RASTLAŞMA

84 33 8
                                    

Sokak lambaları ıssız caddeyi boylu boyunca aydınlatıyordu. Adımlarım hızlandıkça ışıklar silik dalgalara dönüştü. Nefesim kesilinceye kadar var gücümle koştum, koştum, koştum...
Sokağın sonunda bekleyen taksi beni umutlandırmaya yetmişti. Hemen taksiye atladım.
"Havaalanına lütfen."
Adam anladığını belli ederek kafasını salladı. Yeni hayatımın ilk günü böylece başlamıştı.
Cüzdanımda duran eski sararmış resmime baktım. Henüz 4-5 yaşlarında çekilen fotoğrafıma gülümsedim. Nihayet özgürlüme kavuşmuştum, kavuşmuştuk.

08.00de olan uçuşuma daha iki buçuk saatim vardı. Derin bir nefes aldım. Sanki yıllardır yapamadığım, baskılandığım, kaçırdığım tüm güzel anların ve fırsatların acısını çıkarırcasına hava tüm ciğerlerime doldu.
"Teşekkürler." Taksiden indim ve kendimden emin adımlarla havalimanına giriş yaptım. Erkenci olmama rağmen hava alanı tıka basa doluydu. Gerekli bir kaç prosedürü yerine getirdikten sonra bekleme alanında boş bulduğum bir koltuğa kuruldum. Çantamdan birbirine dolanmaktan adeta kör düğüm olmuş kulaklıklarımı aldım. Kulağıma taktım. Kendimi dinlemektense müzik dinlemek daha cazip gözüktü. Kafamdaki düşünceler son ses müziği bastırıyordu. Çantama sıkıştırdığım iki üç kitaptan bir tanesini rastgele aldım ve okumaya başladım. Şansıma gece yarısı kütüphanesi gelmişti. Ben de bazen Nora gibi farklı hayatlar yaşamak istiyordum. Onun aksine bir tanesinde tutunacağımdan emindim. İşte tam da bu yüzden yeni bir hayatı seçmiştim. Tıpkı annem gibi...

"Bu sefer gerçekten gittin mi"
"Evet."
"Bir daha ne zaman geri dönersin?"
"Bilmiyorum Ada."
"Bir ay sonra döner misin?"
"Ada yeter. Baban hayatım boyunca ayak bağı oldu bana bir de sen yapma kızım. Yeterince büyüdüğümde seni yanıma alırım."
"Ne kadar büyüdüğümde?"
"On dokuz yaşında? Dinle kapamam gerekiyor baban sana istediğin her şeyi alır okulun aynı okul evin aynı ev. Hiç bir sorun yaşamayacaksın. Hoşçakal."

Artık on dokuz yaşındaydım. Ne babam ve yeni çekirdek ailesine katlanacaktım ne de annemin bana yıllar önce verdiği umut ışığında yürüyecektim. Reşittim ve kimse bana karışamazdı. Tüm yıl bir işte çalışmak zorunda olmak beni üzmese de üniversite okuyamamak...üzüyordu. Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinde okuyordum ancak hayat herkese adil davranmıyordu işte. Annemin bizi bıraktığı gün kendime bir söz vermiştim: On dokuz yaşıma bastığım gün burdan gidecektim ve evet bugün o gündü.

Anneme kırgın mıydım? Evet. Başlangıçta her hafta düzenli telefonda konuşsakta zaman geçtikçe ayda bir, bayramdan bayrama aramaya başladı. Son üç yıldır sadece beni doğum günlerimde arıyordu.
Annemin hakkında pek bir şey bilmiyorum. Londra'da yaşıyor, dil yeteneği sayesinde bir şirkette çalışıyordu...Bir de bir çocuğu vardı. Annemin çocuğu. Üvey kardeşim.
Kocası babamdan ziyade ona hak ettiği değeri veriyordu. Annem adına mutluyum. Ancak her iki tarafında yeni aileleri yeni çocuklarının olması beni arafta bırakıyordu. Hiç kimseye ait değildim. Herkesin kendi hayatı vardı ve ben açıkça bir fazlalık, bir yüktüm.
Babama gelirsek...

"Bugün karımla ve kardeşlerinle tanışacaksın. Somurtup insanları kendinden soğutma."
Ağzımı açmaya bile tenezzül etmedim
"Anladın mı beni?"
"Anladım."
"İyi. Kızlar karanlıktan korkuyormuş. Senin odanı mecbur onlara vereceğiz. Sen de alt kattaki odada kalırsın. Sonrasında daha büyük bir eve geçeriz."
...
"Hoş geldiniz." Babam daha önce bana bile göstermediği bir sevecenlikle karısının çocuklarına sarıldı. Daha sonra üvey annemi öptü
"Adacığım merhaba" kadın çarpık bir gülümsemeyle beni kollarının arasına alıp sarıldı.
"Artık inşallah hepimiz bu evde böyle yaşayıp gideceğiz."
"Sevgilim sen bizim valizleri aldır." Sinsice babama yaklaştı. "Kızlar karanlıktan korkuyorlar biliyorsun..."
"Ben konuştum Ada ile seve seve kız kardeşlerine odasını verecekmiş."
"Ne kadar düşüncelisin." Yine o iğrenç, samimiyetsiz gülümsemelerinden biri belirdi yüzünde "Kızlar bakın. Kardeşiniz sizinle odasını paylaşıyor."
Kızlar bana bakmadan annelerine sarıldılar.
"Irmakla yaşıtsın Nehir sizden iki yaş küçük. Yaşlarınızın yakın olması ne güzel. Birlikte büyürsünüz."
"Çocuklar hadi siz bahçeye çıkın biz de annenizle baş başa bir konuşalım."
Irmak ve nehir beni beklemeden bahçeye çıktılar. Ben de arkalarından çıktım.
"Sen bizim kardeşimiz değilsin. Seni benim annem doğurmadı." Nehir çocuklarda nadir görülür bir öfkeyle bana saldırdı.
"Nehir sus annem duyacak."
"Banane benim babam da o adam değil." Duygularımız kesinlikle karşılıklıydı. Onlara bir şey diyemedim bahçe kapısından eve girip en alt kata indim. Eskiden depo olarak kullandığımız oda artık benim odam olmuştu. Kendimi kullanılmış hissetim ve bu his hayatım boyunca peşimi bırakmadı. Bir çok başarısız ilişkim oldu ve hepsinin sonu kullanılmışlık hissiyle bitti. Herkes benden alacağını aldı ve günün sonunda o rutubetli odada tek başımaydım...

One Shots- Tek bölümlük kısa öykülerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin