Saat gece yarısına yaklaşmıştı geç olduğu için eve gitmekte korkmuştum. Babam ve annem beni bırakalı çok oluyordu. Ablam ise kendine göre takılırdı çoğu zaman eve bile uğramazdı. Sevgilisi vardı çünkü onla vakit geçirmek daha makul gelirdi ona. Ben ona anne derdim. Her şeye rağmen annem gibi koktuğu için.
Annemi hatırlayamamak bana acaba annemde böyle miydi? Gibi bir çok soru sormama sebep oluyordu. Derin bir nefes aldım. Asiye teyze "kızım Mustafa seni eve bıraksın hadi geç oldu." Diyince Mustafa yerinden kalktı. Bende "ben giderim hiç gerek yok." Dedim.
Mustafa "yürü duş önüme!" Deyince bende yürüdüm. Zeyneple vedalaşıp kapının önündeki arabaya bindim. Mustafa sesizce yanıma bindi arabayı çalıştırınca ise "hadi ne bu halin anlat."
Torpidoyu açıp yüzük kutusunu çıkardım "eee yani." Diyince sinrile "bu ne sen biriyle nişanlancan birde bana böyle davrancan." Diyince "kutuyu aç!" Dedi sertçe açtım içi boştu kaşlarımı çatıp "bu boş?" Dedim.
"Boş tabi sahibinde çünkü" diyince yine şiddetlendim ve "kim sahibi o vakit?" Diye sordum. "Zeynep kim olacak?" Ne yani o yüzük Zeynebin parmağındaydı ve ben adamı nişanlancak sandım öyle mi?
Susmam dikkatini çekmiş olmalı ki "ne oldu sustun. Kimi olcaktı başka?" Yutkundum "ben yanlış anlamışım abi." Dedim evin önünde durdu. Aşağı indi benim kapımı da açtı. Eve girince "bende geleyim mi?" Diyince kaşlarımı çattım "neden?" Dedim.
Başını yana yatırınca bu sevimli haline dayanamayıp kapıyı araladım geçmesi için. Oturma odasına girip ışığı açtım o da arkamdan geldi. Odanın soğuğu içimi titreymişti. Mustafa montunu çıkardı ve kovadaki odunları güzineye koydu ardından bana dönüp "tutuşturmaya kağıt var mı hiç?" Diye sordu. Arkadaki vitrinin altından eski gazetelerden çıkardım. Ona verdim böldü kibriti yakıp içine attı ve harlanması için üfledi.
Soba tutuşunca ellerini sobanin üzerinde tuttu ve bana dönüp "yiyecek bir şeyler varmı çok acıktım sabahtan beri yemedim." Diyince gülümsedim ve tezgahın üzerindeki yemekleri sobanın üzerine bıraktım. Arkadan 2 tabak, çatal kaşık aldım. Bahçeden yeni yoldugum ve sirkeli suya koyduğum yeşillikleri durulayıp hızla bir salata yaptım.
Arkamdan gelip tezgahın üzerinde bıraktığım tabakları alıp duvara dayalı sofranın üzerine koydu. Bende salatayı ve asılı ekmeği getirdim. Isınan çorbayı tabaklara koydum. Besmele çekip başladık yemeye Mustafa merakla "kimse yok mu senin yanında?" Diye sordu.
"Annem, babam zaten malum. Ablamda şehirde çalışıyormuş." Dedim lokmasını yuttu ve "Yaren çalışacak he. Buna Emine bile inanmaz o hazır yemeyi sever anca." Dediklerinde sonuna kadar haklıydı ama metreslik yapıyor demek kanıma dokundu. Ne de olsa ablamdı "bilmem ben çalışıyor işte." Dedim.
Bana baktı ve "sen nasıl geçiniyorsun? Bildiğim kadarıyla hayvanınız yok." Çorbayı bitirdim o da son kaşığını almıştı. Tencereden türlü ve pilav koydum ikimizede. Ayrandan bir yudum içtim ve "örgü yapıp satıyorum, dikiş dikiyorum makinam var. Terzilklede şükür yetiyor bana. Arada ablamda yolluyor." Deyince başını salladı.
"Kaçına girdin sen şimdi?" Diye sordu gülmüştüm "bunlar ne boş sorular. Ne yapcan nikahına mı alcan beni?" Diyip güldüm. "Belki alırım sen hele de bir kaç yaşındasın?" Diyince yediğim ekmek boğazımda kaldı adeta sert sert öksürdüm. Sırtıma vurdu "yavaş yavaş az!" deyip masanın üstündeki sürahiden bir bardak su alıp bana uzattı.
Suyu içip derin bir nefes aldım ve kendime geldim. Bunun üzerine "ne oldu iyi misin?" Diye sordu. Başımı evet anlamında salladım. Gülümsedi "sorun yok o zaman. Ne diyorduk evet bana yaşını söylüyordun." "20" yaşımı duydu ve sesizce fısıldadı "iyice yaşlanmışım o zaman ben. 8 yaş çok mu acaba?" Diye kendi kendine konuştu benim duymadığımı sanarak.
Hepsini çokta güzel duymuştum. Sofrayı toplayınca elini yıkadı ve "ben gideyim artık. Dikkat et kendine. Ha bir de.." dedi ve bir adım yaklaşıp elini elbisemin arkasına uzattı. Sütyenimin sağ tarafındaki lastik ipi çekip bıraktı. Ses çıkmıştı ve canım da yanmıştı. "sana bunları iyi ört demiştim hiç söz dinlemiyorsun." Dedi ardından çenemden öpüp geri çekildi.
"Yine görüşcez ve bu sefer bu kadarla kalmıyor olucam. Gitmeden yine gelicem yanına Meryem. Bekle beni olur mu?" Başımı salladım kollarını iki yana açtı utansamda kollarının arasına girdim. Başımı göğsüne çekip "dikkat et kendine iyi bak. Allah'a emanet ol." Diyerek evden çıktı.
Kalbim ise çok hızlanmış nerdeyse duracak gibi olmuştu. Elim kalbimde odama gitmiş ve onu düşünerek uykuya dalmaya çalışmıştım. Ne demişti yine gelicem. Beni unutmuyacaktı. Sarılmıştıkda çok güzel kokuyordu. Kara gözlüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Aşkı
Fiksi RemajaKöyün ağası ve hizmetçinin kızı arasında 2000lerde geçen bir aşk hikayesi. Azad annesinin ısrarları üzerine önüme gelen ilk kızı sana gelin diye almazsam der ve odaya o gün annesine yardım etmek için gelen Zeynebin girmesiyle gelinini bulur. Hırçı...