Jisung'tan:
Minho hyungcuğum ile evime yürüyorduk. Aslında baya bir sessiz geçmişti bu yolculuğumuz. Felix'i düşünüp duruyordum. Artık söyleyebilirdim zaten Minho hyungta biliyordu. Bu gece ona mesaj atacağım.
Minho:Çok zor mu?
Jisung:Yani şimdi açıkçası daha klasik gitarı bilmeden zorlanırsın ama ben sana sadece temel şeyleri öğreteceğim zaten hyungcuğum.
Minho:Belki sen çalarsın ben dans ederim. Olmaz mı?
Jisung:Dans mı ediyorsun?
Şaşkınca ona bakmıştım. Hiç dans eden biri gibi değildi. Ama şimdi düşündümde çok mükemmel görünürdü. Zaten o Lee Minho. Mükemmel gözükmemesi imkansız.
Minho:Küçüklüğümden beri ediyorum. Kafamı dağıtmama yardımcı oluyor.
Jisung:Başka neler yapıyorsun?
Minho:Gün içinde mi?
Jisung:Yani evet.
Minho:Günümün çoğunu kedilere harcıyorum. Görmüşsündür zaten. Soonie, Dori, Doongie. Onları tarıyorum, ödül mamaları veriyorum, kumlarını temizliyorum, beraber oynuyoruz falan. Diğer zamanlarda bazenleri dans edip müzik falan dinliyorum, ders çalışıyorum.
Jisung:Sana hayran olmamak elde değil gerçekten.
Gülerek önüme dönmüştüm. Çantamın saplarını sıkıca kavrayıp önüme bakarak yürümeye başlamıştım. Gülümsememi durduramıyordum. Minho hyung evime geliyordu.
Minho:Bu senin için geçerli bir şey. Düşündüğün kadar mükemmel değilim.
Jisung:Sana aşık olan bir sürü kişi var hyung. Çok haklılar. Yakışıklısın, çekicisin, zekisin, yardımseversin, ilgilisin ve biiir sürü şey.
Minho:Sinirlenince herkesi rahatsız ediyorum, çok çabuk huysuzlanıyorum, insanları kırıyorum, kabayım ve kavga edip duruyorum.
Jisung:İnsanların kusurları vardır hyung. Senin kusurlarına göre sevgisi değişen varsa zaten seni sevmiyordur. Benim gözümde istersen adam bile öldürsen hep aşık olduğum adam olacaksın.
Boğazımı temizlemiş ve anahtarı çıkartıp kapıya ilerlemiştim. Ana kapıyı açıp Minho hyungu beklemiştim. O da hemen gelmiş ve beraber üst kata çıkmıştık. 2. kattaki evimin kapısının önünde durduğumuzda ben diğer anahtarla kapıyı açmış ve içeri girip ayakkabılarımı çıkartmıştım. Minho hyungta yanıma gelip ayakkabılarını çıkartmış, ayakkabılığa koymuştu. Çantalarımızı çıkartıp ceketleri askılığa astık ve salona gittik. Minho hyung evi incelemeye başlamıştı. Fotoğraflara ilerlediğinde ani hareketle yanına gitmiş ve önüne geçip onu göğsünden hafifçe ittirerek geriye gitmesini sağlamıştım.
Jisung:Bakmasan daha iyi.
Minho:Niye ki çok tatlıydı.
Jisung:Hyungcuğum ya. Bula bula çocukluk fotoğraflarımı mı buldun? Sonra sana albümü gösteririm olmaz mı?
Minho hyung başını salladığında gülümsedim ve önünden çekilip salonla birleşik mutfağa gittim.
Jisung:Bir şey ister misin hyung? Kurabiye var.
Kurabiyeyi dün akşam annemle ben yaptık. Heheh tabi ki Minho hyung için yaptım. Ama evi yakmamak için annem başımda bekledi. Yapım ve tadım kısmı çok başarılıydı. Bu yüzden rahatça ona ikram edebilirdim.
Minho:Bilmem olur.
Gülümsemiş ve hemen birkaç tane kurabiyeyi dikkatlice tabağa koymuştum. Yanına da meyve suyu koydum kuru kuru yemesin diye. Tabakla bardağı aldım ve adanın etrafından dolaşıp salona gittim. Ortada duran sehpaya koydum tabakla bardağı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hyungcuğum / minsung
Fanfictionjiswq kişisi sizi takip etmek istiyor. ✅️ kabul et ❌️reddet texting/düz yazı