Odaya gittik ve kapıyı tıklatıp içeri girdik.
İçeri girdiğimizde Taehyun'un sevgilisinin gözleri bize dönmüştü. Elleri de Taehyun'un saçlarındaydı.
Taehyun Heeseung'un yanında oturmuş ağlıyordu.
"Nasıl durumu?"
"İyi şu an bir terslik yok."
"İyi iyi."
"Jaeyun nasıl?"
"O da aynı."
"Uyanmadı di mi hala?"
"Yok o da uyanmadı."
Derin bir nefes verdi ve kafasını hâlâ Heeseung'un başında ağlayan Taehyun'un kafasına yasladı.
"Neden? Neden yaptın bunu? Aylarca kurtarmaya çalıştım seni. Sevdiğin de yanındaydı. Jaeyun da dönmüştü. Neden yaptın bunu kendine?"
"Siz bir şey biliyo musunuz neden olduğu hakkında?"
"Hayır. Biz de bilmiyoruz."
dediğimizde Beom tekrar kafasını çevirdi.
"Taehyun." dediğimde bana döndü.
"Efendim?"
"Heeseung ve Jake uyandığında eminim tabii ki hepimiz sebebini bilmek istiyoruz ama onları zorlamayalım."
"Zorlamayalım mı?"
"Sormayalım. Onlar bize anlatana kadar, sonuçta anlatıcaklar zaten."
"Ha hiçbir sikim bilmeden öylece oturalım mı diyosun?"
"Hayır demiyorum. En az sen kadar ben de üzgünüm. Onları orada bulan ve Jaeyun'un aradığı kişi de bendim Taehyun. En az her şeyi senin gibi ben de merak ediyorum ama sence onlar ölümden yeni dönmüşken zaten korkarken onları bir şeyleri anlatmaları için zorlamamız ne kadar iyi? Eminim onlar bile hazır değiller gerçeklere."
Beom eğildi ve Taehyun'un saçlarını öptü.
"Sevgilim Hoon haklı. Onları zorlamamak en iyisi olacak.
"İyi her neyse."