Sarışın elf, sessiz adımlarla kendisini takip eden kadına omzunun üzerinden kaçamak bir bakış attı. Terleyen avuç içleri ve şiddetle atan kalbi kendisine hiç yardımcı olmuyor; kaftanının içine sakladığı bıçak, midesinin bulanmasına neden oluyordu. Korkuyordu. Yine de yapılması gerekeni yaptığını içinden sayısız kez tekrarlayarak kendisini tembihledi.
Sevgilisiyle beraber olabilmesi, bir aile kurabilmeleri için ihtiyacı olan tek şey kadının ölmesiydi. Zafiyete mahal yoktu.
Kadim Ağaç görüş açısına girdi. Gaddar bir ışıkla parlayan yaprakları arasından ziyafet çekmek için zaman kollayan nymphleri ortaya çıkarttı ve sarışın, yabani caniliğin belirgin kokusunun kadına ulaşmamasını umdu.
"Ağaçta bir tuhaflık var." dedi kadın. Büyük bir meraka bulanmış sesi ikisinin arasında titredi ve acı acı uluyan rüzgara karışarak ormanın derinliklerinde kayboldu. "Bugün her zamanki şarkılarını tıngırdatmıyor."
Sarışın gerildi. Tüm kasları tehlike çanlarını çaldı ve bu çanlar, zihninin içinde yankılanıp arkasına bakmadan kaçması için bedenine komut gönderdi. Yine de yalın ayaklarını çiğle ıslanmış toprağa bastırdı. Temasın, içindeki menfi duyguları doğa anaya karıştıracağını, bunların yerine müspet tohumları serpiştireceğini umdu.
Titreyen eli havalandı ve avucunu kadının entarisinin açıkta bıraktığı sıcak sırtına yerleştirdi. Bu küçük temas, aralarında bir elektrik akımı yarattı ve sızlayan parmaklarını hızla geri çekti. Elini göğsüne bastırıp küçük bir çocuk misali ağlama isteğini zorlukla dizginlerken dudaklarına minik bir tebessüm yerleştirdi. Tek dileği bunun elinden geldiğince samimi görünmesiydi.
"Biliyorum," sertçe yutkundu. Dolan gözlerinin hedefi, ağacın kendisine adım atmasını bekleyen, dökülecek tek damla kan için yalvaran gövdesi oldu. "Acı uluması elçi rüzgarlarıyla kulağıma çalındı."
"Seninle iletişim kurmasındansa direkt beni çağırmalıydı." Kadın sinirle gürledi.
Ağır kelimeleri kan sırası bekleyen nymphleri korkuttu ve ekmel varlıkların hissettikleri saygısızlıkla ulumalarına neden oldu. Yine de kadın, güç gösterisinden korkmadı. Entarisinin eteklerini avuç içlerinde topladı ve yeğenini arkasında bırakarak ağaca ilerledi. Yarı yolda çıkarttığı kunduralarından dolayı teninde hissettiği binbir türlü duygu aklını karıştırdı ama hiçbirinde yardıma muhtaç bir çığlık duymadı.
Kuşkuyla çatılan ince kaşları, içinde yükselen anlamsızlığı dışına yansıttı fakat Kadim Ağacı sorgulamasının getirdiği ağırlığın altında ezilmemek adına ciğerlerine derin nefesler çekti. Koku taze değildi. Aksine, ihtiyaçla gümbürdüyor; canilikle kavruluyordu.
Kadim Ağaç, kan akıtmak istiyordu.
Korku, kadının tüm bedenini ele geçirdi. Kaçmak için yaptığı hamle yeğeninin zarif bedeni tarafından engellendi ve kolunu sarmaşık dalları gibi yakalamasıyla son buldu. Titreyen leylak rengi gözleri onun gökyüzünü kıskandıracak maviliklerine kaydı.
"Neler ol-" Konuşması, boğazına dizilen nefesleriyle yarıda kesildi. Gözleri bedeninde yayılan acının keskin dalgasıyla aralanırken bakışlarını bir saniyeliğine de olsa yeğeninin yaşlarla kaplı harelerinden çekmedi. Görüşü karardı. Teni yırtıldı ve sonunda harelerini çocuktan çekip aşağıya, kendi kanıyla kızıla boyanmış entarisine indirdi.
Sarışın hıçkırdı. Kırılma noktasıydı bu çünkü hıçkırıklarını ardı arkası kesilmez yaşlar takip etti. Memnuniyetle esen rüzgar yanaklarını üşüttü. Yumruğunun arasındaki kabzayı daha sıkı tutarak bıçağın metal kısmını kadının midesinin derinlerine ilerletti. Onun attığı kesik çığlıklar ve teninin altında kaskatı kesilmiş bedeni çenesini titretti. Yine de artık geri adım atması için çok geçti.
Güçsüz bir "Özür dilerim." dolgunlukları arasından döküldüyse de halasının artık onu duyamayacağını biliyordu. Zira kadının leylak hareleri yavaş yavaş yukarı kayarken bilincinin gökyüzüne ulaşmak için can attığından emindi.
Kadim Ağaç, yüce bir çığlıkla uludu. Nymphler matem şarkılarını mırıldanıp kadının soğumak üzere olan bedeninin etrafında toplanırken yaprakların arasında yüzyıllardır saklanan şamanın ulu ruhu yeryüzüne indi. İhtiyar yüzündeki bilgelik titredi ve boş göz yuvalarını sarışının yüzünden çekmedi.
Bir iskeleti andıran saydam elleri, ruhunu babaya teslim etmemek için direnen kadının göz kapaklarını kapatırken kulağına sessizce fısıldadı. "Ruhun huzur bulsun gittiği yerde ve kalleşliğin hatıraları terk etsin bedenini sonsuza dek. Tekrardan can bulasın doğa ananın pençesinde. İntikamın için dön babaların toprağından ve yaşadığını yaşatmadan gitme."
Elfin buz kesmiş suratı minik bir tebessümle aydınlandı. Huzur onu kucakladı ve son nefesi rengi solmuş dudaklarının arasından ayrıldı. Kolundaki desteğin çekilmesiyle cansız bedeni toprağın üzerine düştü. Nymphler ziyafetle uluyup et torbasının üzerine üşüşürken sarışın, titreyen adımlarla geriye çekildi.
Halasının yasını tutması saygısızlıktı. Yine de içinde yükselen acıyı bastıramadı ve bu, daha fazla gözyaşı olarak pınarlarından aşağı süzüldü. Ayakları, vücudunun ağırlığını taşımayı reddetti ve dizlerinin üzerine, canla parlayan çimenlere düştü.
Şaman, yarısı yenmiş bedene son kez baktı. Kadının ruhu, kendisinin indiği yaprakları okşayıp babaya ulaşırken acıyla gürledi ve bacaklarının üzerine çökmüş genç elfe yöneldi. Saydam parmakları, oğlanın rahminin üzerine indi ve yaptıkları anlaşmayı hayata geçirmek adına alnına minik bir memnu kondurdu.
"İki kıtayı tekrar birleştiresin bu memnuyla. Kendi ellerinle aldığın can, başka bir cana yuva bulsun vücudunda."
⋆。‧₊°♱༺𓆩❦︎𓆪༻♱༉‧₊˚. ⋆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Into The Woods//Hyunchan
Fanfiction"İki kıtayı tekrar birleştiresin bu memnuyla. Kendi ellerinle aldığın can, başka bir cana yuva bulsun vücudunda."