4. Bölüm-tanışma

172 9 0
                                    

Telefonu kapattıktan sonra hepimiz merakla Şule Hanım'ın yüzüne bakıyorduk. Umarım ayağımı basar basmaz kötü bir şey olmamıştır.

"Çocuklar dedeniz fenalaşmış, babanızla hemen yanına gitmemiz gerekiyor. Ciddi bir şey olursa size haber veririz, şimdilik İzel'in yanında kalın lütfen."

Al işte... Harika zamanlaman için sağol genetik dede.

"Nasıl uğursuzsa artık.." diye mırıldanan bir ses duydum. Orhan denen hormon israfıydı konuşan. Kenan hemen "Oğlum ne konuştuk biz bari sen yapma." diye fısıldadı. Bunlar konuştukları şeylerin duyulduğunun farkındaydı değil mi?

Yazdım bunu hesap defterine Orhan, görürsün sen.

Mesut Bey "Bu sıra biraz sıklaştı sanki Şule, farklı bir şeyi yoktur değil mi?" dedi.

"Bilmiyorum canım. Umarım tez zamanda eski hâline döner. Haydi çabuk kalk gidelim. İzel kızım, kusura bakma olur mu? Sen bizimkilerle yemek yersin. Yarın sabah döndüğümüzde de hep beraber kahvaltı yaparız."

Ellerimi iki yana salladım. "Hiç problem değil Şule Hanım, babanızın iyi olduğundan emin olun. Aklınız bende kalmasın."

Selim şeytanı babasının yanına koştu. "Baba lütfen bu sefer ben de geleyim, yalnız kalmak istemiyorum bu cadıyla."

Orhan oradan atıldı "Biz varken sana kimse bir şey yapamaz abicim." bana itici bir bakış attı "Yine de git bir dedeni gör, seni görmek ona iyi gelecektir. Favori torunusun sonuçta." gözünü benden çekip Selim'e göz kırptı, gözlerimi devirdim.

İlk başta emin olamasalar da Orhan'ın son dedikleri mantıklı gelmiş olmalı ki Selim de onlarla beraber gitti. Ben de 6 tane kazıkla baş başa kaldım.

Anneleriyle babalarının gitmesinin verdiği rahatlıkla Ahmet yerinden kalkıp yanıma oturdu.

"Bak dostum, sana karşı dürüst ve açık olacağım. Hakkımızda ne duydun veya buraya gelirken nasıl hissettin bilmiyorum ama benim şu anki düzenimi bozmaya hiç niyetim yok. Gerçekten duyduğumda şok geçirmiştim ancak bu yeni bir kardeşim olma ihtimalinden dolayı değil, yaşadıklarımızın bir hiç uğruna olduğunu düşünmemden kaynaklıydı. İyi birine benziyorsun, güzel güzel geçinip vakti geldiğinde de yollarımızı ayıralım derim. Ne dersin?"

Söyledikleriyle sabır seviyem git gide düşmeye başladı. Kabul ediyorum, benim de bu insanları kardeşim yerine koymak gibi bir niyetim yoktu ama bunu sanki iş anlaşmasıymış gibi oldukça basite indirgemesi sinirlerimi bozuyordu. Ulan benim ailem yıkılmış, kalbim dağılmış, güzelim şehrimi ve içindekileri temelli bırakıp İstanbul'a gelmek zorunda kalmışım. Sen karşıma geçmiş bana ne anlatıyorsun yahu, buğday kafalı.

Gözlerimi kapattım, içimden ona kadar saymaya başladım. Sakinleşmem gerekiyordu.

1, 2...

Sakinleşmeye çalıştığımı anlamayan Orhan'ın sırıttığını duydum.

"Sanırım bizden başka şeyler söylememizi bekliyordu abi. Baksana dokunsak ağlayacak."

Kenan uyarı dolu bir tonla "Orhan!" dedi. Ama o da dayanamamış gibi emin olmak için konuştu.

"Herhalde öyle bir beklentisi yoktur, yeni tanıştığı insanları kardeşi olarak kabul edecek değil herhalde."

5, 6...

Ne zaman kalktığını bilmediğim Sedef bana içeriden su getirmişti.

"Al, bunu iç. Sonra da yukarı çıkıp eşyalarını düzenlersin, sağdan 4. oda."

UMUT IŞIĞI | GERÇEK AİLEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin