16

682 68 16
                                    

🌷

Uyuşan kolumun ağrısıyla yavaş yavaş gözlerimi açtım. Kendime gelince doğruldum. Üzerimde ki ceket doğrulmamla düşmüştü. Çekti kaldırdığımda armanın üzerine yazan isimle kaldım öylece. Gece kontrole gelip üzerimi mi örtmüştü?

Yatağın üzerinde bebeğini emziren Doğa minik bebeğiyle konuşmaya başlayınca ceketi kenara koydum ve onları izlemeye başladım.

"Annecim, bugün seni babana götüreceğim."

İçimde bir yerlerde birşeyler kopmuştu. Avuçlarım içinde duran ceketi sıktım. Ağlamamalıydım...

"Evet baban bizi bekliyor."

Doğa başını kaldırıp tavana baktı. Gözyaşları düşmesin diye yapıyordu. Ben bile dayanamazken o nasıl...

Çalan kapıyla hemen ayaklanıp dışarı çıktım. Alpaslan'nın kan çanağına dönmüş gözleriyle karşılaşmıştım. Mavilerini benden kaçırarak konuştu.

"Yarım saat sonra tören olacak. "

Sadece kafa salladım.

"Doğa'nın yanında olduğun için teşekkür ederim."

Bakışlarımı yerden çekip mavilerine diktim.

"Teşekkür etmeni gerektirecek bir şey yapmadım. "

Sadece kafa salladı. Ama umrunda değilmiş gibiydi söylediklerim.

"Sen nasılsın?"

"İyi."

Gözleri öyle söylemiyordu.

"Ceketi sen mi bıraktın?"

" Evet."

"Teşekkür ederim. "

Yine sadece kafa salladı. Zaten pek konuşkan biri değildi. Ama bugün ekstra hiç konuşmuyordu. Acaba çok mu yakın arkadaşıydı? Rıfat da çok ağlamıştı?

"O zaman ben Doğa'nın hazırlanmasına yardımcı olayım. "

"Tamam kapıda bekliyorum."

İçeri geçtiğimde Doğa dolu gözleriyle bana bakıyordu. Hemen yanına gittim ve yatağın yanına oturdum. Titreyen ellerini sıkıca tuttum.

"Hadi seni hazırlayalım. "

Sadece kafa salladı. Kucağında ki Zeynep'i küçük beşiğine koydu. Onun için getirmiş olduğum birkaç parça kıyafeti giydi. Zeynep'i battaniyeyle sarıp sarmaladıktan sonra hazırdık. Kapıda bekleyen Alparslan'la beraber hastaneden çıktık. Bizim için ayarlanan araca bindik. Doğa ağlamıyordu. Sadece dalıp gitmişti. Bu hâli daha kötüydü bence. İçine atması hiç iyi bir şey değildi onun için.

Kucağımda duran miniğe baktım. Herşeyden habersiz uyuyordu. Daha gözlerini bile açmamışken babasının cenazesine gidiyordu. Yutkunamadım...

"Geldik."

Duran araçla sırayla indik. Kucağımda ki Zeynep'i almak için yanıma kadın bir asker geldi.

"Bebeği ben alacağım. "

Bakışlarım Alparslan'ı buldu. Başıyla onaylayınca Zeynep'i kadına verdim. Doğa'nın koluna girdim. İyi görünmüyordu. Yeni doğumdan çıkmıştı ve ayakta zar zor duruyordu. Bir düzine asker omuzlarında taşınan al bayrağa sarılı tabut geldi. Doğa düşecek gibi oldu. Hemen diğer kolundan başka bir kadın asker tuttu. Rıfat'la beraber yanımıza gelen yaşlı çifti gördüm. Herkes perişan olmuştu. Elif teyzeyle göz göze geldik. Yaşlılığın vermiş olduğu çöküntüye bir de bu hüzün eklenmişti. Eşi Mehmet amca ise dimdik duruyordu.

BARUT KOKAN PAPATYALAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin