Jerry
yoongiii nerdesin ya
annem cagiriyor seniTom
jimin
gel kurtar beniJerry
ne
ne oldu nerdesinTom
ayy durrr
sakin ol
biraz acindiracaktim kendimi
antrenmanda canim cikti
bacaklarim agriyor biraz
Jerry
odumu kopardin yoongi
kavga ettin sandim
bak simdi fark ettim
artik hic kavga etmiyorsun
misoodan da ses yokTom
kavga etmiyorum cunku insanlar
aptallik yapmiyor
keyfimden kavga etmiyorum ben
minsoodan da ses cikmasin
kendi guzel yuzu icinJerry
aman be
sana da bir sey demeye gelmiyor
neyse annem cagiriyor seni
gelebilecek misin
Tom
sorsana niye cagiriyormus
bacaklarimda derman yok ki geleyim
Jerry
randevuyu bugune almis
onun hakkinda konusacakti sanirim
Tom
tamam hazirlan cikalimJerry
sen mi geleceksin benimle
gelme
ben tek basima gideyim
daha rahat hissedirimTom
hissetmezsin
geliyorum on dakikayaJerry
gelme
bacaklarin agrimiyor mu senin
Tom
dedim ya biraz acitasyon yapayim
diye oyle soyledim
Jerry
tesekkur ederimmm
Tom
o ne yeniliyor mu
Jerry
😑_________
Jimin
Renklerin anlamlarını bilmezdim, çiçeklerin anlamlarını bilmezdim. O an gözüme hoş geliyorsa,kokusu beni mest ediyorsa o renkler ve çiçekler ilgilenmem için gerekli şartları sağlamış oluyordu. Ancak şu an bulunduğum ortamdaki renkler sanırım biz "hasta"ların rahat hissetmesi için özenle seçilmişti. Sarının hakimiyetinde olan oda gevşememi sağlıyordu. Belki de sadece rahatlamak için bahaneye ihtiyacım vardı. Ancak şu an huzursuz olmamamın belki de en büyük nedeni dışarıdaki koltuklarda beni bekleyen biriciğimdi. Aksayan adımlarından bacaklarının gerçekten ağrıdığını anlamak zor değildi. Yine de gelmişti benimle bu soğuk yere. Onun varlığını her hücremle hissederken rahatsız olmam söz konusu olamazdı zaten.
Hareketsiz oturduğum odada sadece nefes seslerim ve saatin tik takları duyuluyordu. Onun yüzünden buradaydım. Beni bu hâle getiren o adamın varlığına lanet etmek gelmiyordu artık içimden. En büyük kavgayı kendimle yapıyordum yine. Onun sığ, aptal düşüncelerinin beni bu kadar etkilemesi zayıflığımdan kaynaklanıyordu. Onu atlatmam gerekiyordu, her adımda önüme set çeken o neşeden uzak düşüncelerimin bir an önce yok olması gerekiyordu.
Yaklaşık on dakikadır hareketsiz oturduğum rahat kotuktan kalkmak istiyordum. Gecikmiş olan doktorumu görmeden gitmek bugün yapacağım en iyi şey olabilirdi. Yoongi'ye hazır olduğumu söylesem de bir kere daha anlatıp zihnimin derinliklerine gönderdiğim o rahatsız edici anıları canlandırmak istemiyordum. Fakat ne yazık ki doktorla görüşmeden bu odadan ayrılırsam Yoongi'nin gözlerinde can bulacak hayal kırıklığını tahmin edebiliyordum. Yerimde çivi gibi oturmamın da şu dakikadan itibaren tek nedeniydi o.
Babası tarafından iki kere terk edilen içimdeki çocuğu iknâ etmek için kurduğum cümleler etkisini yitirirken kapı sert sayılabilecek bir hareketle açıldı. İçeriye işinin ciddiyetini belli etmek istermiş gibi sıkı sıkı bağlanan saçlarıyla orta yaşlarda, gözlüklü bir kadın girdi. Soluk soluğa kalmasından koşarak geldiğini anlayabiliyordum. Hızlı hareketlerle koltuğuna kuruldu. Nefesini tam toparlayamamışken , "Geciktiğim için gerçekten çok üzgünüm. Acil bir işim çıktı, erteleyebileceğim bir şey değildi. Beni beklediğin ve anlayışın için teşekkür ederim." dedi. Yanaklarındaki kırmızılıklar ve gülen gözleriyle beni sarı renginden daha çok rahatlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Golden Hour | YOONMİN
FanfictionAkademik başarıyı haddinden fazla önemseyen okul birincisi Park Jimin ve basketbol takım kaptanı en yakın arkadaşı Min Yoongi'nin aşka dönüşen gün batımı tadındaki hikayesi...