39. Bölüm

112 2 10
                                    

Mezarlık.
İçimi ülpertirdi hep. Korktuğumdan değil!
Korkularımdan da değil.
Kaybettiklerimden. Toprağın altına koyduğum canımın parçalarından.
Şuan mezarlıktaydık.
Önümde al yıldızlı bayrağa sarılmış bir tabut ve çerçevede bir resim vardı
Battalın resmi.

Üniformalar içinde sessizce ağlayan bir kızcağızın yanındaydım.
Battalın sevdiceğinin yanında.
Zaman nasıl akıyordu.
Acımasızca...
Kim derdi ki ona son kez görüşmeleri olduğunu?
Kim bilebilirdi ki belki son kez sarılacaklarını...
Karnımdaki bebeğimi okşadım.
Allahım sen çocuğumu babasız bırakma
Barışı bana ve çocuğumuza bağışla!
Amin
Dilimdeki sayısız aminle döndüm önüme.

Gencecik hayatlar. Vatan uğruna feda edilen gencecik hayatlar...
Battal gibi belki nicesi vardı...
Derin bir nefes aldım.
Barış üniformasıyla birlikte timin yanında duruyordu.
Dünkü ağlayan adamdan eser yoktu.
Başı dik omuzları dik bakışları düşmana korku salar bicimdeydi.
Ama ben onun göz bebeğinin içine baktığım zaman anlıyordum üzüldüğünü.
Görüyordum içindeki kopan fırtınaları.
Ateş düştüğü yeri yakıyordu.

Derin nefeslerimin kaçıncısı bilmiyordum.
Gözlerimden akan yaşlarıda hesaplamayı bırakmıştım.
Sahi şehitler neden yıkanmazdı?
Arkasından dökülen göz yaşları ile yıkanıyor diye mi?
Yoksa vatanı uğruna kanıyla bedeni yıkandı diye mi?

Ağlayan bir anne vardı.
Evladını vatanı için vatan toprağına veren bir anne...
Daha fazla dayanamayıp ayaklandım olduğum yerde.
Karnıma ağrı giriyordu.
Fazla üzülmüştüm belki
Gencecik cana nasıl üzünülmezdi ki.
...
Cenaze töreninden sonra eve gelmiştik evde derin bir sessizlik vardı.
Ne barış konuşuyordu ne de ben.
Karnıma ağrılar giriyordu.
Tualete gitmeliydim.
Ayağa kalkmamla karnıma saplanan ağrı bir oldu.
"Ahh!" Diyerek karnımı tuttum.
Barış telaşla yanıma geldi.
"Noldu güzelim ağrın mı var sancı mı girdi" dedi.
"Ahh barış çok kötü bebeğime biley oluyor nolur bişi yap!" Dedim.

Ondan sonrası hızlı gelişti ne ara arabaya binip hastaneye geldik bilmiyorum.
Sancılarım sıklaşmıştı.
Doktor onuru acil görmek istediğimizi
Söyledikten sonra hemen yukarıya çıktık.
Doktor onur çok geçmeden geldi.
"Noldu durum nedir" dedi.
Barış "sancısı var çok sancısı var" dedi telaşla.
" sakin olun şimdi gülsereni sedyeye alalım" dedi.
Yazar anlatımıyla.
Genç kadın neredeyse kendinden geçmişti.
İçinden dualar ediyordu bebeğine bişey olmasın diye
Doktor ise işini aceleyle halletmeye çalışıyordu. Derin nefesler alarak bebeği kontrol etti.
Düşmemişti şükür ki!
Ama düşme tehlikesi vardı.
Hemen genç adamı yanına çağırdı doktor
" gülseren hanım artık yatak istiraatinde olacak çocuk düşmemiş ama düşük riski yüksek" dedi.
Genç adam mutluydu ama buruk bir mutluluk çocuğu ve sevdiği kadın iyiydi.
Bakardı ikisine de gerekirse izne ayrılır gene bakardı.
"Tamam ben...ben bakarım ona" dedi genç adam.
Doktor gerekli ilaçları yazıp gülserene de tembihledikten sonra onaları uğurladı

Gülserenin ağzından
Korkuyu iliklerime kadar hissettiğim bir geceydi.
Bebeğimiz, canımın parçası tehlikedeydi.
Yataktan kalkmamam gerektiği ve geri kalan beş bucuk ayı yatakta geçirmem gerektiği söylendi.
Bebeğim için herşeyi yapardım.
Barışta öyle demişti bana senin ve bebeğimiz için herşeyi yaparım.
Şuan o uyuyor fakat ben uyuyamıyordum.

İçimdeki korku hala gitmemişti. Saat gecenin ikisiydi. Acaba ablam uyumuşmudur diye düşündüm.
Kesin uyumuştur.
Zaten gülbade uyutmuyordu.
Bebeğim iyi
Bebeğimiz iyi.
Kendimi inandırmalıydım. İnanmalıydım.
Yanımdaki hareketlilikle kapalı tuttuğum gözlerimi açtım.
"Uyuyamıyor musun?" Dedi barış.
Uyumuyor muydu o da?
"Hayır ben...ben korkuyorum" dedim.
Gözlerim dolmuştu gene.
"Korkma güzelim ben yanındayım. Ayrıca bebeğimize de bişey olmamış bak bu saatten sonra da bişey olmayacak allahın izniyle üzme artık kendini. Bak biliyorum zor senin için" dedi derin bir nefes alıp beni kendine çekip sarıldı.
"Ben...ben özür dilerim. Sana o haberi söylememeliydim. Yani üzülüceğini biliyordum aptal kafam...çok-"
"Hayır özür dileme barış senin de benimde suçumuz yok" diyerek sözünü kesitim.
"Bak canımıniçi şimdi biz bir aile olarak yani anne baba olarak bebeğimize kendimizi hissettirmeliyiz o bizi...bizi bırakmaz" dedim.
Ne kadar bunu barışa desemde kendime de diyordum.
Beni anlımdan öptü. Sonra elini hafif şişmiş karnıma bebeğimize koydu.
"Babacığım, biz seni çok seviyoruz kendini  üzme ve bizi bırakma biz hep yanında olacağız söz...söz veriyorum" dedi.

Barışa da hak veriyordum. Yaşadıkları kolay değildi.
Silah arkadaşını şehit vermişti.
Çocuğu...çocuğumuz düşük tehlikesindeydi.
Ve daha acısını yaşayamadan başka bir dert daha başımıza ilişmişti.
Bebeğimiz...
Allahım sen onu bizden alma!
Allahım sen şansımı benden alma!
Dilimdeki dualarımı sıraladım bir bir.
Dualarım kabul olur muydu bilmem ama umarım olurdu.
Çünkü ben...
Ben hayatımdan çok kişi kayıp verdim.
Küçücükken yavru kedimi, genç kızken babamı, hiç bulmadığım annemi...
Hayat niye bana gülmüyordu.
Ya da güldüğü zaman neden hemen arkasından ağlatıyordu?
Derin bir nefes aldım.
Sakin olmalıydım. Bebeğimiz için.
Ailem için...
Gözlerimi dilimdeki dualarla kapattım
...
Gülseren! Gülseren!
Baba! Baba!
Sen mi geldin!
Evet yavrum ben geldim!
Baba seni çok özledim...
Sen...sen bana mektup bırakmıştın ya onu okudum baba!
Affettim seni baba affettim!
Kendini kötü hissetme!
Kızım!
Baba sen ağlıyor musun?
Kızım ben çok pişmanım kızım!
Baba! Ağlama baba! Affettim seni ben!
Kızım çok özür dilerim!
Baba ben seni affettim! Ağlama!
Seni çok seviyorum gülseren!
Bende seni seviyorum baba!
Baba! Baba! Gittin mi?
Baba! Baba!

"Gülseren! Gülseren!" Sesiyle kan ter içinde uyandım.
Babam babamı görmüştüm.
"Al su iç güzelim" diye su uzatan barışın elinden bardağı alıp kafama diktim.
"Noldı kabus mu gördün?" Dedi barış.
"Hayır babamı gördüm. Ağlıyordu" dedim.
Sadece beni dinliyordu.
"Barış bugün babamın mezarına gidelim torununu ona da tanıştıralım olur mu?" Dedim.
"Olur güzelim ama yataktan çıkmaman gerek ya da oturarak seyahat etmen gerek" dedi.
Doğru diyordu. Dolu gözlerimi saklamadan ona baktım. Babamı bile görmeye gidemiyordum.
"Tamam güzelim ağlama ben bir yolunu bulacağım tamam mı?" Dedi.
"Seni çok seviyorum barış" dedim.
"Bende seni hatta sizi çok seviyorum" dedi.
...
Şuan tekerlekli sandalyede mezarların arasından geçiyordum.
Tanıdık mezarla gözlerim dolmaya başladı.
Muzaffer arık...
"Baba bak ben geldim" dedim.
Soğuk mezar taşına baktım. Cevap gelmeyecekti biliyordum.
"Baba yalnız gelmedim ama bu sefer hem kocam hem de çocuğumla geldim"dedim.
Dolan gözlerimle gülümsedim.
Elimi karnıma koydum.
"Bak torunun burada dede oluyorsun" dedim. Gülümsedim.
Ben konuşurken barışta yanımızda getirdiğimiz beşlikteki suyu mezara döküyordu.
"Baba bana pek ayakta durmak ve oturmak yasak o yüzden çok uzun bir ziyaret olmayacak ama olsun gene gelirim" dedim. Derin bir nefes aldım.
Gözlerimi kırpıp dolan yaşları akıttım.
"Baba ben seni affettim. Üzülme olur mu? Kendini kötü hissetme sen bana sahip çıktın iyi ki benim babamsın" dedim.
Soğuk mezar taşına öpücük kondurdum.
Barış omzuma elini koydu.
Koyduğu elini sıktım.
"Görüşürüz baba! Ama bu bir veda değil gene geleceğim" dedim.
Yavaşça geldiğimiz yerden tekrar geçmeye koyulduk.
Babam...babama da söylemiştim söyleyeceklerimi.
Yüreğim artık ferahtı. Derin bir nefes aldım. Barış beni kucaklayıp arabaya oturttu.
"İyi misin güzelim" dedi.
"Hiç olmadığım kadar iyiyim" dedim.
Hiç olmadığım kadar iyiyidim
...
Evet cancağızlarım nasılsınızz?
Bölüm nasıldı?

Biraz geçte olsa bölüm attım. Finalden önceki bölüm:(
Bende üzülüyorum:(
Merak etmeyin özel bölümlerimiz olacak:)
Lütfen takipte kalın sizleri seviyorumm🤍

YALANCI SONBAHAR[+18]Where stories live. Discover now