Medya: Yaman
Günün en önemli öğünü olarak okullarda kahvaltı olduğu söylenir. Peki neden okulda öğle yemeği yerken kahvaltı yapmıyoruz?
Bu soru aklıma takıldığında yanlış hatırlamıyorsam on bir yaşında falandım. Her sabah zorla kahvaltı yapmam için beni o yemek masasına bağlamak zorunda kalan bir anneye sahiptim. Nedense benimle ilgili önemsediği tek şey evden çıkmadan önce yapmam gereken kahvaltıydı. O zamandan kalan nefret bu yaşımda bile beni sabahları o masaya oturtamıyordu. Sanki sabahın o saatinde ağzıma bir lokma koysam o kadının boyunduruğu altına girmiş gibi hissedecektim. Bunun her ne kadar doğru olmadığını bilsem de on bir yaşımdaki ben bunu kabullenemiyordu.
Şimdi ise oturmamak için savaştığım kahvaltı masasına dalgınca bakıyordum. Gece yine uyku tutmadığı için erkenden kalkmış ve masanın hazırlanmasında yardım etmiştim ama gel gör ki bir türlü oturamamıştım.
"Bugün erkencisin Ece." diyerek kapıdan içeriye giren Atakan yerine otururken daldığım geçmişimden yavaşça sıyrıldım.
"Uyku tutmadı." derken sabahtan beri kaşınan kolumu bir kez daha kaşıdım.
"Herhangi bir sorun mu var?"
"Psikoloji okuman beni her daim hastan olarak görmeni gerektiren bir şey değil, biliyorsun değil mi? Yoksa bunun hakkında profesörüne bir mail mi atmalıyım?"
"Pekala, yakaladın beni."
Ellerini havaya kaldırıp gülerken onun bu haline bende gülmüştüm. Ta ki odaya diğerlerinin girmesine kadar. Herkes masadaki yerini alırken Buse'yle göz göze geldik. Gece yatmadan önce bana siparişimizin sabah bu saatlerde teslim edileceğini mesaj olarak atmıştı ki açıkçası şu an tek beklediğim buydu.
"Oturmayacak mısın kızım?"
Zafer Bey, Yaman'dan dolayı oturmadığımı düşünerek bakışlarını yanındaki oğluna çevirmişti. Ama Yaman bunu pek umursamamış olacak ki sabahtan beri yardım ettiğim kahvaltılıklardan yemeye devam etmişti. Boğazında kalırdı inşallah ya da dur aldıklarımızı gördüğünde kalacaktı zaten.
Tam bu sırada çalan kapıyla dikkatler oraya kayarken Yasemin Hanım "Beklediğiniz birisi mi vardı?" diye sormuştu.
Kimseden ses çıkmazken kapıdaki görevlimizin arkasında birkaç kişi kucaklarında taşıdıkları baya büyük paketlerle içeriye girmişlerdi.
"Yaman Bey bunlar size gelmiş efendim."
Hepsi baya büyük olan bu paketleri zorla yere bırakırken içlerinden birisi elindeki kağıdı imzalaması için Yaman'a uzatmıştı.
"Kucak dolusu sevgiler sitesini tercih ettiğiniz için teşekkürler."
Adam, Yaman'dan aldığı kağıtla bunu derken kendini ilk kaptıran Doruk olmuştu.
Çaktırmadan Buse'yle bakışırken ikimizde sırıttık. Allah'ım inşallah aşırı şok olur da öbür tarafı boylar kalp krizinden falan.
"Bu sefer ne aldın abi?" diyerek direk paketi kesmeye başlayan tabiki de Burak olmuştu. Dikkatimi çeken ise Yaman'ın Burak'a hiçbir şey demeden paketin yırtılışını izlemesiydi.
Kaşları çatık olan Yaman Bey'imizden bakışlarımı çekerken açılmış olan paketten ilk çıkan şeyi ilk anda kimse anlamamıştı.
"Bu ne lan?"
Doruk gülmeye başladığında Burak'ın elinde tuttuğu tuvalet terliğini Burak çekip almıştı.
"Abi tuvalete bunlarla gitmek istediğini söyleseydin ben getirirdim sana fakülteden birkaç tane."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1-0 |Belki Bir Gün Serisi
Novela JuvenilYaşadığımız hayatta her insanın kendini ait hissettiği bir yer, kişi ya da en azından bir an vardır. Ben ise bu acımasız dünyaya karşı bir sıfır geride başlamıştım. Yaşadıklarım, duyduklarım... 17 yılımı çöpe atmak istediğim zamanlarda yanımda olma...