İyi okumalar.
.
.
.
.Jungkook
Kapımın sertçe açılmasıyla yataktan fırlayıp gelene baktım. Babamdı. Yine ne olmuştu acaba? Yine hangi sebepten bana kızacaktı merak ediyordum.
Ben Jeon Jungkook. Evet adım tanıdık gelmiş olabilir çünkü babam ünlü iş adamı Jeon Joo Won. İş adamı kılığı onu sadece polislerden gizliyordu. Aslında yeraltının en önemli adamı olan mafya Joo Won'du kendileri.
Babam nasıl biri mi? Şöyle anlatabilirim: Takıntıları çok fazladır, liseye geçene kadar okula gitmeme veya arkadaş edinmeme izin vermemişti, ne zaman polis görse yolunu değiştirirdi, -bu onu daha dikkat çekici hâle getiriyordu.- evimizde çok fazla hizmetçi bulundurmazdı çünkü öldürülmekten çok korkardı. Bu korkusunun sebebi de bendim çünkü benim hâlâ onun yerine geçmek için yetersiz olduğumu düşünüyordu. Çocukluğumdan beri onun saçma sapan eğitimlerini görüyordum. Okula gitmememin sebebi de buydu işte, onun eğitimleri. Bıkmıştım, yorulmuştum, onun yüzünden hayatım sürekli tehlikedeydi ve ben hiç istemediğim şeyleri yapmak zorunda kalıyordum.
İstediğim hayat kesinlikle bu değildi. Keşke diyorum, keşke daha normal bir hayatım olsaydı. Ne var yani ben de ortaokulda hayatta kalma sınavları yerine matematik veya edebiyat sınavlarına girseydim. Emin olun matematik babamın sınavlarından daha kolay.
Ha ders görmedim değil tabii. Özel öğretmenlerim oldu, en iyi profesörlerden eğitim gördüm. Ama yalnızdım.
Annem bu hayattaki ilk arkadaşımdı, o da gittikten sonra hiç arkadaşım olmamıştı üniversiteye kadar. Babama dayanamazdı tabii, gitmekte haklıydı. Umarım melekler ona iyi bakıyordur.
Babam bana bağırırken ben de ona bakıyordum.
Tek çocuk olmak ne zordu. Bir ağabeyim olsa belki beni biraz salabilirdi. Bütün ilgisini bana veriyor, bütün ilgisini bana veriyor cümleleri arasında uçurum kadar fark vardı.
Çocukken fazla şımartılmıştım ve büyüdükçe bu dahada arttı ama ben büyüdükçe bu ilgi alakadan fazla sıkılmıştım. Üzerime geldikleri için bir bakıma vicdanları acıdığı için mi bana bu şekilde iyi davranmışlardı, anlamıyordum. Yani düşünsenize babanızın gerçek yüzünü bilmiyorsunuz...
Kızmasını bitince kapıyı sertçe çekip kapattı ve gitti. Ben de derin bir nefes verip yataktan kalktım ve okul için hazırlanmaya başladım.
Kısa bir duş alıp dişlerimi fırçaladıktan sonra giyinip gerekli eşyaları çantama koydum. Odadan çıkıp aşağı inerek evden çıktım ve motoruma binip kaskımı taktım.
.
.
.
.Üniversitenin önüne geldiğimde motoru park edip kaskı çıkararak motorun arkasına koydum ve üzerimi düzelterek dersliğe geçtim.
.
.
.
.Öğlene doğru derslerim bitince üniversiteden çıktım. Eve gitme isteği gelmeyince biraz gezmeye karar verip telefonumu çıkardım. Tek ve en yakın arkadaşım olan Jimin'i arayarak benimle buluşup bir şeyler yapmak ister mi acaba diye ona sordum. Hemen kabul etti hatta sevgilisi Yoongi'yi de getirip getiremeyeceğini sordu. Anlaşıldı bara gideceğimizi sanmıştı. "Alışveriş yapacağız Jim."
"Peki o zaman hemen geliyorum."
Jimin ile üniversitenin ilk senelerinde tanışmıştık. Ben babamın "yoğun isteği" üzerine işletme okuyordum. O ise benim hep okumak istediğim yer olan konservatuarda müzik bölümü okuyordu. Kıskanmıyor değildim onu. Hep hayalimdi müzik bölümünde okumak ama ne yapalım? Elimden hiçbir şey gelmiyordu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
only fun | • oneshot •
FanfictionKore'nin en zengin mafyasının biricik ve şımarık oğlu Jeon Jungkook babası ile o gün kötü bir şekilde kavga etmişlerdi.