Keyifli Okumalar.
Bölüm 13 "İki Beden Bir Kalp"
Karanlık sokaklarda kaybolmuş bir çocuktum ben. Hayatın karanlık sokaklarında kaybolmuştum. Hayatın karmakarışık olduğunu daha çocuk yaşımda öğrenmiştim. Ben daha çocuk yaşımda büyümüştüm.
İnsanların kötü olduğunu 6 yaşımda annem ve babam sayesinde öğrenmiştim. Gözyaşlarımı onlarla paylaşmak istediğimde gözyaşlarımın artmasını sağladıklarında öğrenmiştim.
İnsanlar kötüydü. Anne ve babalar bile kötüydü. Daha 6 yaşında iken bunu öğrenmem beni yıkmıştı. Bu 6 yaşındaki benim için çok ağırdı çünkü 6 yaşındaki bir çocuk için en önemli şey sevgiydi. 20 yaşındaydım ama içimde bir yerlerde hala o 6 yaşındaki çocuk vardı ve hala sevgi onun için önemliydi. O çocuğun hala tek dileği sevilmekti.
20 yaşındaki halimin bile tek dileği sevilmekti çünkü bu hayattaki en büyük zenginlik sevgiydi.
Bakışlarım sol tarafıma kaydı. Kollarını sıraya yaslayıp ellerini birbirine kenetlemiş bir şekilde pür dikkat dersi dinliyordu. Bana hep gülümseyen yüzü sertleşmiş, kaşları hafif çatılmıştı.
Ona baktığımı farketmedi. Tüm odağını derse vermişti. Ben ise bir türlü odaklanamamıştım. Aklıma sürekli Aslan'ın hastalığı ve onu kaybetme ihtimali geliyordu. İhtimal diyorum çünkü kabullenemiyorum. Kabullenmek istemiyorum. Onsuz bir ömür geçirmeyi asla kabullenenem.
Uzun uzun izledim onu ders boyunca. Onun bu sert ve beni ürperten yüz ifadesini de kazıdım zihnime. Onun her halini zihnime tek tek işledim ve dua ettim unutmamak için. Zihnimden silinmemesi için bu güzel işlemeleri.
Ne kadar zamandır onu izledim bilmiyorum ama en sonunda bakışları bana döndü ve sert çehre anında yumuşadı. Gülümsedi bana ve eğilip yanağıma bir öpücük kondurdu. "Anlaşılan beni izlemek dersi dinlemekten daha cazip geldi sana?"
Gülümsedim ve utanarak bakışlarımı kaçırdım.
"Merak etme, iyi bir erkek arkadaş olacağım ve derste anlatılanları sana anlatacağım. Tabi bir şartla."
"Nedir şartın?"
"Bir daha dersi dinlememezlik yapmayacaksın. Ne olursa olsun düşüncelerinin zihnini yormasına izin vermeyeceksin ve çok başarılı bir avukat olacaksın." Dediğinde yutkundum. Onu hastalığını düşündüğüm için derse odaklanamadığımı anlamıştı.
"Tamam." Dedim fakat ikimizde biliyorduk ki bu bir yalandı. Gözlerime baktı birkaç saniye ve iç çekti.
"Pekala," dedi ve bakışlarını gözlerimden çekti. "Haydi, gidelim."
Toparlandık ve beraber amfiden çıktık. Arabasına bindik ve 10 dakikalık bir araba yolculuğundan sonra evimin önündeydik. Emniyet kemerimi çözdüğümde o arabayı durdurmadı ve kemerini çözmedi. Sanırım bugün geçireceğimiz vaktin sonuna gelmiştik. İçimi hüzün kapladı. Onunla daha çok vakit geçirmek istiyordum ama onunda kendi hayatı vardı. Hep benimle olamazdı. Keşke olsaydı.
"Akşam saat 20.00'da yine yıldızları izlemeye gidelim mi? Hem dün akşam bana anlatman gerekenleri anlatmamıştın." Dediğinde gülümsedim.
"Gidelim." Dediğimde o da gülümsedi.
"Tamam. Seni almaya geleceğim." Dedi ve arabadan indim. Eve girene kadar bekledi. Kapıyı kapattığımda arabanın hareket sesi yankılandı.
Çantamı yere koydum ve usulca yere çöktüm. Sırtım sert ve soğuk kapıya dayadım ve dizlerimi kendime doğru çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜLER DE SEVER
Fiksi Umum"Gerçekten de ölülerin de sevdiğini düşünüyor musun?" Duraksadım. Bir kez daha utandım. Bu dediklerimi duymasını istemezdim. Bu kadar acınası ve zavallı bir insan olduğumu bilmesini istemezdim. "Evet. İnsanlar ruhlarıyla sever, bedenleriyle değil...