Hepinize merhabaaa
Kitaba başlamadan önce belirtmek isterim ki bu benim ilk kitabım.
Kelime yanlışlarım varsa affola
Umarım beğenirsiniz.İyi okumalar.🤍
Sizi anlıyorum sayın kediler,
Muhterem köpekler,
Saygıdeğer kuşlar,
Hepinizi anlıyorum.
Bende sizi gibiyim,
İnsanları çözemiyorum.Geçmiş.
18/04/2018
Adım mahru, isimimi bana dedem koymuş. Küçük yaşta kaybettiği kızının adı yani halamın. Babaannem kızını kaybettikten sonra yaşlı kalbî acısına sadece 40 gün dayanabilmiş.
Benim annem ise bize 10 gün dayanamadı.
Ben 14 yaşındayken babamı bir trafik kazasında kaybetmiştim. O zamanlar bunu algılayamamıştım, küçüktüm. Babamın ölümünün 9'uncu gününde, annem ablamı alıp kaçtığında işte ben o gün büyümüştüm. Babamın ölümü beni büyüttü. Ne acı değil mi?
Annem, babam öldükten sonra bize sahip çıkması gerekirken, ablamı alıp bizi terk etmişti.Düşünceler arasındayken, topuzumdan firâr eden bir tutam turuncu saçımı geriye doğru attım. karşımda duran aynadan kendimi süzmeden edemedim. Turuncuya boyadığım saçlarım, kahverengi gözlerim, sadece yanaklarımda bulunan kahverengi çiller... Kendimde sadece çillerimi ve boyadığım için kendimle gurur duyduğum saçlarımı seviyorum.
Böylelikle biraz daha az anneme benziyordum."Mahru! 3b masası sende!"
"İlgileniyorum hemen."
Elime menu'yu alıp hemen bana denilen masaya doğru ilerlemeye başladım. Masada dörtlü kız grubu oturuyordu. Onlara menüyü uzattım. "Hoşgeldiniz. Ne istemiştiniz?" Diye sordum. Gelirken ne sipariş ediceklerini düşünmüş olmalılar ki menüye hiç bakmadan
Sarışın kız "hepimiz bir rus salatası, ve limonata istiyoruz." Dedi.
"Hemen getiriyorum efendim."
Mutfağa girdim ve kızların istediklerini söyledim. Hazırlandığı zaman masaya götürdüm ve servis ettim.
"Afiyet olsun."diyip mutfağa doğru yürüdüm.İstanbulda son zamanların popüler lokantası olan âsûde'de garsonluk yapıyordum.
"Mahru, üst katta yeni müşteri var oraya bakman lâzım."
"İyide aysel abla üst kat benim değil ki, sevil ile yaseminin bölgesi."
"Biliyorum canım, ama sevil'in yine ayağı burkulmuş, mola yerinde dinleniyor. Yazık yasemin ses etmiyor ama yukarıda harap oldu. sen git yardım et ona burası ile ben ve Tay ilgileniriz."Sinirle ofladım. Ben çalışmaya başlayalı 5 ay olmuştu ve bu süreç içerisinde sevil'in adam akıllı çalıştığını hatırlamıyorum bile. "Patron nasıl sevil'e bir şey demiyor anlamıyorum. yaptığı hiç adil değil."
"Bu seferlik mâzur görelim, biliyorum sende yoruldun ama yasemine'de yazık, kız çıtı pıtı bir şey, ağzı var dili yok garibimin."
Dediklerinde haklıydı. Her ne kadar sevil'i sevmesem de yasemini seviyordum. Yasemin beyaz tenli, siyah saçlı, ela gözlü ve bünye olarak zayıf biriydi. Derin nefes aldım.
"Tamam aysel abla ben çıkıyorum yukarı,yardıma ihtiyacın olursa seslenmen yeterli." Diyip mutfaktan çıktım.Günlerim hep böyle birşeyleri yetiştirmeye çalışmakla geçiyordu. Yetiştire biliyormuyum? Şüpheli.
Aysel abla ile son konuşmamızın üzerinden hayli zaman geçmişti. Hava neredeyse kararmak üzereydi.
Bölgemdeki son müşteriler de gittikten sonra mutfaktaki tayfun'a seslendim. "Tay! benim mesaim bitti, çıkıyorum ben."
"Tamam görüşürüz. Hâ bu arada aysel abla sana söylememi istedi yarın bizi evine dâvet ediyor."
"Ama yar-" diyemeden sözümü kesti.
"İtiraz istemediğini ve iki elimiz kanda olsa dâhi bizi yarın bekliyormuş."
Üzgün bir sesle "gelmeye çalışıcam."
"Çalışma, gel."
"Of tamam tay! sanki içine Aysel abla kaçmış gibi davranıyorsun!" Dedim çatık olan kaşlarımla.
Tay iki ellerini havaya kaldırıp teslim olmuş gibi "dediklerimin hepsini Aysel abla söyletti, benlik bir şey yok." Dedi gülerek.Gözüm onun arkasındaki saate kaydı ve telaşlı bir sesle "ay beni konuşmaya tuttun geç kaldım eve! Ben akşam yazarım gruba, bende gelmek istiyorum ama ailemi biliyorsun... Umarım izin kopara bilirim. Sana kolay gelsin mahru kaçar."
"Umarım. Hadi daha fazla oyalanma görüşürüz."Aysel abla harinç bizim aileyi kimse bilmiyordu. Herkes ailemi baskıcı, katı kuralları olan bir aile zannediyordu. Ki bilmeleri istediğim en son şey bile değildi. Bu düşünceler arasındayken otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Otobüs durağına vardığımda binmem gereken arabayı gördüm. "Demek ki şanslı günümdeymişim." dediğim şeye güldükten sonra otobüse doğru koştum, son dakkika binmeyi başarmıştım. Sıkış sıkış olan otobüste parayı uzattım ve yolu izlemeye başladım.
(*Medyadaki şarkıyı burda açabilirsiniz.)
Yarım saatten sonra inmem gereken yeri gördüm ve"Müsait bir yer." Diyerek şoföre seslendim. Otobüsden indikten sonra evimin yolunu tuttum. bir yandan kulaklığımı takarken bir yandanda sevdiğim türküyü açmaya çalışıyordum. Bu hayatta yapmayı en çok sevdiğim şeylerden 1'incisi Türkü dinlemek, 2'incisi tatlı yapmak, 3'üncüsü ise türkü eşliğinde tatlı yapmaktı.
Kafamdaki düşünceler sustuğunda, fark ettim ki şarkıda en sevdiğim kısma gelmişim.
"Bırak el ne derse desin
Doğru yanlış söylensin
Senin sesine benzesin
Sözümü maviye boya."🤍
Evettt anlaşıldığı üzere bu bir geçiş bölümüdür. Kız karakterimizi iyice anlamanızı isterim çünkü.
Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın minik yıldızlarımmm✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ervah-ı Ezel
Teen FictionMahru, ismi gibi ay yüzlü kız. Kerem Ali, yağız bir delikanlı. Hikayemiz bir gün çalıştığı iş yerinden arkadaşının kendisini evine çağırması ile gittiği mahallede başlar....