Profesör takip edildiğini düşündüğü için paniklemiştik. Suho abi elini saçlarına geçirip öfkeyle soludu.
"Ben Min Seok'u arayacağım." diyerek içeri gitti.
Kısa bir süre sonra yeni üçlü evimizdeydi. Suho abi sordu.
"Min Seok biz sizin öldüğünüzü sanıyorduk. Ama yaşıyormuşsunuz. Yani demem o ki sizin gibi başkaları da yaşıyor olabilir. Değil mi? Yani böyle bir şey var mı? Bildiğiniz bir şey var mı?"
"Ne demek istiyorsun Suho? Biz sadece 4 kişiydik. Diğerleri öldü. Bizden başka kimse yok." dedi Min Seok.
"Neler oluyor burada?" diye sordu peşinden Luhan.
"Bakın profesörün evini izleyen birileri varmış. Biliyorsunuz o bizim için ilaç geliştiriyor. Tehlikeye atmak istemiyorum. Şüphelendiğimiz için size sormak istedim."
Suho abiden sonra üçlü birbirine bakıp gülmeye başlamıştı. Bu da ne demek oluyordu?
"Suho.. Şeyy.. Yani Suho abi.. O bizdik... Yani onlar..."
Kyung Soo cümlenin ucunu kaçırınca abisi lafı devraldı.
"Profesörün ilaç geliştirdiğini biliyoruz sonuçta Suho. Sadece kontrol için ve merakımızı gidermek için gitmiştik. Ama Min Seok öylece gidip korkutmak istemediği için geri döndük. Yani gizlice izlemiyorduk. Üzgünüz."
Her şeyin bir yanlış anlaşılma olduğunu anlayınca herkes derin bir nefes almıştı.
O günden sonra diğer üçlü her gün bize geldiler. Suho abinin bakışları artık tamamen aşk doluydu. Bunu ona her sorduğumda inkar ediyordu ama ben kesinlikle emindim. Kyung Soo'nun sevgisi Suho abinin ilgisini çekmişti. Zamanla da duyguları büyümüştü. Belki de küçük olduğu için çekiniyordu. Ama eninde sonunda buna yenileceğini biliyordum. Öyle de oldu..
Suho abi dayanamayarak bir gün Luhan'a kardeşinden hoşlandığını söyledi. Üstelik Kyung Soo ve Baekhyun hariç hepimiz oradaydık. Luhan, Yixing'e göre fazlasıyla anlayışlıydı.
"Ona bunu söylemelisin Suho. Sana deli gibi aşık ve sürekli başımızın etini yiyor. Kardeşimle oynaşmanızda bir sakınca yok." demişti.
Bu kadar açık konuşmaması daha iyi olabilirdi tabi ki. Suho abiyi nedense öyle düşünemiyordum. Aslında Suho abiye bakınca Yixing'e hak veriyordum. Çünkü Tao kötü biriydi. Suho abi, Kyung Soo'yu gerçekten mutlu edebilecek ve asla zarar vermeyecek kadar melek kalpli biriydi. Onun için seviniyordum.
Tao öğrendiğinde ufak çapta bir şok yaşamıştı. Ama hepimiz gibi o da sevinmişti. Tabi sonrasında da Suho abi Kyung Soo'ya duygularını açtı. Bunu da tabi ki her zamanki gibi dinlemiştim. Artık kapı dinlemek benim bir parçam gibi olmuştu. Bu kez dinlemekten çok öpüşmelerini izlemiştim. Jong In bazen sapık olup olmadığımı soruyordu. Hatta başkalarını dikizleyeceğime onu öpmemi söylüyordu. Bunu memnuniyetle kabul ediyordum. Ama bu işten asla vazgeçemem.
Herkesin keyfi yerindeydi. Profesörden haber bekliyorduk. Neyse ki bir kaç gün sonra evimize gelmişti. Yüz ifadesi bizi umutlandırmıştı.
İçeri geçtiğimizde derin bir nefes aldı.
"Diğer arkadaşlarınızı da arayıp çağırır mısınız?" diye sordu.
Kyung Soo zaten yanımızdaydı. Diğer ikisini de çağırdık ve beklemeye koyulduk. Ciddi bir açıklama yapacağı kesindi. İçim içime sığmıyordu. Bir an önce bu halimden kurtulmak istiyordum Jong In 150 yaşına kadar nasıl katlanmıştı düşünemiyorum bile. Üstelik o safkandı. Bu şekilde doğmuş olmak büyük bir acı veriyordur.
Geyiğe benzeyen çocuk ve yakışıklı sevgilisi geldiklerinde heyecanla profesöre döndük.
"Çocuklar size önemli bir haberim var. Bu yüzden hepinizin burada olmasını istemiştim." diyerek söze başladı.
"Bir şey mi buldunuz? Konu nedir?" diye sordu Suho abi.
"Size daha önce açıklamıştım biliyorsunuz. Kanınızda Teranin çok fazla ve Kerasil'in yerini tutacak maddeler arıyordum. Bu araştırmalarım sırasında Jong In için yaptığım ilaçla ilgili bilgilerimin bana epey yararı oldu. Onun içindeki bazı maddeleri de ekledim. Ayrıca Kerasil'le aynı etkiyi yaratacak bir şey buldum. Tenin ve Sepsil adında iki maddeyi birleştirip diğer bileşenin içine eklediğimde güçlü bir etki yaratıyor. Yani bu iki maddeyi Kerasil yerine ilaca ekleyeceğim. Kandaki Teranin'i kıracağını düşünüyorum." dedi.
"Peki bunu nasıl anlayacağız. Birimizin üzerinde denemeniz gerekiyor mu?" diye sordum.
"Aslında bu ilacı kısa bir sürede oluşturabilirim ama dediğin gibi denemek gerekecek. Bunu sizin üzerinizde denemek istemiyorum. Herhangi bir maddenin kanınızla etkileşimi kötü olursa ölümle sonuçlanabilir. Bu yüzden istemeyerek de olsa virüsünüzü bir fareye verip sonra onun üzerinde deneyeceğim. Bir yolunu bulacağım merak etmeyin. Sizi iyileştirmeden dönmeyeceğim." dedi.
O akşam gittiğinde aramızda bu konuyu epey tartıştık. Onlar uzun zamandır vampir özellikleri taşıyordu. Hepsi de insan olmak için can atıyordu. Jong In'e sürekli neler hissettiğini soruyorlardı. Her şeyi bir yana bırakıp sadece huzurlu olmak istiyordum.
O gece yine sevgilimin kollarındayken gerçek huzurun o olduğunu bir kez daha anlamıştım.
"İnsan olmak istiyorum Jong In." dedim.
"Seni her halinle seviyorum meleğim. Sadece beni seviyor olman yeter." dedi.
Bana sımsıkı sarıldığında tüm acılarım bitiyordu sanki.
"Benden iğreniyor musun? Canını yaktım ve bir başkasıyla öpüştüm." diye sordum. İstemsizce gözümden yaş akmıştı. Burun kemerimden geçip yastığa düştüğünü hissediyordum.
"Bunu bir daha sakın sorma bebeğim. Sen benim tertemiz meleğimsin. Bu asla değişmeyecek. Seni seviyorum." dedi.
Onun gözünde hala tertemiz olmak... İşte bu huzurun ta kendisiydi.
"Seni seviyorum Jong In.. Seni çok seviyorum." dedim ve kollarımı daha da sıkılaştırdım.
Bundan sonra sadece onunla olmanın tadını çıkarmaya yemin etmiştim. Çünkü sonsuz huzur istiyordum ve bunu sadece onun kollarında bulabiliyordum. Unutmalıydım. Olan her şeyi unutmalıydım artık.
Gözlerimi uzun zamandır ilk defa her şeyin iyi olacağına inanarak kapatmıştım. Burnuma dolan Jong In'in kokusuyla kendimi sonsuz mutluluk vaat eden uykuya bıraktım..
Artık her şey güzel olacaktı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüşüm ✓
FanficSeKai hikayesidir.. Sonlara doğru KrAy ve sürpriz çiftler olacaktır.. ** Vampire dönüşme, adını uydurduğum bir virüs sebebiyle gerçekleşiyor. Dönüşüm sebepleri Blood dramasına benzetilebilir. Fakat her şeyiyle tamamen bana ait ve dramadan tamamen fa...