Minseo'nun bir haftalık ziyareti boyunca Mingyu her gece evime geliyordu. Bulaşıkları yıkıyor, yemek yapıyor, hatta evi bile topluyordu. Bütün bu iyiliklerin sebebi ise şu an çektiğim dehşet derecedeki ağrılar ve sızlanmalardı. Aslında basitçe anlatmam gerekirse kıçıma veda ettiğimden beri Mingyu'nun içindeki homo fazlasıyla gün yüzüne çıkmıştı ve sonuçları da ağır olmuştu. Güya kendimi ağırdan satmam gerekiyordu. Ama bacaklarımı hissetmiyordum artık. Kıçımın üzerine oturmak bile zor geliyordu. Minseo'nun gelişi ile Mingyu'yla daha fazla vakit geçirebileceğimizi ummuştum. Hırpalanmış ve yorgun bir vücut değil...
Mingyu bacaklarını belimin etrafına sarıp oturdu ve üzerindeki atleti çıkardı. Feci derecede azmış olmasaydım tekmeyi basacaktım. Ama sikeyim, onun çılgına çeviren bir boyutu vardı, kaslarından ve büyük bedeninden bahsediyorum. Asyalı bir Yunan heykeli gibiydi. Ayrıca fena halde yakışıklı olması da bir artı yön. Ona karşı koyabilmek çok zordu. Ama benim bedenim artık bunu daha fazla kaldıramayacak haldeydi.
Başımdan öpüp geri çekildikten sonra onu durdurdum. "Mingyu, yeter artık. Her gece bunu yapmak zorunda değiliz."
Mingyu reddedilince gelen hayal kırıklığı ile baktı. "Her gece yapmıyoruz, dün gece yapmadık." dedi yalvarırcasına. Geçmiş hayatında ne kadar homoydun?
"Bir günde nasıl düzelebilirim? Yürüyemeyeceğim."
"Kardeşim yarın gidiyor. Son kez yapamaz mıyız? Lütfen..."
"Bunca zaman nasıl dayandın? Ne zamandır bunu yapmayı bekliyordun?"
"Şeyden beri..." Yarım cümlesinin ardından yüzü kızarıyordu. Merakla ne diyeceğini bekledim. "Sarhoş halde evimde kaldığın gece..." Bir dakika, NE?
"Böyle şeylerin hayalini mi kuruyordun?" diye sorunca panikle ellerini salladı, "Hayır, öyle değil. Yani o zamandan önce de sana bir yakınlık hissediyordum. Ama o gün bana bir bahaneyle geldiğini fark ettiğimde seninle ilgilenmek ve seninle dertleşmek iyi hissettirmişti. Kötü günler geçiriyordum ve senin bana geliyor olman güzeldi." dedi.
O gece bir kabus gördüm bahanesiyle gitmiştim, doğrusu. Sanırım o yalanımın da çoktan bir bahane olduğunu anlamıştı fakat ben o gece Mingyu'da kalmak için yalan söylememiştim, aslında Minghao ve o kasiyer çocuk yüzünden evde kalmak istememiştim. Ve Mingyu ona gelmek istediğimi düşünmüş, tanrım... Teşekkürler Minghao.
"Beni çoktan gözüne kestirmişsin." dedim sırıtarak, ardından onu kendime çektim ve dudaklarımızı birleştirdim. Mingyu benden ayrılarak "Seni seviyorum." dedi. Sevdiğini yüz yüze duyuyor olmak beni heyecanlandırıyordu. Birkaç kez ima ettiğinde de duymuştum ama şimdi bunu duymak göğüs kafesimin içinde bir şeyler tepiniyor gibi hissettirmişti.
"Ben de seni seviyorum." dedim ve boynuna sarıldım.
***
"Kalkabileceğimi sanmıyorum." Ayağa kalkarsam düşecek gibi hissediyordum. Bu yüzden beni kucaklamış ve yıkanmama yardım etmişti. Üst komşumla yatmış ve şimdi de birlikte duşun altına girmiştik. Çılgınca... Üç tane çocuğunun olması ise daha da çılgınca. Biz nasıl bu hale geldik bu kadar kısa bir sürede?
Banyodan çıktıktan sonra Mingyu beni yatağıma bırakmıştı. "Bebek gibisin." diyordu. "Bebek değilim."
"Seni yıkıyorum, yemeğini veriyorum. Bence öylesin."
Utançla başımı yorganın altına soktum. Boğuk çıkan sesimle hala bebek olmadığımı söylemeye çalışıyordum. Çünkü fena halde utanıyordum. Kafam yorganın altındayken üzerime uzandı. Nefessiz kalmamak adına hızla başımı açtım. "Ağırsın.", "Sen de çok tatlısın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üst Komşum | Meanie
FanficKarısı evden kaçtıktan sonra üç çocuğuyla ortada kalan Mingyu çocukların bakımıyla ilgilenmesi için alt komşusu Wonwoo'dan yardım ister. Peki üst kattakilerin gürültüsünden gözüne uyku girmeyen komşusu buna ne diyecek? [Başlık konusunda her fikire a...