Kahvaltı salonunda her zamanki gibi yemek yeniyordu. Tek fark masada sadece iki erkek kardeş vardı. Lordun daha önce de yemeğe -resmiyette "işler ile meşgul" olduğu ancak aslında uyuduğu için- gelmediği olmuştu. Ancak Alessi genellikle yemek saatlerini kaçırmazdı, kaçıramazdı. Bir süre sonra Victor dayanamayıp konuştu. "Alessi neden gelmiyor ki hiç böyle yapmazdı." Fernand gülümsedi. "Aman gelmesin zaten ne işi var? O paçavra, haline ağlıyordur şimdi." Victor rahatsızca kıpırdandı. Fernand yıllardır Alessi'ye "paçavra" diye hitap ediyordu. Onu, hizmetlerindeki insanlar kadar hor görüyordu. Sonuçta hiçbiri damarlarında şövalye kanı taşımıyordu, alt sınıftan başka bir şey değillerdi.
Böylelikle yemek yendi. Zaman öğlene doğru yaklaştıkça Prens Fernand yola çıkmak üzere hazırlandı. Bugün köle pazarı kurulacaktı. Alessiyi odasından çağırttırmadan önce babasıyla görüşmek istedi. Biraz da şüphelenmişti açıkçası. Saat ilerlemişti ve lordun "işlerini bitirememesi" hiç hayra alamet değildi.
Kapıya yavaşça vurduktan sonra izni bekledi. Beklediği izni duyamayınca bir kez daha vurdu. Beklediği izni bir kez daha duyamayınca kapıyı açtı. Yatakta yatan Lordu gördü. Yanına gidip uyandırması gerektiğini bildiği için yatağın başına kadar ilerledi. Tam ağzını açmak üzereydi ki Lordun göğsündeki kırmızılığı ve yatakta oluşan kurumuş kan göletini gördü. Bir süre olduğu yerde kalakaldı. İlk şoku atlatınca bağırarak hizmetçileri çağırdı. Abisinin soğukkanlılığına alışık olan Victor korkuyla odaya girdi. Girmesiyle nefesini tutması bir oldu. Fernand bir doktor ayarlamalarını söyledi. Doktor gelene kadar konuşmadan ve hareket edemeden oldukları yerde kaldılar.
"Efendim! Alessi odasında yok! Atı da ahırda değil." Fernand aldığı bu habere çok sinirlenmişti. Şüphesiz Alessi önce Lordu öldürmüş sonra da kaçmış olmalıydı. "Kahretsin!!" Yakınında ilk bulduğu eşya olan masaya tekme attı. Masa büyük bir gürültüyle yere devrildi.
Sinirle odadan çıktı. Öfkesini biraz da olsa dindirmeliydi. Doktorun söyleyeceklerini beklememişti. Ne duyacağını biliyordu.
Alessi öldürdüğüne emin olmadan kaçmazdı.
- Bana dün geceki muhafızları bulun!
Diye tükürerek bağırdı yanındaki adamlara. Alessi öyle elini kolunu sallaya sallaya öldüremezdi ya. Ne diye duruyorlardı bu adamlar kapının önünde. Bu işin mutlaka sorumluları vardı. Hepsi teker teker ölücekti. Kısa bir süre sonra iki adamı yaka paça getirdiler.
- Dün gece ne yapıyordunuz?!!
- E-efendim görevimizin başındaydık. Lordumuzun kapısında onu koruyoduk.
- Ne bokuma koruyordunuz?? Madem koruyordunuz ne diye ÖLDÜ o zaman Lord. DALGA MI GEÇİYORSUNUZ BENİMLE.
- O-olur mu öyle şey bir durduk durduk hiçbi' şey olmadı tüm gece.
- Ndow acaba biz bilyeleri gördüğümüzde mi oldu.
- NE BİLYESİ. AÇIKLAYIN.
- E-ef-endim biz... şey... duruyoduk kapıda iki bilye gördük... biri altındı... onun için kavga ettik... ederken kendimizi kaybetmişiz... kapıdan ayrılmışız... ama çok sürmedi... az sürdü... D-dimi Owoq.
- Evet evet- çok kısayd- daha kısası yok.Prens Fernand sinirlendi. Şimdi her şey açıklığa kavuşmuştu. "Öldürün şu ikisini. Bir daha karşıma çıksınlar istemiyorum. Ölülerini de köpeklere atın. Bunların iğrenç kanı toprağımıza da bulaşmasın."
Adı Ndow olan bağırdı. " EFEN...DİM... LÜTFEN... NE İSTERSENİZ YAPARIZ... SÜRGÜN EDİN... BAĞIŞLAYIN BU APTAL KULLARINIZI..." Prens Fernand'ın tek gözü seğirdi. "GÖTÜRÜN DEDİM. DAHA NE DURUYORSUNUZ."
Daha önce iki adamı getirenler aynı kayıtsızlıkla yaka paça geri götürdüler. Prens Fernand masaya oturdu ve başını ovdu. Başı çatlayacak kadar ağrıyordu. Babasından sonra en büyük üye olduğundan sıradaki lord kendisiydi. Yapacak çok işi vardı ancak önce bu Alessi meselesini halletmesi lazımdı. Onu yakalamalı ve hakettiği cezayı vermeliydi. Köle kadınlardan kızın yerini bilenler olabilirdi. Ve aradığı cevabı verecek kişiyi de tahmin edebiliyordu.
Fernand kadının artık sararmış beyaz elbisesine baktı, ardından yüzünü inceledi. Tiksintiyle kadına baktı. "Mara mıydın. Sen Alessi'yle yakındın değil mi. Gittiği yeri de mutlaka biliyorsundur."
Kadın başını dik tutaran gür sesle yanıtladı. "Marta. Hayır, bilmiyorum." Marta özgür ruhlu bir kadındı. Kimseye boyun eğmeyi, emirleri yerine getirmeyi hiçbir zaman sevmemişti. Bu zamana kadar Lord'a karşı gelmemesinin, boyun eğmesinin tek nedeni Alessi'ydi. Artık o da kaçtığına göre boyun eğmesinin ve yaşamasının hiçbir nedeni kalmamıştı. Bu yüzden şuan içinden ne geliyorsa onu yapıyor, yılların acısını baş kaldırarak çıkartıyordu.Prens Fernand histerik bir kahkaha attı. "Nereye gittiğini bildiğini biliyorum. Birbirimizi kandırmayalım bence. Yoksa seni korkarım pek mutlu edemem."
"..." Kadının bu sessizliğine daha çok sinirlendi. "İyi o zaman, kafeste iyice düşünüp hatırlarsın belki. Götürün."Kadın yine de konuşmadı. Ölümün en acı türüne götürülüyordu. Kalenin duvarlarında asılı duran büyük bir kafese kilitlenecekti ve orada yemek yemeden ve yağmur yağmadığı sürece su içmeden yavaş yavaş ölümün onu esir almasını bekleyecekti. Yine de kadın hiç üzülmüyordu. Kızının yerini söylememişti ve artık tamamen güvende olacağını hissediyordu. Sonuçta kırk yıl düşünseler kızın Araulen'e kaçacağı kimsenin aklına gelmezdi.
İki köle geldi ve kadını kollarından tutup kaldırdılar, kadın kavuşmayı kabul ettiği eceline doğru yola çıkıyordu. Kızına verdiği son sözü tutmanın mutluluğu içindeydi.
____
"Yani benim gidip Alessi'yi bulmamı ve onu bulduğum yerde öldürmemi istiyorsun?"
Prens Fernand sırıttı. "Aynen öyle. Bu yaptığı onun yanına kalmamalı. Nerede olduğunu bilmiyoruz. Ama fazla uzaklaşmadan onu bul ve öldür. Sonra da kafasını kesip buraya getireceksin. Böyle bir şey yapmanın cezasını herkes görmeli. Bulamazsan veya öldüremezsen önce seni öldürür sonra kızı gider kendim bulur kafese attırırım. Yola çıkmak için güneş batana kadar zamanın var. Altı aya kadar da onu bul ve kafasını getir."
Victor kafasını salladı. Daha fazla konuşamadan odasına yöneldi. Normal bir zamanda olsa Alessi'nin kaçıp kendini kurtarmasına sevinirdi. Ama Lord'u öldürmüştü. Alessi her ne kadar haklı bile olsa Lord onun babasıydı. Kan bağının reddedemeyeceği duygusal bir çekimi vardı aralarında. Ne yaparsa yapsın babasından nefret edemiyordu. Şimdi ise bir de kız kardeşi gibi gördüğü kişiyi kendi elleriyle öldürmesi gerekti. Öldürmezse hem ölecekti hem de Alessi, ölümden daha beter olan kafeslerden birine girecekti. Gözyaşları içinde odasına girdi ve yolculuk için hazırlanmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Kızın İzi (Gilan X Alessi -OC-)
Fanfic!!Gölgelerin Efendisi hayran kurgusudur. Kurgu, 4. kitap olan Skandiya'yı Kurtarmak adlı kitapta geçmektedir. Gilan x Alessi (Oc) kurgusudur!! • ~ • Galya'nın kuralsız topraklarında acımasız bir lordun yanındaki kız. Yaşamasının tek nedeni zamanı ge...