Hyunjin bakışlarını önünde masum bir ifadeyle ona bakan ruhun üzerinde gezdirdi. Normalde çok umurunda olmamasına rağmen artık bu ruhlara acımaya başlamıştı. Bir insan ruhu yaşamının sonuna geldiğinde ya cezalandırılır ya da ödüllendirilirdi ama ruhunu kirleterek canlılar dünyasından kopamayan ruhlar için bu durum o kadar basit olmuyordu. Arındırılma işleminin ruhlar cezalarını çektikten sonra gerçekleştirilmesi gerekirken, dünyada kalmak için direndiklerinden önce arındırılıp daha sonra cezalarını çekmeleri için cehenneme gönderiliyordu. Bu durum da saf bir ruh için normalden daha korkunç oluyordu. Changbin bunun canlılar dünyasından ayrılmak istemediklerinden kaynaklı ek bir ceza olduğunu düşünüyordu ki zaten farklı bir durum söz konusu da değildi. Bir ruhu arındırmadan öteki tarafa geçirmeleri mümkün değildi.
Hyunjin yüzüne yerleştirdiği acı gülümsemesiyle elini ruhun omzuna yerleştirdi. Onun için bundan sonrası pek kolay olmayacaktı. Ruh ise başına geleceklerden habersiz korku dolu bakışlarla bekçiye bakıyordu.
''Şimdi seni öteki tarafa götüreceğim. Korkma demek isterdim ama bundan sonrası senin için pek kolay olmayacak yine de bir süre sonra alışacaksın. Herkes alışır.''
Ruh yavaşça kafasını bekçiyi onaylar anlamda aşağı yukarı salladı. Şu an neden orada olduğunu bile bilmiyorken zaten elinden başka bir şey de gelmiyordu. Yapabileceği tek şey itaat etmekti. Hyunjin elini genç kıza uzattı. Kız kısa bir süre ona uzatılan ele baktıktan sonra yüzüne dökülen birkaç tutam saçını kulağının arkasına sıkıştırarak, sıkıca bekçinin elini tuttu.
''Gözlerini kapat, lütfen.''
Birkaç saniye sonra öteki tarafın o şatafatlı kapısının önünde gözlerini açmışlardı. Hyunjin bir elini kapıya yaslayarak kapının açılmasını sağladı. Kapının açılmasıyla hemen arkasında duran iki borderkrie görüş alanlarına girmişti. Hyunjin, borderkrielerin liderinin şu an orada olmamasına sevinmişti. Kız zaten yeterince korkmuştu, bir de o ruh hastasının onu korkutmasına gerek olmadığını düşünüyordu. Bakışlarını kıza çevirdi, belki de son göreceği merhamet kırıntılarını ondan saklamak istememişti.
''Hadi onlarla gitmen gerekli. Umarım bir sonraki hayatın senin için daha güzel olur.''
''Bu sarışın seni iyice yumuşatmış Hyunnie, umarım bu duyguların seni ileride pişman etmez.''
Birinin ona ithafen konuşmasıyla yüzünü tekrar öteki tarafın kapısına çevirmişti. O çok sevdiği arkadaşı kısık bakışları ve fazlasıyla alaycı gülümsemesiyle Hyunjin'e bakıyordu. Hyunjin kısa bir süre sabitlediği bakışlarıyla lidere baktıktan sonra göz devirdi. Bu sırada Jeongin'in emriyle hareketlenen iki borderkrie çoktan ruhun kollarına girerek içeri götürmeye koyulmuştu. Kızın son hareketi sadece korku dolu gözlerini, gözden kaybolana kadar Hyunjin'e sabitlemek olmuştu. Kız ağzını bile açmamış olmasına rağmen Hyunjin o bakışların altındaki yardım çığlıklarını anlayabilmişti ve elinden hiçbir şey gelmiyor olması canını sıkıyordu.
Jeongin kısa bir süre siyah saçlıyı inceledikten sonra içeri girmeyeceğine kanaat getirmiş bir şekilde Hyunjin'in yanına doğru adımlamıştı.
''Bir de ağla istersen. Sen bekçisin Hyunnie. İnsanlara merhamet duymak senin doğanda yok. Senin gibi bekçilere ne yaptıklarını biliyor musun?''
Hyunjin liderin azarlar tonda başlayıp sona doğru küçük bir tehdit edasıyla bitirdiği cümlesinden sonra bakışlarını uzaklaşan genç kızdan lidere çevirmişti. Felix ile tanışmadan önce Jeongin'in bu tavırları pek sinirini bozmazdı ama artık duygu durumunu kontrol etmek de zorlanmaya başlamıştı. Bıkkın bir ifadeyle ondan bir cevap bekleyen liderle konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard Angels / Hyunlix
FanfictionFelix doğduğu günden beri sebebini bilmeden birilerinden kaçmıştı. Ta ki bir gün barda o siyah saçlı oğlana denk gelene kadar. Küçüklüğünden beri sakladığı güçleri artık sır olarak kalabilecek miydi? Canlılar aleminde nefes alması yasaklanmışken...