Yüzüne vuran güneş ışıkları, hafif esinti ruhunu okşuyordu. Keyifli bir yüz ifadesi vardı. Bu keyifli anı aklına düşen bir yüz ile bölündü. Bu yüz sabah cafenin orda gördüğü Hande'ye aitti. Bu kızla Çınar'ın arasında ne geçtiği hakkında kafasında senaryolar kurmaya başladı. İlişkileri kötü bitmiş olmalı ki Melek kızı görünce bu kadar sinirlenmiş olmalıydı.
Bu düşünceler Melek'in sesi ile bölündü. "Hadii! Masaya geçelim artık." Her zamankinden daha neşeli bir ses tonuna sahipti. Yüzü gülüyordu. Sabah ki o avını görmüş aslan gibi bakmıyordu.
Teknenin motorunu kapatıp Burak masaya geçti. "Tekneye ilk binişin mi Huzur?" diye sordu. Huzur evet anlamında kafasını sallayarak cevap verdi. "Evet, binerken biraz korktum açıkcası. O tahta parçası güvensiz göründü gözüme. Daha önce feribota binmiştim sadece." dedi.
Burak bardaklara içecekleri koyarken "Alışırsın alışırsın biz çok seviyoruz. Eminim ki sende seveceksindir." Dedi.
Bardaklardan birini eline alıp bir yudum aldıktan sonra söze Melek girdi. "Ata bindin mi peki hiç? Ben bir türlü alışamadım. Babamlar gençliklerinde çok binermiş. Ama ben hala korkuyorum." Dedi.
Huzur'da bardağından bir yudum alıp "Hayır binmedim. Ama ata binmek küçüklüğümden beri en çok istediğim şeylerden biri. Benim en beğendiğim hayvanlardan biri." diye yanıt verdi.
Arkalarından onlara doğru gelen Çınar "Hangi hayvanmış o?" diye sordu yanındaki sandalyeyi çekip otururken.
Huzur ona doğru dönerek "Atlar." Diye yanıt verdi. Çınar "Ee, istersen binelim. Çiftlikte var atlar. Bildiğim kadarıyla babanda çok iyi binermiş. Bence genlerinde olduğu için kesinlikle binersin. Hem halanda çok iyi binicidir Burak söylemedi mi?" diye yanıtladı. Bu cevabın üzerine Huzur şaşkınlıkla Burak'a döndü.
"Evet, istediğin zaman gidebiliriz. Ailedeki çoğu kişi yardımcı olabilir. Hem Çınar'da biniyor oda gösterebilir." diyerek göz kırptı gülümsedi.
Huzur, Çınar'ın kendisine olan artan ilgisinden ötürü yanakları kızarmaya başlamıştı. Hele bugün karşılaştıkları insanlar sayesinde ileri boyuta taşımaya niyetli gibi duruyordu. Huzur anlık bir utanma duygusu içine girince yanakları kızarmaya başladı. Bu kızarmayı ilk farkeden Melek olunca koluna vurup "Utanma, utanma. Abim çok iyi bir binicidir. Güzel öğretecektir. Hem vakit geçirmiş olursunuz baksana kız arkadaşıymışsın ya.." diyerek güldü.
Bunun üzerine Burak hemen lafa atlayarak "Aa evet doğru. Çınar bugün öyle demişti dimi. Bize ne zaman söylemeyi düşünüyordunuz acaba?" dedi ciddi bir tavır ile.
Burak'ın sorusunun üzerine masada bir sessizlik hakim oldu. Huzur verecek cevap bulamadı çünkü kendisinin bile böyle bir durumdan haberi yoktu. Çınar ise sadece boğazını temizlemekle yetindi.
Burak tekrardan "Bir soru sordum ama cevap gelmeyecek anlaşılan." dedi. Huzur'un bakışları önündeki tabağa kayınca Çınar bir şeyler söylemesi gerektiğinin farkına vardı. "Yani şey aslında tam olarak bir durum yok. Sadece Serdar'ın yaklaşımını sevmedim. Huzur'un yüzünde sıkılma ifadesi görünce direk öyle söyledim. Yoksa Serdar asla rahat vermeyecekti." dedi.
Melek şaşkın bir ifade ile "Nasıl yani? Beraber değil misiniz?" Dedi. Huzur hala tepkisizdi konuşulanlar karşısında. Çınar hayır anlamında kafasını salladı. Burak ciddi tavrını koruyarak "Göl piknikleri, çardakta sabahlamalar, okula bırakmalar, sürekli mesajlaşma ve bu ilgi göstermeler. Bu flörtleşmeler. Biz yanlış mı anladık yani? Sadece Serdar yüzünden mi yaptın? Çok saçma. Belki Huzur, Serdar'ı tanımak isteyecekti?" diye sordu.
Bu sorunun üzerine Huzur, Çınar'a döndü. Yüzüne bakarken bir cevap istediği belliydi. Burak'ın son dediğinden ötürü Çınar'ın tek kaşı havaya kalktı. "Nasıl? Huzur, Serdar'ı mı tanımak istedi?" diye sordu.
Burak "Belki?" Diye soru sorar gibi bir cevap verdi ciddi tavrını koruyarak. Melek, Burak'ın gergin halini farkettiği gibi "Yani bence demek istediği o değil. Huzur'un Serdar'ı tanımak istediği yok. Ama madem aranızda böyle bir durum yok bu hareketlerinle kıza niye umut veriyor gibi oluyorsun?" dedi net bir ses tonu ile.
Çınar kısık bir sesle "Umut vermek değil ki bu. Ben boş yere mi umut veriyorum?" diye sordu. Huzur "Şey, aslında bu konuyu kapatalım mı?" diye sordu. Cevap gelmediği gibi "Hadi meyveleri yiyelim, kurabiye çok güzel duruyor." Dedi.
Burak "Konuyu değiştirmeye çalışma Huzur. Burda bir şeyi kesinleştirmeye çalışıyoruz. Bu hallerin bir açıklaması olmalı. Nasıl ki biz Melek ile tekrardan konuşmaya başladığımızda geldin sordun ciddi değilsen yaklaşma dedin. Şimdi aynısını ben ona soruyorum. Bu haller ne oluyor. Bugün ki tavırları söylemleri ne anlamdaydı? Hande'yi mi kıskandırmak için yaptın?" Diye soru verdi.
Bu sorunun üzerine gerginlik artmaya başladı. Çınar bir hışımla ayağa fırladı "Ne alaka Hande?" diye sordu yüksek bir sesle.
Burak ise oldukça sakin bir ciddilikle "Evet. Hande'yi gördün de kız arkadaşım dedin. Yalan mı?" diye sordu.
Çınar tek parmağını Burak'a doğrultup "Sınırını aşmaya başladın farkında mısın? Konumuzun Hande ile bir alakası yok." dedi.
Bu hamle üzerine Burak'ta ayağa kalkıp "Ben mi aşıyorum sınırımı? Senin bu hareketine ne demeli? Ben sana net ol diyorum. Bir sağ bir sol gösterme. Hoşlanıyorsan hoşlanıyorum de hoşlanmıyorsan da bu gereksiz hareketlerinden vazgeç. Kız zaten kötü zamanlar yaşadı, bir kötü zamanda sen ekleme üzerine. Yakın arkadaş olmamız kuzenime bunu yapacağına izin vermem anlamına gelmez!" diye çıkıştı.
Melek'te ayağa kalkıp aralarına geçti "Sakin olabilir miyiz biraz? Biz karışmayalım Burak lütfen. İki insan konuşup bunu halledebilirler." dedi.
Burak bakışlarını Melek'e çevirip "Abini mi koruyorsun şu an?" diye sordu.
Çınar "Ne çıkışıyorsun kıza? Ben sana geldim ne dedim aynısını yine yaşatma kıza dedim. Yine üzüceksen gelme dedim. Ben senin yaptıklarını değil Huzur, Hande birine yaparken gördün mü? Ben sen miyim?" diye hiddetlendi.
"Ben neymişim de sen böyle lanse ediyorsun? Bana kaç yıl öncesini anlatıyorsun? Ben o zaman kardeşinede dedim ilişki istemiyorum hazır hissetmiyorum. Doğru insansın ama yanlış zamandayız dedim. Ne yapsaydım aldatsa mıydım?" Diye üzerine yürüdü.
Melek "Lütfen yeter artık." Diye bağırdı. Huzur ise oturduğu sandalyeden bile kalkamamış tek kelime edemiyordu. Çınar omuz silkip arkadını döndü. Sandalyeye astığı ceketinden sigara paketini çıkardı. Paketinden içinden bir sigara çıkarıp Burak'ın durduğu kısma doğru masaya fırlattı. Ardından sigarasını yakıp teknenin burun kısmına doğru ilerlemeye başladı.
Burak kendisine doğru atılan paketten hışımla bir sigara çıkarıp yaktı. "Ne oldu şimdi neye kızdı anlamadım." Dedi sigarasından duman çekerken.
Melek Burak'ın yanına yaklaşıp koluna dokundu "Biliyorsun ben olmuyor diye çok üzüldüm, bu üzüntüm benim hayatımdan bir yılımı çaldı. Konunun senle bir alakası yok benim tekrardan üzülmemi istemiyor." diyerek sakinleştirmeye çalıştı. Onlar kendi aralarında konuşurken Huzur yan tarafta bulunan şallardan bir tanesini üzerine aldı. Paketten bir kaç sigara çıkarıp Çınar'ın yanına ilerlemeye başladı.
Burun kısmında korkuluklara tutunan Çınar'ın yanına gidip "Sanırım artık bazı şeyleri konuşmamız gerekiyor" diyebildi sadece Huzur. Çınar yüzünü ona dönüp evet anlamında kafasını salladı. "Evet artık bazı şeyleri konuşmamızın zamanı geldi sanırım. Böyle olacağını düşünmemiştim hiç." Diyerek bakışlarını suya ve gökyüzüne çevirip iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzur
Fiksi Umum"Merhaba güzel kızım, Eğer bu mektup eline geçmiş ise ayrı düşmüşüz demektir. Sana hayatı hiçbir zaman tam olarak anlatamadım. Senden gizledim. Yok sayarsam gerçekten yok olur sandım. Ama sana bütün gerçeklerini bir bir anlatacağım. Bunları öğrendi...