyada yitirdikleri yaşama sevincini orada t...