9.Bölüm "Hicran"

567 37 1
                                    

Uzun zaman sonra merhaba. Stajlar, vizeler, finaller derken hayatım bir ufak kaydı. Bir ara ellerim yandı, şu geçmeyen hastalık yakamı bırakmıyor. Çıldıracak boyuta geldim. Ama çok şükür bir tatile girdim. Bir aylık ama olsun. Şuanlik yapacağım tek şey yatmak gibi görünüyor. Amin inşallah tabi. 4 aydır oğlu dürüst kitap bile okuyamadım. Artık 3. senem olduğu için dersler ağırlaştı. Ve bir ara 20 yaşına bastım. Neyse neyse hadi iyi okumalar.

9

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

9.Bölüm "Hicran"

Evlenmek, yabancı bir ailenin artık bir parçası olmak, onlara alışmak, ailen kabul etmek, bütün özel alanınızı başka biriyle paylaşmak çok zor ve tuhaftı.

Ahu uyandığından beri yatakta mayışıyordu. Cihangir'e kısacık zamanda o kadar alışmıştı ki yalnız uyumak, yalnız uyanmak zor geliyordu. Gideli üç hafta olmuştu, yokluğunu her zerresiyle hissediyordu. "Zaman ilerledikçe alışabilecek miyim?" acaba diye düşünüp duruyordu. Gözü telefonuna değince tebessüm etti.

Komodinin üzerindeki telefonuna uzanıp aldı. Dün geceki yazışmalarını tekrar okumak istedi.

Cihangir: Ahum. (00:23)

Cihangir: Ahu, uyudun mu yavrum? (00:30)

Ahu: Hayır uyumadım. Gürkan’la oturuyorduk bahçede. (00:40)

Cihangir: İyi eve girince yazarsın madem iyi oturmalar size.

Ahu: Sen yazınca eve girdim zaten. O yüzden geç cevap verdim. Senin yazmanı bekliyordum.

Cihangir: Yemin et.

Ahu: Yemin ederim:)

Cihangir: Offf

Ahu: Ne oldu?

Cihangir: Özledim.

Cihangir: Uyku yastığımı daha çok özledim.

Ahu: Uyku yastığı mı?

Cihangir: Evet. Sen.

Ahu yazıyor...

Cihangir: Ne yazıp yazıp siliyorsun?

Cihangir: Ahu? Merak ettirme beni burada.

Cihangir: Zamanım az yavrum, utanıp durma şimdi.

Ahu: Ya ama neden ya? Zaten ayrıyız. Mesajlar da mı sınırlı?

Cihangir: Yavrum öyle deme ama bende memnun değilim ama yapacak bir şey yok.

Ahu: Ne zaman geleceksin?

Cihangir: İşim bitince.

Ahu: İşin ne zaman bitecek?

Cihangir: Ahum!

Ahu: Tamam be kızma hemen.
...

Cihangir: İyi geceler güzelim.<3

Ahu: İyi geceler. Allaha emanet ol.

Tebessüm ederek telefonu kapattı. Yataktan kalmak için kendini zorladı. Bugün Yelda ile birlikte misafirliğe gideceklerdi. Gitmek istemese de ayıp olur diye dile getirmemişti. Kalkıp yatağı topladı. Üzerini giyinip bahçeye çıktı. Bahçeyi sulayan Gürkan'ı görünce yanına gitti.

"Günaydın paşası."

Gürkan yerinde sıçradı, hortum elinden düşünce ıslanmaya başladılar. Ahu  ilk baş suyun soğukluğu ile irkilse de gülmeye başladı. Gürkan hortumu yakalamaya çalışırken o gülmeye devam ediyordu. Ondan önce davranıp hortumu yakaladı ve Gürkan'a tutmaya başladı. Gürkan elinden hortumu almaya çalışırken ikiside sırılsıklam oldu.

"Ya yenge ne yapıyorsun ya? Sıçana döndük."

Su birden kesilince dönüp çeşmeye baktılar. Yelda suyu kapatmış gülerek onlara bakıyordu.

"Gidin hadi üzerinizi değiştirin, kahvaltı hazır."

Gülüşerek içeriye girdiler. Arkalarından bakan Yelda, ailelerine katılan bu kızın  mutluluk getirdiğini düşündü. Cihangir babasının yerini üstlenmiş, kardeşinin, evin bütün işini o görmüştü. Zaten Askeri Okul bittikten sonra senenin yarısından çoğunda evde yoktu. Gürkan kışın okula gidiyor, yazın da abisi yoksa ona yardım ediyor, abisi varsa zaten onu "Git gez." diyerek yolluyordu. Onların bu kadar olgun olmaları bazen canını sıkıyordu. Şımarmak eğlenmek onlarında hakkıydı ama onu hiç zor sokmadan kendi kendilerine büyümüşlerdi. Cihangir kardeşini şımartsa da Gürkan hiçbir zaman öyle bir çocuk olmamıştı. Abisinin bir dediğini iki etmez hemen yapardı.

Hep bir de kızı olsun istemişti Yelda, kendisine arkadaş olması için. Ama geliniyle öyle olabilirdi. Ahu, küçük yaşta annesiz kalmıştı. Feriha'nın ona kötülük etmediğini görse de evin içinde ne olduğunu bilemezdi yine de. Kıza annesi gibi hissettirirse o da ona bir kız evlat olurdu. Oğluyla mutlu olsunlar o da yeterdi. Sessiz sakin bir kişiliği vardı zaten. Bugüne kadar doğru düzgün konuştuğunu bile görmemişti. Kızın bugün gelmek istemediğini fark etse de, insanların onların üzerinden konuşmasını istemiyordu. Suyu açıp Gürkan'ın yarım bıraktığı yerleri suladı.


*


Kahvaltıdan sonra etrafı toparlayıp hazırlandılar. Ahu ayakkabılarını giyerken Gürkan ona sataşıyor, şakalaşıyorlardı. Yelda kapıyı kilitleyip yanlarına gelince birlikte bahçeden çıktılar. Gürkan arkadaşlarının yanına giderken, Ahu ve Yelda gidecekleri komşularının evine doğru yürümeye başladılar.

Komşularının bahçe kapısından girdikleri gibi sesler yükselmeye başladı. Bütün komşular toplanmaya başlamışlardı. Evin sahibi Aysun'un kızı onları karşıladı.

"Hoş geldiniz Yelda Teyze."

"Hoş bulduk Sibel’cim. Nasılsın kızım?"

"İyiyim Yelda Teyze, çok şükür. Siz nasılsınız?"

"İyiyiz çok şükür canım. Yalnız değilim artık canım sıkılmıyor, kızım geldi bana arkadaş oluyor."

Ahu ilginin üzerinde olduğunu hissedince gerildi. Sadece tebessüm etti. Bir an önce akşam olmasını diledi. Şimdiden avuç içleri terlemiş, karnı kasılmaya başlamıştı.

"Hadi buyurun içeriye."

Ayakkabılarını çıkarıp girdiler. Ahu, Yelda'ya neredeyse yapışık bir şekilde boş buldukları yere oturdular. Ortada dönen muhabbet kalabalık arttıkça kargaşaya dönüşmeye başladı. Ahu sessizce oturup bir an önce eve gitmeyi diliyordu. Onlar buraya geldiklerinden beri sanki birisi zamanı yavaşlatıyordu.

"Yelda senin gelin de maşallah dilini yutmuş gibi. Geldiğinden beri ağzını açmadı."

Ahu bütün ilgiyi üzerine sıçratan kadının üzerine atlayıp boğma isteğiyle doldu. Konuşup dağılsalar olmaz mıydı? Sessiz sessiz oturuyordu işte.

"Ne konuşsun Türkan, dedikodu yapıyorsunuz işte." Ahu kendini savunan kaynanasına tebessüm etti. Türkan gözlerini devirdi, tekrar ilgiyi Ahu'nun üzerinde tutacak başka bir konu bulup atladı. Ahu da birazdan onun üzerine atlayacaktı.

"Nasıl gidiyor evlilik Ahu, kocan ne zaman geliyor?"

"İyi, bir sorun yok çok şükür. Bilmiyorum ki işi bitince gelir." 

"Kaçırdın mı kız yoksa iki günde kocanı?" Dedi kadın kendince şaka yaparak. Ahu göz devirmemek için kendini zor tutup gülümsemek için kendini zorladı. Kadın başka birisine sıçrayınca nefesini vererek sessizce oturmaya devam etti.

Gün tabakları dağıtılmaya başlandığı sırada bir süre sessizlik oldu. Konuşma harareti biraz düşmüş herkes yanındakiyle konuşup getirilen tabaktakileri yiyordu.

Klasik dedikodularla ilerleyen saatler geçmek bilmezken Ahu sıkıntıdan patlamak üzereydi. Kaynanasının tabağının bittiğini görünce kendininkini de alarak mutfağa götürmek için ayaklandı. Mutfağa girdiğinde gördüğü kişiler ile keşke kalkmasaydım diye düşündü. Zeliha'nın arkadaşları ve birkaç kişi daha mutfakta oturuyorlardı. Sessizce tabakları bırakıp tam kapıdan çıkacakken laf atılmasıyla seslice nefes verdi. Arkasını dönüp sorarcasına baktı.

"Ne bu havalar Ahu, az peşimizde dolanmıyordun. Ne oldu şimdi?" Dedi Esra

Sibel Ahudan önce atıldı. "Bulaşma kıza."

"Sinir oluyorum şuna ya. Zeliha salağı yüzünden gül gibi adamı," Ahu'yu eliyle göstererek devam etti." Şu eziğe kaptırdım."  Feriha'nın tehditleriyle korkup arkadaşlarını uyaran Zeliha'nın en yakın arkadaşı Gülnur onu dürtse de durmadı.

"Öyle ananı yollayıp tehdit ettirince, milletin sevgilisine göz diktiğin gerçeği değişmiyor yalnız."

Ahu sakinleşmeye çalıştı. Kimi yollamıştı hem. Ama kıskançlıktan kan beynine sıçramıştı bile.

"Birincisi ben kimseyi yollayıp tehdit ettirmedim. İkincisi ben kimseye göz dikmedim. Ve sen farklı mısın şuan? Benim kocama göz dikerek benden farklı mı oluyorsun?"

"Bak sen." Dedi uzatarak. "Senin sesin çıkar mıydı ya? Hayret bir cesaret gelmiş."

Ahu laf anlamayan birisiyle daha fazla muhatap olmak istemedi. Tekrar arkasını döndüğünde koluna yapışan kadın onu sertçe çekti.

"Bana bak kızım bu özgüvenin nereden geliyor bilmiyorum ama benim söyleyeceklerim bitmeden gidemezsin."

Ahu alayla gülümsedi. "Allah Allah, çocuk musun sen? Girdiğin triplere bak. Neyin tartışmasını yapıyoruz şuan mesela? Ya da ne istiyorsun?"

"Ben Zeliha seviyor diye geri çekildim. Ama o salak hiçbir şeyin kıymetini bilemediği gibi bununda bilemedi."

"Zeliha biliyor mu ona salak dediğini?"

"Beni mi tehdit ediyorsun?"

"Yoo banane sizden. Sen uğraşıyorsun şuan, böyle salakça bir derdim yok benim."

"Çok güveniyorsun kendine, ama senin elde ettiğini ben hayli hayli ederim. Bu kadar güvenme kendine."

"Ne kavgası yapalım istiyorsun erkek kavgası mı? Girelim saç başa kim alırsa mı? Cihangir'i mi istiyorsun? Alabiliyorsan al. Yok bana kaptırmışsın bilmem ne. Benim hayatım böyle salakça hırslar üzerine kurulu değil. Oyuncak kavgası yapar gibi seninle erkek kavgası yapamam. Dediğim gibi alabiliyorsan al. Ama eğer böyle bir şeye teşebbüs edersen ve başarısız olursan işte o zaman seni çok kötü yaparım. Ve sana şunu söyleyeyim ben kocama güveniyorum. Şimdi bırak kolumu." Kolunu sertçe çekip ona nefretle bakan kadından uzaklaşıp mutfaktan çıktı.

Herkes sus pus olmuş giden kadının arkasından bakıyordu.  Hiçbiri Ahu'nun bu kadar çok konuştuğuna şahit olmamıştı. Sibel sinirle Esra'ya baktı. "Resmen kızın önünde kocasına asıldın. Nasıl bir ahlaksızsın ya sen."

"Senden ahlak dersi alacak değilim." Diyerek sinirle ortamı terk etti.

Ahu ise sinirden buz gibi olmuş ellerini eteğine sürterek gidip Yelda'nın yanına geri oturdu. Kızın değişen yüz ifadesini gören Yelda kızın dizindeki elini tutup sıktı. "Bir şey mi oldu kızım?"

"Yok anne, bir şey yok." Diyerek kadını geçiştirdi. Yelda kızda bir şey olduğunu anlasada üzerine gitmedi. Biraz daha oturup eve gitmek üzere ayaklandı. Kızı daha fazla oturtup eziyet etmek istemedi.
"Cümleten hayırlı günler hepinize. Bizim işlerimiz var kalkalım artık."

Hepsiyle bir curcuna içinde vedalaşıp komşudan ayrıldılar. Ahu her zamanki gibi sessiz kalıp eve varana kadar konuşmadı.

Bahçe kapısından girip sundurmada kapıların ayrıldığı yere geldiklerinde Yelda'ya döndü. "Anne ben biraz yatacağım, başım ağrıyor. Yemeğe yardıma gelirim."

"Tamam kızım. Yat sen, yardıma gerek yok ben seni hazır olunca çağırırım. Kötü olursan haber ver."

Başını sallayarak evine girdi. O kadar sıkmıştı ki kendisini evine girer girmez kendini halsiz hissetti. Odaya çıkıp kendini yatağa bıraktı. İnsanların hadsizlikleri onu çıldırtıyordu. Gözlerini kapatınca olanlar gözünün önünde belirdi. Ne demişti o kadına, alabiliyorsan al. Keşke yolsaydım saçını başını diye geçirdi içinden. Eğer dediklerini yapıp  Cihangir'e karşı bir hamle yaparsa diye düşündü. Dişlerini sıktı.

"Beyinsiz." Yumruk yaptığı elini yatağa geçirdi. Kuyruğunu dik tutsada şimdi kendi kendini yiyordu. Gözünden süzülen yaşlarla siniri iyice bozuldu.

Başının ağrısı katlanılmaz bir hal alınca yorganı çekip yatağa girdi.


*

Aradan geçen bir haftada her şey çok sakin geçmiş, yavaş yavaş kış gelmeye başlamıştı. Ahu banyo da çamaşırları makinaya atmış etrafı toparlıyordu.
Odadan yankılanan telefon sesiyle koşturarak banyodan çıktı. Arkasında hayali bir yansıma bırakarak hızlıca yatak odasına girdi. Komodinin üstünde duran telefonunu alıp hemen cevapladı.

"Alo."

"Yavrum görüntülü aradım."

Ahu elini alnına vurup bir iki saniye bekledi ve telefonu kulağından çekip kendinden biraz uzaklaştırdı. Tebessüm etti. "Banyodaydım, kapanır diye bir an heyecan yaptım. O yüzden şey oldu."

Cihangir kahkaha atınca kaşlarını çattı. "Gülme. Gülme bak kapatırım."

"Tamam ya ne kızıyorsun hemen. Tamam gülmüyorum, bak." Derken bile gülüyordu.
"Gıcık."

"Aa, çok ayıp insan kocasına hiç öyle der mi? Çık çık."

Ahu yüzünü buruşturdu. "Hııı. Aynen canım senin dediğinden." Yatağın kenarına oturdu. Şakalaşma faslı geçmiş özlem kısmı ağır basmıştı. "Nasılsın?"

"İyiyim Ahu'm, bildiğin gibiyim. Siz nasılsınız? Seni aramadan önce Gürkan'ı aradım ama açmadı. İyiler değil mi?"

Başını salladı yavaşça. "İyiler, Gürkan hasta gibi biraz erken yattı. Annem iyi o erken uyuyor zaten. Bende eve yeni çıktım yarım saat oluyor. Bahçedeydik hep birlikte."

"Neyi var? Önemli bir şey değil, değil mi? İbo'ya haber vereyim mi?"
"Yok yok, bir şeyi yok iyi. Üşütmüş biraz. Benim suçum aslında..."

"Ne alaka Ahu?" Kaşlarını çattı. Canı sıkkın bakan kadının söyleyeceklerini bekledi.

"Geçen gün bahçeyi sularken şakalaştık. Ondan sonra oldu."

Cihangir duyduklarıyla tebessüm etti. "Bir şey olmaz ona, üzme kendini sen. Bir şey lazım olursa İbo'yu ara. Tanıştınız zaten. Bana ulaşamayabilirsin."

"Neden niye ki?"

"Ahum söyleyemem şimdi sana onu da, merak etme kötü bir şey yok."

"Peki, öyle olsun."

Cihangir kadının canının sıkıldığını fark edince konuyu dağıtmak için atıldı. "Ne giydin bakayım. Göremiyorum."

Refleksle başını eğip üzerine baktı. "Tişört, pijama." Kamerayı biraz uzaklaştırıp üzerini gösterdi.

"Tüh." Yüzündeki çapkın ifadeyi gören Ahu, sustu. Kaşlarını çatıp gözlerini kıstı. "Sapık."  Cihangir kızın yüz ifadesiyle kendini tutamayıp kahkaha attı.
Gülmeye devam eden Cihangir kelimeler ağzından kesik kesik çıkarak konuştu. "Garibanın yüzü gülmüyor işte bu günde."

Ahu dil çıkarıp gözlerini devirdi. "Gülme be tamam ay fenalık geçirtirsin insana. Ne eğlendin benimle bu akşam ya." Adama dik dik bakarak parmağını kameraya salladı. "Bak gülmeye devam edeceksen kapatıyorum."

Cihangir gülmesini zar zor durdurup yandan yandan baktı kadına. "Tamam kız tamam, iki güldük çok gördün yazık. Cık, cık." Ahu onun mimiklerini taklit edince gülmesini tutmaya çalıştı ama başaramadı. "Bak sen güldürüyorsun beni ama, suçum ne benim?"

"Sirk maymunu muyum ben de gülüyorsun? Sinirimi bozdun be adam sus artık."

"Estağfurullah yavrum, ne alakası var? Öyle bir şey mi dedim ben şimdi?" Ahu'nun saçını sinirle önünden çektiğini görünce tebessüm etti. "Yandım be sıcaktan dur." Telefonu yatağa bırakıp saçlarını topladı. Telefonu geri eline aldı. "Merhaba, kimsiniz?"

Cihangir oyununa ayak uydurdu. "Efendim ben Cihangir, şey oralarda bir yerlerde karım olacaktı onu verebilir misiniz telefona?"

"Dur bakayım yastığın altında mı?"  Kameraya göstererek yastığı kaldırıp altına baktı. "Maalesef burada değil?"

"Eyvah, nereye gitmiş? Bulun çabuk karımı?"

Ahu dudaklarını dişlerken, Cihangir çenesini sıkıyordu gülmemek için Daha fazla dayanamadı ikisi de, kahkahalarla gülmeye başladılar. Karı koca birbirlerinden kilometrelerce uzakta bu uzaklığın hasretini dindirmek için işi şakaya vurdular. Gülmesini durduran ilk Cihangir oldu. "Ahu'm?" Sessizleşti bir anda.

Başını hafif yana eğdi. "Hımm." Mırıltısına tebessüm etti Cihangir.

"Yavrum, yatağa yatıp telefonu yanına koyar mısın? Evde gibi hissetmeye ihtiyacım var."

Ahu burukça tebessüm edip başını salladı. Ayaklanıp ışığı kapattı. Gece lambasını yakıp yatağa girdi. Telefonu yastığa yaslayıp kendi yastığını düzeltip başını koydu. "Oldu mu?"

"Mis mis. Mükemmel oldu." Gülümseyerek Ahu'yu izlerken arkasından gelen sesle dönüp telefonu göğsüne bastırdı.

"Ne var lan, telefonla konuşuyorum git sonra gel." Gizlice izlenmesinden dolayı sinirle kaşlarını çattı.

"Vayy, kimle konuşuyorsun."

"Mesut çık git sinirlerimi bozuyorsun." 

"Abi ne kızıyorsun hemen ya, merak ettim."

"Merak ettin tamam, çık git şimdi." Eliyle kapıyı gösterip gözlerini dikip bakmaya başladı. Mesut uzatmadan çıkınca telefonu kaldırdı.

"Bir şey mi oldu Cihangir?"

Kaşlarını kaldırıp gözlerini yumdu. "Bir şey yok yavrum. Merak etme. Ee anlat bir şeyler hadi."

"Ne anlatayım."

"Bilmem, sesini duyayım işte anlat bir şeyler."

Tebessüm etti, gamzeleri belli olunca Cihangir ofladı. "Gamzeler, gamzeler..."

Ahu, Cihangir'in dedikleriyle gülümsemesi genişlerken aklına gelenle sinsice sırıttı.

"Haaa... Bak aklıma ne geldi. Geçen gün annen anlattı. Lambalı Dede geliyor Cihangir."

Cihangir duyduklarıyla büyük bir isyanla oflarken aceleyle konuştu. "Hayır Ahu, vazgeçtim sessiz sessiz bakışalım. Hayır ya vallahi." Ahu kahkaha atınca kaşlarını çattı. "Gülmesene kadın."

"Allah Allah, sen benim ile eğlenirken iyi ya. Ya işte, etme bulma dünyası."
Cihangir yüzünü buruşturunca karnı ağrıyana kadar güldü. "Anneannemin suçu, küçüktüm bir kere tabiki korkarım."

"Hıhı tabi canım. Favorim pijamanı korkudan kafana takıp tuvalete koşman."

"Ya Ahu ya." Çocuk gibi mızmızlanmaya başladı.

...


"Ya anneanne ya uyumayacağım diyorum."

"Cihangir dedim, gir eve haydi."

"Hayır. Gelmeyeceğim dedim. Hayır." Uzatarak söyledi kelimelerini. Kollarını göğsünde birleştirip omuz silkti. Geceleri bahçede oyun oynamayı seviyordu.

"Cihangir bak Lambalı Dede gelir alır seni. Gel artık."

Cihangir merakla anneannesine döndü. "Lambalı Dede kim anneanne?"  Kadın attığı yemin yutulmasıyla sinsice güldü.

"Gel yavrum anlatayım."

Çocuğun kaşları çatılırken tereddütle baktı. "Bak eve sokmayacaksın ama."

"Ben seni hiç kandırır mıyım kara kuzum gel hadi."

Cihangir koşarak anneannesinin yanına gitti. "Hadi anlat."

"Bak şimdi. Böyle kocaman boylu bir tane dede varmış elinde kocaman lambası varmış." Etrafına baktı kadın. Kırık sundurma tentesinden gözüken soba dumanının şeklini parmağıyla işaret etti.

"Bak o da Lambalı Dedenin dumanı her gece gezip uyumayan çocukları alıp götürüyormuş."

Çocuğun korktuğu görünce gülmemek için zor tuttu kendisini. "Gece dışarıda durulmaz o yüzden kuzum, tamam mı? Uyu ki büyüyüp enerji topla ki daha güzel oyunlar oynayabilesin."

Cihangir sadece gözünü dikmiş dumana bakıyordu. Esen rüzgarla  duman hızla  dağılınca çığlık atıp evin içine koştu. Anneannesiyle yattığı yatağa girip yorganı başına kadar çekti.

"Ben uyudum anneanne söyle beni almasın."

Kadın sessizce gülüp yanına yattı torununun. "Alamaz yavrum, sen benim sözümü dinlersen alamaz."

Yorgandan yavaşça çıkardı kafasını. "Tamam anneanne söz dinleyeceğim. Bak uyudum bile." Gözlerini sımsıkı kapatan çocuğun saçlarını sevdi.

"Kara kuzum benim. Canım oğlum."

"İyi geceler anneanne." Anneannesine yaklaşıp küçük koluyla sarıldı. Kadında ona sarılınca zaten yorgunluktan gözünden uyku akan çocuk çabucak uyudu.

...

Gece tuvaleti gelen çocuk, dışarıda olan tuvalete gitmeye korktuğu için anneannesini dürttü.
"Anneanne kalk. Kalksana çişim geldi." Kadını sarsarak dürtmeye devam etti. Gözlerini açan yaşlı Kadını görünce yataktan çıktı. "Çişim geldi anneanne hadi kalk."

"Yavrum gidip yap sen. Yapabiliyorsun ya."

"Korkuyorum anneanne kalk." Dedi uzatarak. Kadın anlattığı hikayeye pişman olarak kalktı. Tamam oğlum kalktım hadi gidelim. Kapıya çıkınca hemen yan taraftaki koltuğa oturdu.

"Hadi yavrum git yap bekliyorum seni burada."

Cihangir pijamasını çıkarıp başına geçirince ağzı açık kalarak çocuğa baktı. "Oğlum ne yapıyorsun."

"Ya ben tuvaletteyken gelirse Lambalı Dede."

"Gelmez oğlum sen benim sözümü dinledin ya gelemez. Hem kafana neden takıyorsun donunu?"

"Çok çişim geldi." Diyerek koşmaya başlayan çocuğa bakarken kendini tutamayıp kahkaha attı kadın. "Hey Yarebbim. Alemsin çocuk ya."

Cihangir koşarken sallanan pijamasının bacaklarını eliyle tutmasıyla kadın göbeğini tuta tuta gülmeye devam etti. İleride sürekli anlatacağı hikayeyi aklına kazımıştı. Her aile bir araya geldiğin de torununu sürekli kızdıracaktı.

...


"Gözümde canlandırınca..." devamını getiremeden gülmeye devam etti Ahu. Gülerken başını yastığa bastırıp sırtı üstü döndü.

"Offf ya. Of anne ya."

"Çok komik ama ya. Sahiden pijamanı neden kafana giydin Cihangir? Merak ettim bak."

"Kızım dalga geçmesene. Ne bileyim çocukluk aklı işte."

"Tamam, tamam sustum."

"Ahum ya, unut sen bunu. Anneannem canımdan bezdirdi zaten."

Parmağını dudaklarına bastırdı. "Şsşh ses kes. Unutamam."
Sessizlik oldu bir süre. Sakince durup birbirlerine baktılar.

"Güzel kadınmış lan." Duyduğu sesle dişlerini sıkıp gözlerini kapattı. "Ahu,  arayacağım ben seni." Hızla telefonu kapatıp sertçe masaya bıraktı. Yerinden kalkıp yumruğunu Mesut'un yüzüne geçirdi. "Lan şerefsiz, sen kimsin de benim karıma güzel diyorsun. Göt lalesi özelim lan benim, nasıl dinlersin, nasıl bakarsın? Sana ben siktir git demedim mi?"

Yere yatırdığı adama hırsla vururken belinden çekilmesiyle bırakmak zorunda kaldı.

"Cihangir bırak ne yapıyorsun?"

"Bırak lan beni. Tamam çek." Arkadaşının ellerini üzerinden çekip sakinleşmeye çalıştı.

Mesut öksürerek doğruldu. "Ne bileyim lan ben senin karın olduğunu."

"Bilemezsin, bilme de zaten sanane, ben sana git telefonla konuşuyorum dedim. Saygı göstermiyorsun bir de gelmiş karıma güzel diyorsun."

Onları ayıran arkadaşı bağıran Cihangir'i susturmaya çalıştı. "Bağırma oğlum toplayacaksın herkesi başımıza şimdi."

"Sen ne diyorsun amına koyayım Cengiz ya?"

"Tamam abi sakin, Mesut çık git sende."

Yüzü şişmeye başlamış Mesut, ağzındaki kanı tükürüp, Cihangir'e baka baka çıktı.
Cihangir bir kaç saniye olduğu yerde durup sakinleşmeye çalıştı. Masadan telefonunu alıp yeri döve döve çıkıp gitti.

Ahu, aniden kapanan telefonla panik yapmış, ama arayamayacağı için bir sürü mesaj atmaya başlamıştı. Yanıt almadıkça daha da paniklerken telefonu bıraktı. Gelen mesaj sesiyle hemen telefonu tekrar eline aldı.

Cihangir: Bir şey yok yavrum. Sakin ol. İyiyim ben merak etme. Ben müsait olunca ararım yine seni.

Cihangir: Allah'a emanetsiniz.

Ahu: Dikkat et kendine.

Cihangir: <3

Tebessüm edip, telefonu komodinin üzerine bıraktı. O adam kimse ona sinir oldu. Onun yüzünden apar topar kapatmışlardı. 

"Off." Kendini yastığa bıraktı. Cihangir'in yastığına kollarını sarıp gözlerini yumdu.

...

Kendimi bırakıp kayboluyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendimi bırakıp kayboluyorum. Ama bölüm gelecek.  :)  Kuzenimin nişanı var pazar günü ondan sonra yazarım yeni bölümü hadi bay


BEYAZ GİYMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin