right where you left me, taylor swiftarabamı park ettikten sonra az ileride kalan restoranın yanıp sönen tabelasına takıldı gözlerim. benim için birden fazla değerli anıya ev sahipliği yaptığı için seviyordum bu restoranı. rüzgar saçlarımı dağıtırken içeri girmek üzere açtığım kapıya asılı zilin sesini işittim. kapı kendiliğinden kapandı. alnımda karmakarışık bir hale gelen saçlarımı düzelttim buz kesmiş parmak uçlarımla.
soğuğun da getirmiş olduğunu düşündüğüm bir gerginlik vardı üzerime. soğuğun etkisi vardı çünkü üşümekten hoşlanmazdım. buraya buluşma saatimizden yarım saat kadar önce geldim. her zaman seninle oturduğumuz masaya, cam kenarındaki deri koltuklara doğru ilerledim oyalanmadan. ortam loştu, dışarının soğuğuna tezat olarak sıcak hissettirdi.
oturduktan sonra siparişime karar verip vermediğimi soran taehyun'a henüz değil cevabını verdim.
karmaşık halini düzelttiğim halde gözlerime giren saçlarımı hafifçe kenara çektim. cebimden çıkardığım telefonumdan saate baktım, hala yirmi beş dakika vardı. konuşmak istediğini ve buluşup buluşamayacağımızı sorman üzerine burada buluşmaya karar verdik ve gerginliğimin asıl sebebi olup bana kötü bir şeyler olacağını fısıldayan tilkilerimi susturmaya çalıştım. buluşmak istemiştin. son zamanlarda biraz beni ihmal ettiğini fark etmiş olmalıydın. telafi etmek istediğini biliyordum.
seni çok özlemiştim. bir gün yüz yüze görüşmesek özlüyordum zaten, şimdi birkaç gündür görüşemediğimiz düşünülünce de tabii ki heyecanlanmıştım.
seni tanıyorum. birbirimizi iyi tanıyoruz. hiçbir zaman buluşma saatine geç kalmayız. erkenden buluşur beraber geçireceğimiz süreyi olabildiğince uzatırız biz. yine öyle oldu, erken geldin ve bu her zamanki gibi kalbimin ritmini şaşırmasına sebep oldu. sen giydiği hoş kıyafetler içerisinde aşık olduğum adam olarak kapıdan girdiğinde gözlerimdeki bakışın hoşuna gideceğine emindim. sana hep ışıldayan gözlerle baktığımı söylerdin çünkü. göz kapaklarımdan öperdin beni.
bakışlarımız buluştuğunda yüzüne yerleşmesini umduğum tebessüm, beni yarı yolda bıraktı. kötü düşünmeyi yine reddettim. adımların oturduğum masamıza yöneldi ve montunun fermuarını indirdin biraz otururken. "selam yeonjun."
"merhaba sevgilim." diye yanıtladım seni. "hoş geldin." diye ekledim hemen sonra.
"sipariş vermiş miydin?" diye sorduğunda başımı hayır anlamında iki yana salladım. sipariş vermek için seni beklediğimi söyledim. "pardon, bakar mısınız?" diye seslendin. buraya geldiğimiz birçok günün bize iyi bir getirisi de, çok bir sohbetimiz olmasa da, taehyun gibi bir tanıdıktı. onu görünce hafifçe tebessüm ettin. baş selamıyla "taehyun," dedin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burada kalmaktan başka seçenek bırakmadın
Hayran Kurguyeonjun hala yirmi üçünde, o restoranda. 240513