Osman yutkunduktan sonra aksi bir şeyi söylemek yerine isminin Harun olduğunu öğrendiği amcanın gösterdiği divana otururken gözleri Gül'ün üzerindeydi. Kadınlara yardım etmek için çırpınırken, Dilan ismindeki kız mutfağa gitmiş, evin annesi Şermin Hanım ise odalarını hazırlamak için misafir odası olduğunu düşündüğü yere, Gül arkasından gitmişti. Osman, kızı merak ederken Harun ağabeyin sorusuyla ondan tarafa dönmüştü.
"Osman oğlum, hangi rüzgar attı seni buralara?" Dediğinde bir kere daha Vedat'a söven Osman, gülmek için kendisini zorlarken adamın yeşil gözlerine bakarak yanıt vermişti.
"Buralara yakın evime gelmek icap etmişti ağabey, tekrar sağ olasın. Sen olmasaydın, hanımı bu soğukta dışarıda yatıracaktık." Dediğinde içinden de hanım, hanım sözünü ard arda tekrarlarken eğer böyle rahatça dile getirecekse yüz gece dışarıda kalsa gıkı çıkmazdı.
Dilan, örtü ve yer sofrasıyla odaya girip yılların vermiş olduğu pratiklikle sofrayı kurup, yemekleri de yerleştirdiğinde, ince kıyılmış soğan ve domates de masada yerini aldığında Osman'ın gözleri bir kez olsun yere eğilen kıza değmemiş, bu durum Harun'un gözünden kaçmamıştı. Takdir dolu gözleri adamın üzerindeyken odaya giren Gül'e bakan Osman, onun kaşları çatılı Dilan'a baktığını gördüğünde ne olduğunu anlamak için Dilan'dan tarafa dönecekken yanına oturan Gül'ün elini, elinin içinde hissettiğinde kalbi duracak noktaya gelmişti.
"Kocacığım, odamız hazır." Diyen kızın ağzını, gözlerini yemek ister gibi bakarken, bu sefer Dilan'ın sesi odada yankılanmıştı.
"Buyurun, sofra hazır." Diyen kızın mavi gözlerine, sarı saçlarına ve güzelliğine bakan Gül, içindeki kıskanç kadını dinlemeyerek zorla gülümsemeye çalıştıktan sonra Osman'ın elini bırakmayarak yere çöktüklerinde önce tarhana çorbasını içmişler, sıradaki nohut ve bulgur pilavını da yedikten sonra tasa yapılmış ayranı kaşıklamışlardı. Evin fertleri ise çaylarını yudumluyor, yerken utanmasınlar diye bir kez olsun onlara bakmıyorlardı. Soğana dokunmayan ikili domatesleri de yediğinde ilk defa bu kadar çok yemek yiyen Gül kendisine şaşırırken Osman da bunun farkına varmış gibi gülerek konuşmuştu.
"Benim hanımın ömrü boyunca yediği yemeği toplasan bu kadar yemiş sayılmazdı. Doydun mu hanım?" Diye soran adamla utanan Gül, yorgunluğunun ve doymuş olmanın vermiş olduğu ağırlığın etkisiyle mayışmış haldeyken bir zorlukla kalkıp sofrayı toplama başlamışken, Şermin Hanım itiraz etmişti.
"Bırak kızım, halin yok zaten. Dilan'ım halleder. Odanıza çekilin de beyinle dinlenin." Dediğinde Gül'ün aklına söylediği yalanın yol açacağı geceyi düşündüğünde yutkunmuştu. Açıkçası kıskançlıktan o yalanı ortaya atarken geceyi düşünmemişti. Osman ise kalkmak için harekette bulunmazken Gül, yalanının ortaya çıkacağının korkusuyla yalvaran gözlerle adama bakarken, Osman ellerini dizlerine geçirdikten sonra ayağa kalkıp kızı takip ettiğinde gecenin ne getireceğini bilemezdi.
Odaya girip, kapıyı kapatan Osman gözlerini bir kez olsun kıza değdirmezken yatağın üstünde gördüğü kareli erkek pijamasıyla onun olduğunu anlayarak konuşmaya başlamıştı. Aslında konuşmasının en büyük nedeni odaya hakim olan gergin havayı dağıtmaktı.
"Bu benim için herhalde, dön arkanı hanımım." Diyen adamın söylediği son kelime kızın ağzından özür olarak fırlamıştı.
"Kusura bakmayın, ağzımdan öyle çıktı." Dediğinde Osman kırıkça gülümsemişti.
"Düşünme Gül Hanım da arkanı dön, hadi." Dedikten sonra ceketini çıkartıp, sıra gömleğine geldiğinde Gül'ün gözlerini çekmediğini görüp şaşırmıştı. Bu kıza bugün ne olmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezar Gülü
RomanceSonların yazıldığı mezarlıklar bu sefer başlangıçlara ev sahipliği yapmıştı. Şahinoğlu, ölen karısının mezarında son dualarını ederken arkasında kalan kızı görmese bile sesini ilk duyduğunda kararını vermişti. Alemde kimsesizlerin babası olarak bili...