Ertesi gün olduğunda Emma yoğun baş ağrısıyla uyandı. Kendini kötü hissediyordu. Alex'le konuşmak istiyordu. O yüzden hızlıca hazırlanıp kahvaltıya indi fakat genç adamın çoktan çıktığını öğrendi. Bir iki lokma bir şey yedi. Canı daha fazla istemiyordu. Bahçeye çıkıp biraz yürüyüş yaptı. Zaman geçirmek için biraz çiçeklerin kuruyan dallarını temizlemeye karar verdi.
Saatlerdir bahçede olduğunu unutmuştu. Özel hizmetlisi yanına gelipte akşam yemeğini hatırlattığında saati ancak fark etti.
"Dük yemekte olacak mı?"
"Hayır Leydim. Kendisi henüz dönmedi."
"Anlıyorum. Yemek yemeyeceğim. Yorgunum. Sıcak su hazırlayın lütfen. Banyo yapıp yatacağım."
Başıyla selam verip kız hızlıca hazırlıklar için içeri koşturdu. Emma da üstünü başını temizleyip yavaş adımlarla eve doğru yürümeye başladı.
Alex, balo sonrası çok fazla sinirliydi. Genç adam eve geldiklerinde odasına gitmek istemedi. Kıza yakın olursa gardını indireceğini ve mantıklı düşünemeyeceğini biliyordu. Aralarındaki o ahşap kapıyı aşıpta kızın yanına gidip kollarına almaktan ona engel olacak tek şeyin işlerle kafasını meşgul etmek olacağı için çalışma odasına gitmişti.
Evrak ve mektuplara bakıyor ancak bir türlü odaklanamıyordu. En sonunda tamamen bıraktı ve kendisine viski koyarak koltuğa oturdu. Baloyu, kızı ve o pislik Steven'ı düşünüyordu. Bu adamı oldu olası sevmemişti. Küçükkende devamlı yalancı ve hilebazdı. Şimdi ise ticarete kötülük sokarak kaçakçılık yaptığını duymuştu ancak elinde kanıtı yoktu. Sonrasında iş yaptığı ortak bir tacirden adamın belgelerini vermesiyle adamın suç işlediğini kanıtlamış ve kraliyete sunmuştu. Onu baloda görmesi son beklediği şeydi. Lanet olasıcanın ailesinin güçlü bağları vardı. Büyük ihtimalle mal mülk teklif edip kendisini aklamıştı.
Bu nedenle bu kadar nefret ettiği adamın Emma ile konuştuğunu görünce çok sinirlenmişti. Anthony'nin yanından dönüpte kızı bulamadığında meraklanmış balkonu kontrol etmek için gittiğinde onları baş başa konuşur görünce kan beynine sıçramıştı. Adamın bir pislik olmasının dışında özel yaşamı hakkında da çeşitli dedikodular vardı. Oldukça kötü dedikodular.
Bir de kızın güzelliğine yorum yapması.. işte bu onu çıldırtmıştı. Emma onundu, nişanlısıydı ve yakında karısı olacaktı. Bırak onunla konuşmasını yan gözle bile bakmasına katlanamazdı. Aslında kızın bir suçunun olmadığını biliyor ama yine de balkonda onunla olmasını içerliyordu.
Böyle düşünceler kafasında dönüp dururken sabahı etmişti. Genç kızla da karşılaşıp onun o güzel ve masum yüzünü görmek istemedi. Sabah erkenden evden çıkmıştı. Tüm gün işleriyle uğraşırken kızı aklına getirmemeye çalışıyordu. Akşam olduğunda soylu erkeklerin genelde takıldığı bir kulüp olan yere gitti. Aslında çok fazla sevmemesine rağmen arada sırada makamı gereği kendini göstermek için giderdi.
Kendisine içki sipariş verip otururken omzuna vuran bir elle arkasına döndüğünde samimi arkadaşı Anthony'yi gördü. Ah şimdi onu hiç çekesi yoktu. Gereksiz kıskançlığı ve kıza düzgün davranması konusunda başına ekşiyecekti. Nitekimde aynı böyle oldu. Olayı anlattığında Anthony içkisinden fazlaca yudum alarak konuşmaya başladı.
"Alex, biliyorsun o adamı günahım kadar sevmem. Elimden gelse şuracıkta boğazına kılıç saplardım. Fakat anlattığında Emma'nın bir suçunu göremiyorum."
"Onunla balkonda ne işi var öyleyse."
"Söylemiş sana, adam yanına gelmiş. Ne yapsaydı kız bağırarak kovsamıydı."
"Evet!"
"Saçmalama Alex lütfen. Kıskançlığın doğru düşünmene engel oluyor. Hem bir leydi için çok kaba bir hareket hem de Emma adamın nasıl biri olduğu hakkında bu kadar detaylı bilgisi yok."
...
"Üstelik Emma çok masum. Biliyorsun onu hiç olmayan kız kardeşim gibi görüyor ve bir kardeş gibi ben de korumak isterim. Fakat kız ne yapabilirdi. Onun bir suçu yok. Bu kadar yüklenmen doğru değil."
"Biliyorum, haklısın."
"Sonunda kalın kafana bir şeyler girmeye başladı." gülerek arkadaşının omzuna hafif bir yumruk attı.
"Hadi saat çok geç, gece oldu gidelim buradan. Hem beni evde böyle bir güzellikte beklemiyor."
"Anthonyy!"
"Tamam tamam hadi dostum."
Böylece herkes kendi arabasına gitmesiyle ayrıldılar. Alex eve geldiğinde gecenin bir vakti olmuştu. Kimseyi uyandırmak istemeyerek sessiz adımlarla odasına çıkıp yavaşça içeri girdi. Kızın tarafından gelen hiç ses yoktu. Uyumuş olmalı diye düşünerek konuşmayı sabaha bıraktı. Altına rahat bir şeyler giyerek üstü çıplak bir şekilde yatağa uzandı. Ergenliğe girdiğinden beri alışkanlık yaptığı üzere yatarken pek bir giymezdi. Gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı.
Genç kızın odasıyla birbirlerini ayıran kapıdan hafif bir tıklatılma sesi geldiğinde doğru duyup duymadığını anlamadı. Zihni oyun oynuyordu sanırım. Fakat sonrasında kapının yavaşça açılıp içeriye doğru uzatılmış masum bir yüz gördü.
"Alex, uyumadın ya, gelebilir miyim?"
Genç adam yatakta doğrularak oturdu.
"Uyumadım. Uyuyamadım."
Genç kız bir iki adım içeri girip kapıyı kapattı. Ayakta sessizce durup adama bakıyordu. Saçları omuzlarından aşağıya açık bırakmıştı. Üstünde hafif bir gecelik vardı ve ayakları çıplaktı. Çok saf bir güzelliği vardı. Kıza gözlerini dikip baktığını fark ederek,
"Bir şey mi istemiştin?"
"Biraz konuşmak istiyordum."
"Ne hakkında?"
"Balo hakkında."
Alex sessiz kalarak başıyla kıza onay verdi. Yanına oturması için eliyle gösterdi. Kız yatağa, genç adamın yanına oturmak konusunda bir an tereddüt etse de yavaşça gelip oturdu.
"Yoktun.."
"Biraz düşünmeye ihtiyacım vardı."
"Anlıyorum. Açıklama yapmama fırsat vermedin."
Genç adam tam ağzını açıp bir şey diyecekken genç kızın yumuşak, narin parmaklarıyla dudaklarını kapatmasıyla şaşırdı.
"Lütfen, bir şey söylemeden önce beni dinle. Saatlerdir söyleceklerimi düşünüyorum ve anca cesaret ettim."
Alex'in başını eğmesiyle genç kız konuşmaya başladı.
"O markiyi ilk defa senin yanında gördüm. Öncesinde tanımıyordum. Zaten nereden tanıyabilirim. Yanımıza ilk geldiğinde konuşmandan çok hazzetmediği anladım. Konuşmamı istememene saygı duyuyorum."
Kız derin bir nefes alarak sesindeki heyecanı bastırmaya çalıştı.
"Senin sevmediğin birini benim sevmeme imkan yok. İstemem de. Yakında karı koca olacağız." bu sırada kızın yanakları kızarmıştı ve Alex'in gözünden kaçmadı.
"Sen Lord Anthony ile gittikten sonra çok zaman geçmişti. Annen de bir arkadaşıyla konuşmak için yanımdan ayrıldığında çok sıkılmıştım ve bunalmıştım. Biraz hava almak istedim ve belki salonun diğer tarafında seni görürüm diye balkona gittim. Birkaç dakika sonra içeri gelmek için döndüğümde Marki'yi gördüm. Gitmek istediğimi belli ettim ama o konuşmaya devam etti. Sadece müstakbel düşes olarak saygısızlık etmek istemedim. Sana laf gelmesine katlanamazdım. Sonra da zaten geldin. Olanlar bu kadar. Başka bir şey yok, olmadı ve olamaz da."
"Özür dilerim.."