29. BÖLÜM

3.5K 318 292
                                    

"ÖLENLER VE ÖLÜMDEN DÖNENLER"

Ediz'le bakışlarımız kesiştiğinde, gidip sarılmak, içim dışıma çıkana kadar ağlamak istedim. Duyduklarım gerçek olamazdı, öyle değil mi?

Gözlerim bu seferde yerde boylu boyunca uzanan Sevcan'a kaydı. Sırtından oluk oluk akan kan, bacaklarımın daha çok titremesini sağlamıştı. Sanki, sanki her şey birer yalandan ibaretti.

Ediz, ne yapacağını şaşırmış bir şekilde bir bana bir kardeşine bakıyordu. Gözlerimden akan damla, ağır çekimde yanağıma doğru süzüldü. Bir tepedeydik. Karşımda, eli silah tutan Ediz, ortamızda cansız bir şekilde yatan Sevcan ve bacakları titreye titreye zorlukla ayakta duran ben...

O an Ediz'in arkasında gördüğüm, yüzü maskeli adamla gözlerim irice açılmıştı. Adamın elinde ki silah doğruca Ediz'i hedef alıyordu.

"Ediz!" Ediz, hızla arkasını döndüğünde, kulaklarıma tekrardan aynı silah sesi duyuldu. Adam, hiç acımadan Ediz'e vurduğunda tiz bir çığlık atıp, ağlamaya başladım. "Ediz," adam gözlerini benden ayırmadan birkez daha tetiğe bast.. Bu sefer ki kurşun Ediz'in kalbine denk gelmişti. "Ediz..." Zorlukla Ediz'in yanına gidip diz çöktüm ve başını dizlerimin üzerine koydum.

"Ediz, Ediz aç gözlerini. Yalvarırım bırakma beni, Ediz!" Arkamdaki adamın attığı adım seslerini duyabiliyordum. Ama bunu ne umursayacak gücüm vardı ne de düşünecek. "Ediz aç gözlerini. Ne olur bırakma beni."

Adam, kolumdan tutup beni ayağa kaldırdığında çırpınıp, Ediz'in kıyafetini tutmaya yeltendim. "Bırak! Bırak beni, Ediz! Ediz aç gözlerini, yalvarırım."

Hıçkırıklarım nefes almamı engellerken, adamın saçımdan tutup beni sürüklemesi daha çok ağlamama sebep oldu. "Bırak! Ediz aç şu gözlerini, ne olur." Çırpınışlarım boşunaydı. "Bırak! Bırak şerefsiz herif, bırak beni!" Adamın beni her sürükleyişinde, Ediz'den biraz daha uzaklaşıyordum. "Ediz, Ediz uyan ne olur! Hem affettim seni, affettim seni yemin ederim affettim! Ne olur uyan!"

Beni zorlukla beyaz renkteki arabanın ön tarafına bindirip, kapımı kapattı. Hızlıca sürücü koltuğuna geçti ve aynı hızda kapıları kilitleyip arabayı çalıştırdı. "Aç şu kapıyı, aç diyorum aç!" Avuç içlerimin acısını umursamadan cama şiddetle vuruyor, birilerinin beni kurtarmasını bekliyordum. "Aç şu kapıyı yalvarırım, Ediz'i kurtarmam gerek."

"KES ULAN SESİNİ!" Omuzlarım sarsıla sarsıla ağladım. "SANA DEDİM, EĞER O ADAMLA YAKINLAŞMAYA DEVAM EDERSEN O ŞEREFSİZİ ÖLDÜRÜRÜM DEDİM!"

"Sensin şerefsiz! Aşağılık herif!" Bir anda arabayı durdurup parçaladığı yanağıma sert bir tokat attı. Başım yana doğru düşerken, adam hâlime acımayıp saç diplerimi kavradı ve yüzyüze gelmemizi sağladı.

"Bana bak! O adamın vurulma sebebi sensin. Eğer kendi ayağınla bana gelseydin böyle olmayacaktı. Asıl katil sensin!" Unuttuğu için mi bilmiyordum ama aniden yüzündeki maskesini çıkardığında ağzım şaşkınlıkla açıldı. Bu Anıl'dı. Gözlerimi sertçe kaşıdım. Açtığımda yine karşımda Anıl vardı. Hayır hayır! Yanlış görmüyordum bu Anıl'dı.

"Nasıl?" Dedim ağzım bir karış açıkken. "Sen, sen... anlamıyorum!" Çaktırmadan cebimden telefonumu aldım.

Alayla gülümsedi. "Hiçbir şey bilmiyorsun! Hepsi bir plandı. Benim planımdı! Asıl ismimin Yamaç olması, Gülsüm'ün seni evine misafir olarak davet etmesi, bu köye gelmen... Hepsi Benim planımdı, hepsi!"

"O zaman, o zaman askerde değilsin?"

"Evet, değilim. Bunca zaman ölen ikizimin kimliğini kullandım ama ben hiçbir zaman Anıl olmadım." Sustu. Sanki bir şey düşünüyormuş gibi bakışları arkamda bir yerlere odaklandı. "Çünkü Anıl iyidi." Dedi bana bakıp. "Ama ben kötüyüm. Yamaç Soykan kötü!" Arabayı tekrar çalıştırıp hızla sürmeye başladığında direkt olarak kemere tutundum. Belki farkında değildi ama çok hızlı sürüyordu.

Perdenin Ardındaki Yüzler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin