Zeynep Öztürk'ün hayatı:
Sabah saat 6 ya doğru kalktım ve havanın soğuğundan hemen sırtıma bir hırka geçirdim ve banoyoya geçtim. Hızlıca abdest alıp odaya geri döndüm ve seccadeyi serdim ayağıma çatiklerimi giydim başıma çemberimi taktım ve sabah namazına durdum.Namaz bitince tesbihimi çekip duamı ettim ve seccadeyi yerden kaldırdım. Yatakta yatan kız kardeşim Emineye baktım. Gülümsedim ve yanına gidip elimi alnına koydum. Yine azda olsa ateşi vardı. Süreklide öksürüyordu.
Üzerini sıkıca örttüm ve alnına bir öpücük bıraktım. Mutfağa geçtim hızla güğümü doldurup salona geçtim. Sobanın yanındaki odunları alıp sobayı yaktım. Sonra ortalığı biraz toparladım su kaynayınca çayı demleyip demliği sobanın üzerine bıraktım.
Dolaptan reçel, pekmez, peyniri çıkardım birer domates ve salatalık doğradım. Üç yumurtayı tereyağın içine kırdım. Arkada duvara dayalı büyük tepsinin üzerine herşeyi yerleştirdim. Arkamı tekrar dönünce annemi gördüm gülümseyerek sofra bezini alıp önden gitti.
Bezin üzerine hazır tepsiyi koydum annem Emineyide çağırdı hızla. Babamda uyanmış oturmuştu çayları doldurdum kahvaltıya başladık. Dışarıdan korna sesi gelince annem ve babam ayaklandı Emine annemi öpüp görüşürüz dedi. Babam ise "hayvanları sulayın." Deyip gitti.
Annem Asiye, Yılmaz konağında mutfakta çalışıyordu. Babam ise yine Yılmazlarda çalışıyordu ama o tarlanın başında. Annem güzel ve orta yaşlı bir kadındı biz hariç birde abim vardı Mustafa kendisi şehirde çalışır ayda bir iki eli kolu dolu gelirdi. Yalan yok her gelmeye hem eve hemde bize bir şeyler alırdı.
Babam iyi adamdı sadece çok eski kafalı ve içine kapalı bir adamdı annemle bile nerdeyse hiç konuşmazdı. Yılmazlar köyün hatta şehrin en büyük ağasıydı ve babam gençlik yıllarından beri onlarda çalışırmış. Babama güvendikleri her sabah adam yollayıp aldırmalarından anlaşılıyordu zaten.
Annem ise yaklaşık 10 senedir konaklarında mutfakta çalışıyordu. İyi de yemek yapardı. Yılmazların hanımı Nurhan hanım iyi bir kadındı. Bize kıyafet yollardı arada güzellerdide. Öyle iyilik yapıcam diye giyilmiyecek şeyler yollamaz hatta en yenileri den yapardı hayrını. Emine yaşında hiç kimse olmadığı halde iki üç ayda bir ona da elbise yollar torunumun derdi. Birkaç kez etiketini bile görmüştük de annem ses etme kızım demişti.
Bizim ise 2 inek 10 tavuk iki keçi dışında birde ektiğimiz evin yanında 5 dönümlük bir tarlamız vardı. Yanımda Emine'nin öksürük sesi gelince ona bakıp "ablacım çay içer misin ya da süt sıcak sıcak?" Diye sorunca "süt" dedi kalktım cezveye bir bardaklık sütü ve balı attım sonra bardağa koyup Emine'nin elini tuttum üst kata çıkardım.
Üst kattaki küçük odadaki televizyonu açtım ve Emineye kalın ördüğüm yünlü hırkayı pijamasının üzerine bir tane daha giydirdim koltuğun üzerine yastık ve yorganıda koyup ona gülümsedim. "Ben işlerimi bitirene kadar burda kal olur mu ablacığım?" Dedim. Başını salladı ve açık olan çizgi filmi izledi.
Bende aşağı geri inip önce sofrayı topladım ardından bulaşıkları yıkadım. Annemlerin odasına girip babamın dün giydiği kirliyi alıp banyoya koydum. Abimin aldığı güzel şeylerden biride bu makineyi. Çok çamaşır almıyordu ama en azından soğuk havada suyla uğraşmıyorduk. Yazında elimde yıkıyordum hızlıca. Köyde nerdeyse 5 10 kişiden fazla kimsenin evinde televizyon yoktu yine Nurhan hanım Emine'nin yüzü biraz gülsün diye küçük siyah beyaz bir televizyon vermişti bize.
Hızla yatakları toplayıp dışarı attım kendimi, evimiz iki katlıydı Allah'a şükür iyi kazanıyordu bizimkiler abiminde yardımıyla eski evin üzerine bir kat daha çıkmıştık. Evin dışına çıkınca kapının önünde yazın ayrılmadığımız bir çardak vardı. Evin karşısında yüz adımlık mesafede bir ahır vardı içinde hayvanlar vardı. Evin arka tarafında ise tarlamız. Çok şükür yemeklik herşey çıkıyordu bir arada pazardan sebze meyve alırdık o kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Aşkı
Teen FictionKöyün ağası ve hizmetçinin kızı arasında 2000lerde geçen bir aşk hikayesi. Azad annesinin ısrarları üzerine önüme gelen ilk kızı sana gelin diye almazsam der ve odaya o gün annesine yardım etmek için gelen Zeynebin girmesiyle gelinini bulur. Hırçı...