Onu kollarımda sıkıca sararak uyuyoduk beraber. Sonra sırayla iki kere öpülen yanağım oldu.
Hayır bu dudaklar Heeseung'un değildi. Zaten kafası göğsümdeydi. Bu dudaklar iki farklı kadının dudaklarıydı ve ben birinin kime ait olduğuna adım gibi emindim.
Gözlerimi açtığımda burdaydı.
"Jaeyun."
"Anne."
"Anne."
Heeseung'un sesini duyduğumda o tarafa da döndüm.
Heeseung'un annesiydi gelen diğer kadın da.
Anneme tekrar döndüm.
"Gelmişsin."
"Dayanamadım." dedi ve beni kollarının arasına aldı. Sıkıca karşılık verdim sarılmasına.
"Güzel oğlum."
Saçlarımı seviyordu.
"Özür dilerim seni bu zamana kadar yalnız bıraktığım için."
Önemliydi.
Yavaşça kollarından çekildim.
Kollarım yavaşça aşağı inerken elimi gördü ve elimi tuttu.
"Nişanlandın mı?"
"Evet nişanlandık."
"Ben ne diyceğimi bilmiyorum." dedi ve alnını elime yaslayıp ağlamaya başladı.
"Bir şey demenize gerek yok Bayan Sim."
"Jay oğlum." Kafasını kaldırdı ve Jay'e baktı.
"Jaeyun cidden sevdiği ve sevildiği kişinin yanında. Biliyor musunuz? Ölüm bile ayırmaz cümlesi tam onlar için yazılmış bir cümle. Onları orada bulduğumuzda bile beraberlerdi. Onları ölüm bile ayıramadı."
"Biliyorum Heeseung'un annesiyle konuştuk. Her şeyi anlattı." dedi ve tekrar bana döndü.
"Ne zaman evleniyosunuz?"
"Aldığımız tarih aslında iki ay sonrayaydı ama Jaeyun ister m-"
"Evet hâlâ iki ay sonra."
Eğildi ve saçlarımı öptü annem.
"Umarım yaşadıklarınızdan sonra iyi bi evliliğiniz olur."
"Olucak."