En tehlikeli düşman tanımadığın düşmandır
"Sadi Payaslı"Fırtına öncesi sessizliğin hüküm sürdüğü şehirde , güneş; karanlığı son kez aydınlatmak için doğuyordu..
İstanbul'un soğuk yüzü; sıcak güneş ile ısınmaya başladığında şehre uzak malikanesinin bahçesinde oturmuş sakin bir şekilde kahvesini yudumluyor bir yandan da önündeki dosyayı inceliyordu Servet Uraser.
Villanın içinde oluşan kaos onun eseri olsa bile kalabalığın ve koşuşturmanın içinden soyutlamıştı kendini.
Zihni, kendi cehenneminin yangınıydı sanki..
Geçmiş yaşantısına dair en ufacık bir bilginin bile işe yarayacağı, ya da hayatını karartacağı kısır bir döngüdeyken kendisine doğru yaklaşan adım seslerini fark etmesi ile kaldırdı başını önündeki dosyadan.
Yaşlı ve yorgun gözleri, masanın diğer ucuna yerleşen genç kadını takip ederken belli belirsiz bir tebessüm yerleştirdi yüzüne.
Ama bu gülüş; her zamanki gibi soğuk, her zamanki gibi ifadesizdi..
Senelerdir saklamayı başardığı gerçeklerin tüm çıplaklıklığı ile ortaya serilmesinden rahatsızlık duyuyor olsa bile bu durumu genç kadına fark ettirmek istemiyordu.
Çünkü; Pandora'nın kutusu bir kere açılırsa, geçmişin bir çığ gibi büyüyüp ilk onu yutacağını çok iyi biliyordu.
Zihnindeki sayıltıların seslerini baskılamaya çalışırken kulağına çalınan cılız ses tonu ile silindi gülümsemesi.
"Bu içerideki adam, babamın katili mi?"
Genç kadının sesi; suskunluğun içinde yankılan tiz bir çığlık gibiydi.
Duyduğu sorudan sonra önündeki dosyanın kapağını hızla kapatıp,keskin maviliklerini karşısındaki kadının gözlerine sabitledi Servet Uraser.
Sıkkın bir nefes firar etti o an dudaklarından. Çünkü bu soru; bir başkaldırının ilk sesiydi..
Sessizliği bir çığ gibi büyürken, ceketinin iç cebinde duran tabakadan bir sigara çıkarıp, dudaklarına götürdü.
Sigaranın dumanı, havanın kasvetine karışırken, "Sakın!" diye gürlerdi keskin bir ses tonuyla. "Sakın bu işe karışmaya kalkma!"
Sesi olabildiğine sakin ama bir o kadar da sertti..
Nemli gözlerini sinirle kırpıştırırken, senelerdir içinde tuttuğu zehri dökmek için araladı dudaklarını genç kadın. "Amca" diye gürledi öfke dolu bir nidayla.
"Sana bir soru sordum. Bu içerideki adam babamın katili mi?"
Aynı soruyu bir kere daha duymuş olmak içindeki öfkeyi harlasa da sakinliğini korudu Servet Uraser. Elindeki dosyayı koltuk altına sıkıştırıp, oturduğu yerden usulca doğruldu.
Kendisine merak ve öfke dolu gözlerle bakan kadının yanına yaklaştığında sıcak nefesini soluyarak verdi cevabını.
"Bu içerideki adam; babanın katili bile olsa, bu işi halletmek bana düşer."
İçindeki öfkenin çoktan esiri olmuşken, yanağından süzülen yaşları elinin tersiyle silip, içeriye doğru ilerleyen adamı izledi genç kadın çaresizce.
Yıllardır içinde bulunduğu durumun rehavetini şimdi daha iyi anlıyor olması yüreğini bir kor gibi yakarken, karanlık bir bakış yerleşti kömür karası gözlerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir küçük sadgül meselesi
RomanceTesadüf diye bir şey yoktur olması gereken olur. Songül ve Sadi'nin de hayatlarının kesişmesi tesadüf değildi olması gereken oldu. Sadi yeni hayatında Songül için her şeyini veremeye hazır. Peki Songül'ü bekleyen gerçek ne? Ve bu gerçeği kimden v...