Yanağında duran titreyen elimi tuttu. "Seni çok korkuttum, yine de benimle hâlâ kalmak istiyo musun?"
"Senin için canımı verdim Heeseung. Ben verdiğim sözü tuttum ve tutmaya devam edeceğim. Ben seni hiç bırakmayacağım."
Gözleri hâlâ yaşlıyken bana tekrar sarıldı.
Ben de ona sarıldım.
"Her şey geçicek. Biz yine mutlu olucaz."
"Güzel sevgilim." dedi ve boynumu öptü.
Sanki her şey yeniden en baştan başlıyor gibiydi.
Kafamı kaldırdım ve tekrar yüzüne bakmaya başladım.
Kapalı gözlerini ve mahvolmuş yüzünü hatırladım.
Hatırlamak bile göğsümdeki ağrıyı arttırıyordu. Göğsümdeki ağrının artmasıyla elim kalbime gitti.
"Jaeyun iyi misin?"
"Göğsüme ağrı girdi."
Ellerimi tuttu.
"Yatağına geri dön."
"Dönmeyeceğim."
"Dinlenmen gerekiyor."
"Sen daha önemlisi-"
"Bence ikiniz de Jaeyun'un yatağına geçin. Sığamayacağınız kadar küçük de değil."
"Won haklı. Hem birbirinizden ayrılmamış olursunuz hem dinlenirsiniz."
"Hadi Jake yatağına geç. Ben Heeseung'a yardım ederim."
Zaten ayakta olduğum için yavaşça yatağa doğru yürüdüm.
Hoon kolumu omzuna aldı ve yürümeme yardım etti. Yatağa oturttu ve bacaklarımı kaldırmama yardım etti.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim." dedi ve arkasından Heeseung'a yardım eden Jay'e yer verdi geçmesi için.
Kayabildiğim kadar dibe kaydım.
Heeseung yanıma oturdu ve sonra da yatıp bana döndü.
Kafasını göğsümün yara almayan tarafına yatırdım ve saçlarını sevmeye başladım.
Elimi tuttu ve yüzüklerimize baktı. O an söylediği cümleyi tekrarladı.
"Lütfen hiç çıkarma yüzüğümüzü."
"Aşkımızın ve aramızdaki güvenin sembolü."
"Kopmayan parçamız aynı biz gibi."