sürü evine döneli üç gün olmuştu ve sonraki iki gün geldikleri ilk güne göre daha sakin geçmişti. chan eskisinden de yoğun çalıştığı için neredeyse hiç konuşamıyorlardı. sabah minho uyandığında alfası çoktan gitmiş oluyordu. her defasında nasıl bu kadar sessiz odadan çıktığını merak ediyordu minho. şanslıydı ki odalarının penceresi chan ve diğer alfaların çalışma alanını görüyordu. minho istediği zaman odalarının penceresinden eşini izleyebiliyordu. chan'ın eşsiz bir vücudu vardı. bugüne kadar yaşadığı her şeyden bir parça taşıyor gibiydi. o gece karanlıkta fark etmese de gün ışığında eşinin vücudunu kaplayan yara izlerini görmüştü. alfa yıllardır bunun için çalıştığını söylemişti ve minho vücudundaki herbir izin çok anlamlı olduğunu düşünüyordu.
boynundaki mührü görmek minho'nun iyi hissetmesini sağlıyordu. chan onundu. en azından öyle olmalıydı. pencerenin önünde onu izlediği bazı sabahlar bu kadar iyi bir alfanın ruh eşi olduğu için çok şanslı hissederdi. ama sonra aralarındaki ilişkinin garipliğini hatırlardı. hala chan'ın şehirde gizli bir aşığı olduğu hakkında düşünüp kendine yükleniyordu. belki bir yerde alfa, minho'nun onun hayatını mahvettiğini düşünüyordu. minho alfasının ne hissettiğini bilmeyi çok isterdi.
minho odasında durmaktan bunaldığı boş zamanlarında jeongin'le bahçede dolaşmaya çıkmayı sevmişti. onunlayken konuşmasına gerek kalmazdı çünkü jeongin'in daima anlatacağı bir şeyler olurdu. sürekli yalnız geçirdikleri bir hafta hakkında sorular sorması minho'yu utandırsa da ona güvenebileceğini biliyordu.
''güzeldi.''
''ne? bu kadar mı? sadece güzel miydi?'' minho'nun yanakları kızardı. özellerini kimseyle konuşmak istemiyordu, chan'ın da aralarında olanlardan kimseye bahsetmediğinden emindi.
''evet. güzeldi işte.''
''koca bir hafta için yaptığın tek yorum güzeldi mi yani?''
''hıhım.'' yürürlerken omzunu minho'nun omzuna çarpıp hafifçe ittirdi onu.
''kibar mıydı? yoksa sert mi davrandı sana?''
''jeongin!'' minho şimdi kulaklarına kadar kızarmıştı. bahçede onları duyan biri var mı diye etrafı kontrol etti.
''ne var? bu kadarını da söyleyebilirsin bence.''
''hayır."
jeongin'in arsız ve meraklı hali minho'yu utandırırdı her defasında. üstelik hakkında kötü bir şey düşünmeyeceğini bilse de chan'la sadece bir defa birlikte olduklarını söylerse onu yetersiz bir omega olarak görmesinden korkmuştu. minho sürü evindeki herkese bir şeyler borçluymuş gibi hissetmekten yorulmuştu. chan hayatına girdiğinden beri kendini hep daha iyisini yapmalıymış gibi hissetmeye başlamıştı. elinden gelen chan ve çevresindeki insanlar için yetersiz kalacaktı sanki.
minho pencerenin önündeki koltukta otururken duyduğu kapı sesiyle doğruldu. chan aşağıda diğer alfalarla birlikteydi ve hizmetçiler de minho odadan çıktıktan sonra girerdi ancak odaya. kimseyi beklemiyordu.
"gelebilirsiniz."
merakla açılan kapıya bakarken bayan bang'ı görmesiyle birlikte anında yüzü düştü. tam da bu evde yapmak zorunda hissettirildiği şeylerden bahsederken içeri girmesi ironikti. oturduğu yerden kalkıp saygıyla eğildi omega. bir de saygısız olarak anılmak istemezdi.
"hoş geldiniz."
gözü bayan bang'ın arkasındaki kadına kaydı. sürüdeki hekimlerden biriydi. küçükken çok ateşlendiği bir akşam evlerine geldiğini hatırladı. onun dışında da hiç hekime gitmemişti. yaşlı kadın beyaz saçlarını sıkıca toplamıştı. artık daha yaşlı olsa da hala dimdik duruyordu. iki kadının odaya girmesi minho'yu germişti. bayan bang'ın söylediklerinde ciddi olduğunu tahmin etmişti ama bu kadar erken bir hekimle görüştürülmeyi beklemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
found & lost • banginho
Fanficgözleri kalabalığın içine karışmış güzel omegaya değdiğinde uzun zamandır aradığı kişiyi bulduğunu anlamıştı. tıpkı büyüklerinden duyduğu gibiydi. kurdun eşini tanır, demişlerdi. ve chan daha önce yüzünü bile görmediği omegaya bakarken eşini bulduğu...