Seeelaaaammm!
|||||
Minho kulağının dibindeki bu tahrik edici cümleye daha fazla dayanamayıp diğer elini de Jisung'un kalçasına indirip sertçe sıktı. Boynuna gömülüp ıslak ve sesli öpücükler bırakıyordu. Git gide boynundan çenesine, oradan da dudağının kenarına geldiğinde onu bir an duraksatan ses duydu.
Liva tekrar ağlıyordu. Minho dudağının kenarından tekrar boynuna gömüldüğünde Jisung mırıltılarının arasından zar zor konuşabildi. "L-Liva ağlıyor..."
Minho sanki onu duymamış gibi kendini tekrar ona bastırıp kalçasına sertçe şaplak attı. "Mm~ Minho Liva ağlıyor."
Mırıldanarak öpücüklerini yüzüne çıkardı öğretmenin. Dudaklarının tam üstüne geldiğinde "Susar birazdan." dedi. Jisung'un aralık dudaklarına hareketli öpücüğünü konduracağı sırada Jisung tekrar seslenmek zorunda kaldı. "Minho ilgilenmeliyiz, bu sefer daha uzun sürdü ağlaması."
Öpücüğünü konduramayan Minho oflayarak geri çekildi. Jisung da onun beline doladığı bacaklarını yere serbest bıraktı. Üstünü düzeltirken hafif öksürerek sesini düzeltti. "Ben artık gitmeliyim saat geç oldu. Siz de Liva ile ilgilenin."
"Neden tekrar 'siz' oldum ki şimdi?" dedi Minho kırgınlıkla. Görünüşünü düzeltme ihtiyacı dahi duymamıştı. Gerçi zaten bu dağınık hali onu daha da ateşli yapmıştı...
"Liva ağlamaya devam ediyor lütfen ilgilenin." Onun sorusunu sanki duymamış gibi yapıp telefonunu almak için koltuğa gitti.
Telefonu alıp arka cebine yerleştirdikten sonra kapıya doğru düzgün adımlarla ilerlemeye başladı. Minho hızla ona doğru atılıp bileğinden canını acıtmadan yakaladı.
"Neden hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun Jisung?"
Onun kırgın sesi istemsizce gerginliğini yumuşamaya çeviriyordu. "Sanırım fazla ileri gittik." diyebildi sadece.
"Ama bu... Bilmiyorum ne demem gerektiğini. Kötü mü hissettirdi sana?" Minho sanki duygudan duyguya atlıyor gibiydi. Liva'nın ağlama sesini artık duymuyorlardı. Muhtemelen tekrar uyumuştu.
Jisung onun yüzüne bakamıyordu, başını yere eğerek utandığını belli eden sesiyle lafa girdi. "Hayır, size karşılık verdim ama bu etik gelmiyor Minho Bey. Anlarsınız yani Liva benim öğrencim ve siz de onun babasısınız." Jisung endişeyle elini ensesine attı ve gergince derin nefes verdi. Başını yukarı kaldırıp kızarık yanaklarını sundu karşısındaki adama. "Bilmiyorum doğru gelmiyor işte." Bu cümleyi onun gözlerinin içine bakarak söylemişti cesaretiyle.
"O zaman sana doğru hissettirmek için çabalayacağım." Dedi Minho güven vermek için Jisung'un bileğindeki elini nazikçe indirip onun eline kenetleyerek. Parmaklarını onun parmakları arasına geçirip "Liva'nın seni sevdiğinden bile daha çok seveceğim ve sevgimle de başını döndüreceğim Han Jisung."
Jisung bu sefer de sevimli bir utanç hissediyordu. Sonra aklına gelen ani şeyle tekrar gözlerinin derinine baktı Minho'nun. "Siz daha öncesinde bir süre çok... Nasıl söylesem? Uzaktınız. Bunun sebebi var mı?"
Minho ondan etkilendiği için kendine verdiği sözü hatırladı. Fakat bunu eğer şimdi ona açıklarsa belki yanlış anlaşılır ve kırılabilirdi. Jisung'u üzmek ve onu kaybetmek istemiyordu. Ona bağlandığını henüz düşünmüyordu ama içinde ona karşı tatlı bir hoşlantı olduğundan fazlasıyla emindi. Bu yüzden onu sevmek için kendine bu sefer sınıf koymayacaktı, kendi sözünü çiğnemek pahasına da olsa ona ilerlemekten korkmayacaktı. Hem Liva da çok sevmişti onu, bundan daha önemli ne olabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel Sevgim || Minsung
Подростковая литератураEşi tarafından özel çocuğuyla terk edilen Minho hayatını meleğinin eğitimine adayacağına ve hayatlarına başka birini almayacağına yemin etmişti... Karşısına o güzel özel eğitim öğretmeni Han Jisung çıkana kadar.