Başlangıçta olan her şeyi bir kenara atmıştım ama atamadığım bir şeyler vardı kenarda...
Necati ile yola koyulduk. Her işte bir hayır vardır diyerek. Harun'un yanına geldik. Hacı Hüsam'ın dükkanın önüne bir kırmızı renkli araba çekmiş. Harun'a, "Bu araba da neyin nesi?" diye sorduk. Harun, "Araba kiraladım. Var mısınız maceraya?" dedi. Ee ne de olsa küçüklükten beri birlikteyiz. Necati'yle birlikte, arabaya doğru yavaş yavaş yaklaştık. Biraz endişemiz vardı ama yine kırmızı arabaya bindik. Harun'a, "Iraz'ın oraya doğru sür." diye seslendim. Harun kafa salladı. Yavaş yavaş Iraz'ın evinin karşısına gelip, arabayı yanaştırdık. Bastık kornaya, verdik gazı aldık mı bizde bir kova suyu. Aldık evet işte sırılsıklam aşk dedikleri bu olsa gerek. Araba suyu görünce tertemiz oludu. Zaten temizdi ama olsun. Arabayla, biraz daha gezdik...
Akşam oldu yine döndük mahalleye. Hacı Hüsam'la karşılaştım. Yine bizim mahalle sakinlerine bir şeyler anlatma telaşında. Geldim yanına sabır çekti bana. Birde tükürükler saçtı suratıma. Sabah yüzümü yıkamamıştım iyi geldi aslında. Hacı Hüsam'la tanıştırmadım sizleri. Hacı Hüsam, hacı olmadan önce çok günahlar işlemiş. Hacı Hüsam dilenciye 1 TL verip, 5 TL para üstü alan bir adam. Sonra ne mi oldu bizim Hüsam abi hacı oldu. Hee birde kasap dükkanı var. Küçükken satırla kovalardı bizleri.
Bu arada unutmadan söyleyeyim kalçamda hala ağrı var hani bisikletten düşmüştüm ya heh işte hala ağrıyor. Tabi kalbimin ağrısı kadar olmasa da.
Evde oturuyorum yine bizimkileri aradım. Hani şu Kavun Necati ve Harun varya onları işte. Bize gelmelerini söyledim. Necati yine kavunla geldi eve. O kavunları şimdi satsaydım köşeyi dönmüştüm. Adam kavunperest oldu. Harun da gülerek geldi. Harun, ağzını biraz açarak sinsi sinsi gülmeyi sever. Hafif gülümsemesi beni benden alır. Bunun gülüşlerinden hoşlanmam. Aman duymasın şimdi. Necati, Harun'a bağırıp duruyor. "Noldu?" diye sorduğumda Necati, "Ne olsun ya bizim bu Kuruş Harun, Necati İrem'i seviyor diye bağırdı az kalsın babası duyacaktı." dedi. Ben de sadece yüzümü yere eğerek evde ki halı desenleri inceliyordum. Yeni farkettim de halı deseni çok güzelmiş. Ee Harun bu her şey beklenir. Evde biraz sohbet ettik. Sohbetin ardından, yavaş yavaş ayağa kalkıp, "Hadi artık siz evinize geçin." diye evden kovma çabalarına başladım. İkisi yavaş bir şekil de ayağa kalktı. Kapıya kadar ikisine de geçerdim. Geçirdim derken, kapıya kadar eşlik ettim anlamında söyledim.Yeni bir gün ve yeni bir başlangıç düşüncesiyle kalktım yatağımdan. Nasıl bir kalkış yaptıysam artık yatak kırılıyordu. Küçükken Iraz'a yazdığım ama veremediğim aşk mektubunu aramaya başladım evde. Evi darmadağın ettim. Hırsız gelse "Birisi benden önce davranmış." deyip evi terk ederdi herhalde. Sonunda buldum o mektubu. Mektubu okudum önce güldüm sonra yine güldüm. Neler yazmışım deyip triplere girdim.
Bilgisayarın yanına giderek, kısık ses tonunda bir müzik açtım. Bir yandan kuş sesleri. Kuş dediğimde kargalar. Bizim mahallede karga çoktur. Mutfağa gidip, kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Tavayı ve yumurtaları hazırladım. Tavanın içerisine biraz yağ koyup, ocağın üzerine koydum. Ocağı açıp, yağın kızmasını bekledim. Her zaman olduğu gibi yumurta kırarken yumurtanın yarısı yere düştü. Zar zor kahvaltı ederek, karnımı doyurdum. Mutfağı toparlayıp, odama geçtim ve giyinmeye başladım. Kapının çıkış kısmında ki paltomu da elime aldım. Bir elimde meyve suyu ile paltomu elime alıp zengin çıkışı yapıyordum ki; "Sıcak havada palto giyilmez." deyip paltoyu geri bıraktım.
Biraz mahalleyi turlamaya karar verdim. Karar o karar. Öyle bir turluyorum ki insanlar bana bakıyor. Şöyle omzuma bir baktım sağolsun kuş kahvaltısının arta kalanlarını omzuma salıvermiş. Sabah sabah o potansiyeli nerden bulduysa artık... Gittim hemen bakkala ıslak mendil aldım silmeye başladım. Bakkala, Arkamda da var mı?" diye sordum. Çünkü insanların arkamdan bakması daha kötü ve ilginç bir durum. Düşünsenize pos bıyıklı amcalar arkadan bakıp bakıp gülüyor. İstenmeyen bir durum yani. Bu enteresan durumu da halledip kuş şans getirir inancı ile yürümeye devam ettim. "Aaaaa Iraz değil mi o?" Evet talih kuşu işe yaradı. Gittim yanına. "Naber?" dedim. "İyiyim senden naber?" dedi. Evet bence de ilginç bir cevap değil. Sonra, "Bir kova suyu yeyince daha iyi oldum." dedim. Hafif gülümsedi. İçimden "Güldü, kesin beni seviyor." demedim tabi çünkü dışımdan demişim. Yüzümü aniden titreten bir şey oldu meğerse tokat atmış. Kız gitti. Gidiş o gidiş. Gitmiyor sanki arkamdan sövüyor mübarek insan.
Necati beni aradı, buluşalım diye. Telefonda haberleşip, bizim mahallenin basketbol sahasında buluşmaya karar verdik. Necati'yi beklemekten biraz ağaç olsam da sonunda geldi. Necati kavunsuz geldi bu sefer. Necati'ye, "O kavunlu göbek eriyecek gel biraz basketbol oynayalım." dedim ve başladık oynamaya. Necati henüz ilk dakikalarda kan ter içinde kalınca, "Pes ediyorum." diyerek oyunu bıraktı. Yüzümüzü, kolumuzla silerek banka doğru geldik ve oturduk. Necati ile yol arıyorduk Iraz konusunda. Beyin fırtınası yaparken, bir fikir bulduk. Gitar alıp, gitar kursuna gitmeye karar verdim. Öyle demeyin sesim çok güzeldir aslında. Belki de Iraz'ı bu şekilde etkileyebilirim. Yola koyuldum. Bir endüstriman mağazasını gördüm. Camdan bakarken, mavi bir gitar gözüme çarptı. İçeriye girerek, görevlilere ücretini sordum ve ücreti de gayet cazip bir fiyattaydı. Gitarı alıp, kasiyerin oraya gittim. Ücreti verip, mavi gitarımı alıp çıktım. Gitarı alır almaz, gitar eğitimi veren bir mekan vardı. Her zaman heves ettiğim için orayı çok iyi biliyorum. Oraya giderek, hemen çalışmalara başladık. Her gün gidip gelerek bir şeyler öğrenmeye başlamıştım. Aradan yaklaşık 3 hafta geçti. Az biraz bir şeyler çalabiliyorum artık. Bizim mahalle sakinlerini de toplayıp gitar dinletisi yapmaya karar verdim. Tüm halkı toplayıp, bir sandalyeye oturup gitar çalmaya başladım. Iraz'ı da bekledim, gözlerimle hep onu aradım ama gelmedi işte. Neyse sağlık olsun diyelim. Mahallenin dedikoducu kadınları sesimi çok beğenip beni öptüler. Sağolsun tükürük cennetine döndüm.
Bir şeyleri anlamaya başladım artık. İnsanlar konusunda daha az, fikirler konusunda daha meraklı olmalıymışım. Bazen düşünceler alıp götürür bir kenara insanı, anlayamaz o zaman insan aklındaki kadını. Yine aklıma O geldi bak.Iraz ile hayaller bile güzelken gerçekte olacaklar kim bilir nasıl olur. Şöyle düşünüyorum da olmuyor işte düşünmek yetmiyor. Alıp götürüyor hayaller beni sürekli. Hayal demişken, hayal dünya diye nitelendirdiğimiz o 2 kelime var heh işte ben ona sahibim. Çok geniş hayal dünyam var benim gerçek olmasalar bile.
Hayalleri bir kenara bırakıp, Harun'u çektim kolundan. "Ayy yapmasana!" dedi. Bizim Harun meğersem neymiş. Tabi şasırdım en başta. Ajansa kaydolmuş. Aklı sıra oyuncu olacak. O cümleyi ondan kullanmış. Harun çok garip bir insan olsa gerek. Evet ben bile hala çözemedim.
Adımdan da anlaşılacağı gibi bir çağ daha atlattım üzerimden. Bu sekilde düşüneler kurarken Iraz'dan yaptıklarım için özür dileme kararı aldım. Haber verdim bizim mahallenin kavalcısına Iraz ile buluşmak için. Kabul etmiş buluşmayı. Benden duymuş olmayın ama ilk kez başbaşa buluşacağız. Buluşmamız ertesi gün olacak. Yine hayallerle yattım yatağıma.Ertesi sabah kulağımı inleten bir sesle söverek uyandım. Saati kulağımın dibine koymuşum uyanamam diye. Ne giysem ne giysem diye düşünürken gitarımı da koydum bir kenara. Giyindim ve hazırdım. Gitarımı taktım omzuma kapıyı da çekip, çıktım yola... Hızlı adımlarla gittim hemen bizim sahil kenarına. Sabırlı süreç başladı. Keşke biraz daha geç çıksaydım. Malum kızları beklemek otobüs durağında uçak beklemek gibidir. Saatimi kontrol ediyorum bir yandan. Geldi evet geldi. Her zaman ki gibi yine çok güzel. Ne yapsam ne yapsam heyecan bastı beni. Kendi kendime nasıl konuşsam diye hareketler yaparken, "Ne yapıyorsun sen?" diyerek güldü. "Hiç öyle yani şey... Hoşgeldin." dedim. "Hoşbulduk" dedi. Oturduk bir kenara. Yaptıklarımdan dolayı özür diledim. "Tamam sorun yok, ben biliyorum her şeyi." diyerek beni bir kez daha heyecanlandırdı. Bu sefer yapmalıydım başarmalıydım. Ona sevdiğimi yüzüne karşı söylemeliydim. Cesaretimi topladım. Bir şey söylüyeceğimi diyerek, "Ya Iraz ben seni... Ben seni... Ben seni sev..." derken, "Vayyy manita yapmışız." diye ses geldi. Harun! Harun! Harun! Yine mi Harun... Iraz, "Ne söylüceksen sonra söylersin." deyip gitti. Harun'u oturtma zamanı gelmişti yani banka. Oturttum ve dedim ki, "Zamansız adam, bisikletin selesine binip sürmeye çalışan adam! Ne oldu da bozuyorsun durumu kıza onu sevdiğimi söylücektim." deyip sinirle Harun'u silkeleyip ittim.
Sonra aldım elime gitarı başladım kendi bestemi söylemeye. Bir ihtiyar adam yaklaştı yanıma sessizce. Şarkıyı bitirdim ve adam beni alkışlayıp, övgülere boğdu. Sonra bir kart verdi bana...
Facebook grubu;
Entrikalılar Wattpad
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrikalılar (Kitap Oldu)
ChickLitAz biraz üzgün, dertli, günü kötü geçen, ileri ki günleri için endişelenen, okul derdi olan, kafası karışık olan, umutları yıkılan, ağlayan, kendini yalnız hisseden, hasta olan, topluma kapanık, mutlu olan, sevinçten ağlayan kısacası bu hikaye hepim...