Randevu
Eve gelir gelmez sıcak bir duş almıştım. Ardından ailemi uzun zamandır aramadığım akılma geldi ve annemi aradım. Bana büyük bir heyecan ile aldığı yeni eşyalardan, evde yaptığı minik düzenlemelerden bahsediyordu. Ben ise sadece ilgileniyormuş gibi gözükmek adına kafamı sallıyor ve zaman zaman gülümsüyordum. Annemin monoton ev hanımı hayatını dinlemek içimde büyük bir hüzün bulutunun oluşmasına sebep oluyordu. Eğer o küçük kasabadan çıkabilecek kapasiteye sahip olsaydı hayatının ne denli değişik olabileceğini düşünmeden edemiyordum.Fakat onun şu anki hayatına renk katan şeyler bunlardan ibaretti.
Babam geç saatte yine limanda işinin başındaydı. Onunla bu sefer konuşamamıştık fakat sonrası için doğrudan onu arayacağıma dair anneme söz verdim.Tam vedalaşma kısmına geçecektik ki annem benim neler yaptığımı, okulun nasıl gittiğini sormaya başladı. Aslında bir nevi bunlardan uzaklaşmak için onları aramıştım ve neredeyse paçayı kurtardığım için sevinecektim.
Onu endişelendirmeyecek cevaplar vererek merak duygusunu yatıştırdım. Ardından vedalaşarak telefonu kapadık.
Luther ile birlikte cafedeyken içtiğim kahve mideme giren son şeydi o yüzden yavaş yavaş acıktığımı hissediyordum fakat akşamın bu saatlerinde ağır şeyler yememeye özen gösteriyordum. Dolaptan bir kaç kahvaltılık çıkardım ve bir tost ekmeği ile aperatif bir şeyler hazırladım. Yarın sabah kendimi şu an olduğundan daha aç hissedeceğimi bildiğim için iki adet ekmek arası da yarın arabada yiyebilmek için yaptım ve yatağın yolunu tuttum.Uzun bir tavanı seyretme seansının ardından sonunda uykuyadalabildim.
Gri güneş ışığı perdelerden içeri giriyordu. Her zaman olduğu gibi alarmdan birkaç dakika erken uyanmıştım.Hızlıca çantaya attıklarımı gözden geçirdim ve uyurken dağılmasın diye ensemde topladığım saçlarımı çözüp yavaşça taradım.Ardından soğuk esintilerin vücuduma girme ihtimalı olan her yeri kapatıp evden çıktım.
Arabadayken dün düşünmekten kaçındığım şeyleri düşünmek için bolca vaktim oluyordu. Dün baya bir yağmur yağdığı için yoldaki çukurlar su dolmuştu ve ben de bu yüzden ekstra yavaş sürüyordum.Bir yandan da dün hazırladıklarımı yiyiyordum.
Luther ile yaşananlar aklıma gelince kendi suçluluk payımı üstleniyordum doğrusu. Neticede bazı insanlar temastan hoşlanmayabilirlerdi. Fakat buna ek olarak ben de sınırlarımı çizecek ve ödev arkadaşlığını belli bir seviyede tutmaya özen gösterecektim. Bu konuda ilk atacağım adım ortada bir gariplik olmasını engellemek adına hiçbir şey olmamış gibi davranmaktı.
Dün gece bana verdiği o kitabı bugün ona geri verme fikrine çok sıcak bakıyordum.Neyse ki bu fikrin durumu daha da garipleştirip çıkmaza sokacağını anlamam uzun sürmemişti. Ayrıca çok çocukça gözükeceğine de emindim.
Dersin olduğu binanın önünde uygun bir park yeri bulup arabadan indim. Bu gün öğleden önce ki ders Bay Filtz'in verdiği İstatistik dersiydi ve benim bu kafayla ihtiyacım olan son şey rakamlardı.Uzun koridordan ilerlerken asansörlerin orda Laura'yı görünce adımlarımı hızlandırdım.
Omuzuna yavaşça dokundum, hafif bir irkilmeyle kulaklıklarını çıkardı "Günaydın" dedim neşeli bir şekilde.Laura hemen koluma girdi ve aynı şekilde karşılık verdi.
"Sence de istatistik dersine gittiğimizi var sayarsak fazla neşeli değil miyiz?" ikimiz de kıkırdadık ve gelen asansöre bindik.
"Fazlasıyla" dedi. Asansör kısa bir süre sonra ineceğimiz katta durdu. Sınıfın olduğu yöne doğru ilerlerken kapının orda Luther'ın beklediğini görünce şaşırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampirin Gözdesi
VampireHızlıca bir kayanın tepesine sıçradı.Güneş ışığının belli belirsiz aydınlattığı tek yer orasıydı.Elini yavaşça ışık hüzmelerinin içine uzattı ben elmas gibi parlamasını beklerken çok geçmeden hafif bir duman yükseldi. "İşte bu...Bu bizim gerçek yüzü...