Alemlerin Rabbi olan alemlerin hükümdarı olan gönderdiği peygamberler ile insanları karanlıklardan nûra çıkaran Allah'a (a.c) hamdolsun. Hayatları boyunca tevhidi mücadeleden vazgeçmeyip insanları kullara kulluktan kurtarıp yalnızca kainatın hükümdarı olan Allah'a kul olmaları için mücadele veren peygamberlerin üzerine olsun. Bize bizden daha düşkün olan bize hayatın her anında ve her alanında örnek olan son Peygamber Hz. Muhammed'e (s.a.v) salat ve selam olsun. Selam
Sahâbe'nin, Tâbiîn'nin, Tebeu't-tâbiîn'in, Alîmlerin, Şehitlerin, Sıddıkların, bu aziz islamı ve tevhid davasını kendine dert edinen bütün Müslümanların üzerine olsun.
-Siyer Hz. Peygamber'in hayatını konu alan ilim dalıdır. Bu siyer ilminin genel tanımıdır. Siyer sadece tarihi bir malumat değil aynı zamanda bizim için hayatın her anında ve her alanında örnek olan Efendimiz'in (a.s) kutlu hayatıdır. Öyle bir hayat ki öylesine yaşanmış tek karesi yok. Yaptığı herşey ve yapmadığı herşey, söylediği her söz ve söylemediği her söz, adam istihdamı konusu, konuşması ve sükutu herşeyi Allah'ın kontrolünde olduğu için bir hikmete dayanır. Bu noktada Hz. Peygamber'e bakış açımızı da olması gerekene ayarlamalıyız. Kimileri Mekkeli müşrikler gibi Allah Resûlünü (a.s) olağan üstü görmek istiyorlar ve diyorlar ki: Bu nasıl bir Peygamber ki bizim gibi çarşı pazarda geziyor, bizim gibi yiyip içiyor, bizim gibi yatıp kalkıyor diyerek Hz. Peygamberi beşer üstü bir hale sokup melek konumuna çıkartıyor. Kimileri de bugün bazılarının dediği gibi Peygamberin teşrî görevi yok, tebyin görevi yok zaten Kur'an mubin apaçık bir kitaptır, Peygamber sadece Allah'tan vahyi getirir olduğu gibi insanlara okur, o da bizim gibi bir beşerdir diyerek Hz. Peygamberi postacı konumuna koyuyor. Ama bizim bu dengeyi korumamız lazım çünkü bu iki örnek de hatadır. Bizim burada izlememiz gereken yol ise Kur'an ve sünnetin bize gösterdiği yol. Unutmamak gerek ki Efendimiz (a.s) bir yandan Muhammed bin Abdullah iken diğer yandan ise Muhammedun Rasulullah'tır. Nitekim İslama giriş şartı olan kelimei şehadetin ikinci bölümünde VE EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN ABDUHU VE RESULUHU diyoruz. Abduhu ve
resuluhu yani kulu ve resulu Bundan dolayı bu dengeyi iyi bir şekilde kurmalıyız nitekim Kur'an-ı Kerim bu konuya dikkat çekerken Fussilet suresi 6. Ayette: De ki "ben sadece sizin gibi bir beşerim; bana ilahınızın tek bir olduğu
vahyedilmiştir." Diyerek aynı şekilde Efendimiz'e (a.s) bakış açımızın nasıl olması gerektiğini söylüyor o Peygamber de bizim gibi ama bir farkımız var ki O (s.a.v), vahye muhatab oluyor. Bu dengeyi anlayabilmek için siyerin sahnesinden iki farklı örnek verip meselenin daha iyi kavranmasını sağlamak istiyoruz.
Hicretin ikinci yılında bedir savaşının sonrasında Hz. Ömer'in kayınbiraderi Osman b. Maz'ûn (r.a) vefat etti. Osman b. Maz'ûn ve hanımı Havle Hz. Peygamber'e çok yakındılar. Osman (r.a) ashâbın en çok zühd sahibi kişilerinden biriydi. Osman b. Maz'ûn vefat ettikten hemen sonra daha cenaze gömülmeden Efendimiz (a.s) Hz. Âişe annemiz ile birlikte Havle'yi ziyarete gittiler. Daha sonraki yıllarda Âişe annemiz olayı şöyle anlatıyor: "Peygamber (s.a.v), Osman'ı öptü. Gözünden Osman'ın yüzüne yaşlar damladığını gördüm." Osman'ın cenaze töreni sırasında Peygamber (s.a.v) bir kadının şöyle dediğini işitti: "Mesut ol ey Sâ'ib'in babası, çünkü cennet senindir." Efendimiz (a.s) o duygusal atmosfere rağmen yanlış bir inanç oluşmaması adına sertçe döndü ve "Sana bunu bilme hakkını veren ne?" dedi. Kadın, "Ey Allah'ın Rasûlü, o Ebu's-Sâ'ib'dir" diyerek karşı çıktı. Bunun üzerine Efendimiz (a.s), "Allah'a and olsun, biz onun hakkında iyilikten başka bir şey bilmiyoruz" dedi. Daha sonra, ilk karşı çıkışının Osman'a karşı değil, hakkı olmadığı halde öyle konuşana karşı olduğunu belirtmek istercesine "O, Allah'ı ve Rasûlünü severdi" demeniz yeterdi" dedi. İşte Hz. Peygamber (s.a.v) burada kendisinin de bir beşer olduğunu, kul olduğunu ortaya koydu sadece Allah'ın bildirmesiyle böyle ğaybi bir haberi bileceğini haykırdı.
YOU ARE READING
SİYERE BAKIŞ AÇIMIZ NEDEN SİYER ÖĞRENMELİYİZ
LosoweEfendimiz'in (sav) değerli bir miras ve büyük bir sermaye olarak ümmetine bıraktığı o bereketli hayatına biz siyer yada tekil olarak siret diyoruz. Siyerin nasıl büyük bir rahmet olduğunu, bizzat siyerin sahibi olan Allah Resulü (sav) İbn Mace'de ge...