Tam 2 ay oldu bugün. Sakince müşterinin evinin önünde arabanın içinde gelmesini bekliyordum. Midem bulanıyor ve uykum var. Gecenin bir vakti sokak lambası bile arızalı olan mahallenin birindeyim.
Telefon sessizde olmasına rağmen ekranın parladığını gördüğümden bu karanlıkta, arayan annemdi. Yine açmadım.
Sonunda kadının evden elinde valizlerle çıkarken gördüğümde ben de arabadan indim. Elinden valizleri alıp bagaja yerleştirdim. Acelesi olduğu belliydi. "Havaalanı." dedi telefonu alıp birisini ararken.
Havaalanının önüne gelir gelmez arabadan resmen fırladı. Acelesini anladığımdan olabildiğince hızlı davrandım. Koştur koştur gitti.
Şoförlük yapmak böyle bir şeydi. Gün içinde ister beş kişiyi yolcu et ister yetmiş kişiyi yolcu et. Hepsi birbirinden farklı. Kimisi birkaç dakikalık yol için kimisi hastaneye yetişmek için çağırır. Ben yolculara hep acaba yine ne acelesi var diye bakarım.
Eve dönerken 24/7 açık olan marketlerden birine uğradım midemin bulantısı geçsin diye atıştırmalık almak için. Annemi aradım sonra. Hemen açtı.
"Neredesin sen yine? Taksidesin değil mi? Haber de etmedin. Biz daha bugün akşam yemeğinde ne konuştuk?"
"Anne,"
"Söz vermiştin, anlaştığımızı sanıyordum."
"Anne arkadan Jimin sana sesleniyor. Biraz sessiz konuşur musun, uyusun çocuk."
Sessiz kaldık bir süre.
"Jungkook, oğlum. Yetmez mi artık? Bırak şu taksiyi. Boşuna mı okuttum ben seni? Ne zamana kadar sürecek böyle?"
"Jimin'e çarpıp kaçanı bulduğum zaman anne." dedim. Sesim yükselmişti.
"Jungkook bana bağırma. Beni de bağırtma gece gece."
"Anne yatıp uyusana. Niye pusuda bekliyorsun her gece böyle anlamıyorum ki. Geliyorum hemen şimdi zaten."
"Jungkook, oğlum."
Telefonu kapattım ve arabayı çalıştırdım. Gece geç saat olduğu için yollar boştu, akıp gittim. Sonunda durağa gelince taksiyi park ettim ve yavaş yavaş evin yolunu tuttum. Dilimde bir şarkı, kovaladıkça kaçan...
Evin önüne yaklaşınca camdaki annemi gördüm. Beni bekliyordu her gece olduğu gibi. Beni görünce sevinmiş gibi kapıyı açmak için kapıya koştu hemen.
"Oğlum,"
Bir soluk verdim. Ellerimi havaya kaldırdım polisten kaçan ve sonunda yaklanan bir suçlu gibi. Kendi etrafımda döndüm.
"Bak, sapasağlam oğlun. Ama biraz yorgun. İzninle odasına çıkıp uyuyacak."
Beklemeden ceketimi çıkartıp portmantoya astım ve merdivenlerden odama çıktım. Odamıza. Jimin diğer yatakta yine kabus görüyordu sanırsam.
O güne bir kez daha lanet edip uyudum.