1- Bela

86 8 9
                                    

..

"Hay amına koyayım yine mi çıkmaz bana. Sikeyim bahtımı." Elimde ne varsa ne yoksa ortaya sürdüğüm için ben de olmayan hatta borcumun üstüne eklenen borca bakıyordum dehşetle. Bu kumar işinde bir kere bile yüzüm gülmemişti, hala ne sikime devam ediyorsam buna.

"Sen bunun üstüne soğuk bir su iç Jungkook daha iyi sindirirsin." Etrafımda olan lavukların kahkahalarını dinlerken elimde olan sigarayı yanımda duran herifim elinde söndürmüştüm. "Siktir git annenin sex kasetlerini izlerken 31 çek buruşuk penisli piç." Acı bir çığlık kulaklarıma dolduğunda arkama bike bakmadan oradan çekip gitmiştim.

Kapının önüne geldiğimde patronun adamlarının yolumu kesmesiyle bu gece ki serüvenimin de başladığını anlamıştım.

"Hassiktir lan. Orospu evlatları! Bari adam gibi indirseydiniz amına koyayım." Kanayan dudağımı silmiş eve sarhoş adımlarla girmiştim.

Ben Jeon Jungkook. Kumar bağımlısı bir bireyim ve hayatımdan başka sahip olduğum hiçbir şey yok. Sadece babamdan bana miras kalan bu ev var. Lakin ölsem bile bu evi ortaya koyamam. Ailemden kalan tek şey bu ev ve içerisindekilerdi.

Eski püskü koltuğa yayılmış, duvarda duran saati sanki yıllardan beridir görmüyormuş gibi incelemeye başlamıştım.

Aslında bakılırsa eğitimini tamamlayamamış bir mimarım. Üniversite ikide maddi durumlardan dolayı dondurmuş bir daha ise asla o üniversiteye adım atamamıştım. En kolay nereden para kazanılır diye araştırırken kumar oynayan herifleri görmüştüm. İlk başta saçma gelse de sonra ise belki kazanırım da ailem de ben de rahat oluruz düşüncesi yerleşmişti beynime.

Ne ailem hayattaydı, ne ben rahattım.

Masada duran boş bira şişelerinde gözlerimi gezdirdim. Derin bir nefes alıp verdiğim de boş olan evde tüm düşüncelerim yankılanıp duruyordu. Ruhum daralıyordu burada. Üstümdeki ceketi çıkartıp kenara koymuştum. Gömlek kollarını yukarı katlamış, çalan kapıyla tüm dikkatim oraya kaymıştı.

Kapıya doğru ilerlerken parmak uçlarıma kadar titrediğimi hissetmiştim. Borçlarım dağ gibi yükselmiş hepsinin altında ezilip kalmış gibiydim.

Kapının deliğinden gelen kişiye baktığımda bir grup siyah takımlı herifler kapının önünde duruyordu. Korku tüm bedenime yayıldı, nefesim daraldı kalbim teklemişti.

"Jeon Jungkook! Evde olduğunuzu biliyoruz, kapıyı açın!" Gür bir ses bağırdığında sırtımı kapıya yaslamış, ne yapabilirim diye düşünmeye başlamıştım. Aklıma gizli oda gelince ceketimi alıp hızla yukarıya koşmuştum. Kapı hala sert bir şekilde çalarken birazdan o kapıyı kıracaklarını biliyordum.

Hızla dolap gibi duran kapıyı açıp içeriye girip geri kitlemiştim. Aşağıdan çok yüksek seste kırılma sesi gelince gizli odada bulunan merdivenden aşağıya inmeye başlamıştım. Titreyen bacaklarımla korkudan ölüyordum. Düşmemeye çalışırken önüme çıkan kapıyı açıp içeriye girmiştim.

Adamların sesleri buraya kadar gelirken son hız koşuyordum çıkışa doğru. Yerin altından geçen bu tünel ya hayatımı kurtaracaktı, ya da ölecektim. Gizli kapıyı bulurlar mıydı emin değildim lakin, bulurlarsa sonum görünür gibiydi.

Telefonumun ışığı ile zar zor gördüğüm yolda koşuyordum sadece. Bir süre sonra bir lağım kapağına denk gelmeliydim. Sahte kapaktı orası acil çıkış kapağıydı.

Durmuş azcık derin nefesler almaya çalışmıştım, ellerim dizlerimde dururken nefesim ağır gelmeye başlamıştı bana, yer altında olmasıyla oluşan soğuklukla çenem titremişti. Yavaş yavaş yürümeye başlamıştım. Telefonun ışığını duvarlara tutuyor geçen borulara bakıyordum.

Buraya en son çocukken girmiştim o da ailem bir sorun olursa diye burayı göstermişlerdi. Sağa çıkan yolu gördüğümde nemden oluşan sulara basmadan oraya geçmiştim. Burada nefes almak zordu, artı çok soğuktu. Ceketimi daha iyi hareket etmek için giymemeye çalışıyordum.

Kollarımı bedenime sarmış kendimi ısıtmaya çalışmıştım. Biraz daha burada kalırsam hipotermi geçirecektim kesinlikle. Soğuktan akan burnumu silmiş derin bir iç çekmiştim. Uzaklaştıkça sesler azalmıştı. Yukarıdan geçen arabalar kendini belli ediyordu.

Gözlerim dolduğunda bir kaç damla yaşın dökülmesine izin vermiştim. Ailem hayatta olsaydı, böyle olur muydu?

Muhtemelen daha iyi bir hayatım olurdu, çünkü onlar olmayınca bir bok yapamadığımı anlamıştım. İçkiden dolayı dönen başım ve alkolü bastıran yüksek adrenalim. Sarhoşluktan çok uzakta gibiydim.

Çığlık atmak istiyordum. Ailemdem sonra insanlar beni ne sevmiş, ne saymışlardır. Gözlerinde yerde duran teneke kutudan bir farkım yoktu. Herkes beni görmezden gelirdi. Hiç arkadaşım yoktu, doğru düzgün olmamıştı da.

Burnumun ucu üşümeye başladığında ellerimi hissetmiyordum. Telefonun şarjı hala vardı fakat bunlar ne zaman giderdi bilmiyordum.

Duvara yaslanıp çömelmiş kendimi ısıtmaya çalışıyordum. Ceketimi giymiş yine kendimi kollarımla sarmıştım. Daha iyi gelince kalkıp yürümeye devam etmiştim. Evle o kapak arasında 2 kilometre yol vardı. Bütün günün yorgunluğu ve bu üst üste gelince iyice bitkin düşmüştüm.

Başımı ellerim arasına almıs azcık ovuşturmuştum. Saate baktığımda daha gece 1'i gösteriyordu. Arkaya ışık tuttuğumda hiçbir şey olmaması güvencesiyle derin nefes alıp vermiştim.

"Hay sikeyim belanızı!" Uzaktan yankılanarak gelen silah sesini duyduğumda tekrar koşmaya başlamıştım. Zar zor önümü görürken arada arkaya bakıyordum. Sonunda merdivenlerin demirini gördüğümde dahs hızlı koşmaya başlamıştım.

Yüksek adrenalinden vücudum ısınırken telefonu cebime sokup yukarı tırmanmaya başlamıştım. Üstteki ağır kapağı arkaya doğru atmış arkama içeriye bakıp yukarıya çıkmıştım. Başka bir evin bahçesine çıkan tünelden çıktığımda üstünde çim olan kapağı geri kapatmış iyice yerind oturtmuştum. Üzerine kenarda duran koca kayayı gördüğümde ceketimi çıkartıp kayayı yuvarlayarak üstüne koymuştum.

"Bak, bak. Yerde aradığımız tavşan yer altında çıktı." Birisi ensemden tuttuğunda korkuyla yerimde donup kalmıştım. Başka takım elbiseli adamlar yanımıza doluştuğunda gözümün ucuyla beni tutan adama bakmıştım.

Beni yere doğru fırlattığında yürümeye başlamıştı. "Arabaya götürün bu tavşanı." Adamlar kollarımdan tutup beni götürmeye başladıklarında gecenin karanlığında etrafı aydınlatan yere bakmıştım.

Evim, evimi yakıyordu.

..

house of balloons - taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin