PLAN

14 1 0
                                    

Soğuk, ıssız, korkunç ve pislik içindeki bu yerde tüm ümitlerim tükenmişti. Artık ölüm benim için kaçınılmaz bir son idi. Ne kadar haketmiştim oysa ki ölmeyi bana bahşedilen bedene ,dile sahip çıkamamıştım. 

Zindanın zemininde öylece çöp gibi bırakılıp gitmiştim ne bir yemek ne bir su yaralarım için ne de bir merhem verilmişti. Kıyafetlerim pislenmiş yüzümdeki kan kurumuştu kaç saattir buradayım bilinmez kaç ömür daha geçilecek bilinmez kaç saat daha nefes alacağım bilinmez..

"Şşt.." Parmaklıkların öbür tarafından gelen ses ile gözlerim yarı kısık olarak oraya baktım kafamı kaldıracak halim bile yoktu ve zaten orada da kimse gözükmüyordu, gaipten sesler duymaya başlamıştım sanırım çünkü bu susuzluk ve açlıkla daha fazla mücadele edecek gücüm yoktu.

"Hey sana diyorum!" Yine gelen sesle bu sefer gözlerimi daha irice açtım. Kesinlikle oradan ses geliyordu. "Kim var orada?" Sesim çıkmış mıydı onu bile bilmiyordum gücüm artık gerçekten tükeniyordu.

Birinin parmaklıkların dibine gelmesiyle kim olduğunu sonunda seçmiş oldum. Bu prens Hardydi "Prensim saygısızlığımı mazur görün size selam verecek kadar bile gücüm yok askerleriniz o kadar bile yiyecek vermediler.." Kısık sesle söylediğim şeyle nefesini dışarıya verdi.

"Paul böyle emretmiş. Geldiği gün bile olayla geldi çocuk!" Son söylediklerini kısık sesle söylemiş olsa bile ben duymuştum. "Çok yanlış insana bulaştın Alyada.." Üzgün sesiyle iç geçirdim. "İnan bana onun prens olduğunu bilseydim dışarıya bile çıkmazdım.. ama yine de yaşlı birini yerde görünce çok sinirlendim.. Belki de benim de ömrüm bu kadardır." İlk defa bu kadar uzun bir cümle kurmuştum belki de öleceğimi bildiğimdendi bu boş vermişliğim halbuki prens Hardy de pek haz edilecek biri değildi.

"Seni kurtaracağım Alyada.." Duraksadı ve devam etti. "Ama benim haremime gireceksin." Alayla gülmeden edemedim. Bu prenste bu kadardı işte ondan da bu beklenirdi. 

"Ölmeyi yeğlerim.." Kısık sesle söylediğimle elini parmaklıklara vurup gitti. Tam bir takıntılı piçti bu prens..

Saatler geçti aylar gibi arada bir muhafızlar gelip kontrol ettiler fakat kimse yardım etmedi.. Gözlerim uykuya yenik düşerken uykuda ölmeyi diledim.

"Konuş!" Kalın tok sesle gözlerimi araladım. Bu prens Paulaydı. Benim son şansım..                             "Pren..prensim.." derin bir nefes çektim içime dudaklarım öylesine kuruydu ki konuşmak benim için azaptı sanki.

"Ben halkım.. Orada tek bir görevim vardı.." tekrar derin bir nefes çektim. Prens sabırla beni bekliyor fakat tek bir damla suyu çok görüyordu. "Prensesimi kimseye zarar vermeden korumak.." Tekrar nefes aldım. "Eğer halk prensese zarar vermeye kalksaydı tek bir an düşünmeden önüne siper olurdum fakat aciz, korkan insanlara zarar vermek krallığa yakışmıyordu." Son sözlerimle prensin sinirlenebileceğini düşünüp aceleyle devam ettim.

"Eğer o adam, sizi alt edecek gücü bulsaydı kendinde kılıcı size çoktan saplamıştı. Veya aksi halde onu öldürmüş olsaydınız bir nesil size düşmanca büyüyecekti. Tüm savaşlar bu yüzden kaybedildi tarihimizde prensim.. Tek bir ihanet yeter koca krallığı devirmeye.."

Prens derin bir nefesi çekti ciğerlerine. Sert duruşu şimdiden söylediklerim için pişman etmişti.    "Fazla cesursun.." düşünceli şekilde söylediği sözlerle gözlerimi yumdum. Kesinlikle öldüm..          "Bu hoşuma gitmedi.." Sinirli değildi sözleri ama çok etkiliydi. Korkutmuyor ama nefes alacak kadar yer de bırakmıyordu sanki.

"Cesur kadınlardan hele hiç hoşlanmam.." Ve son sözleri bu olmuştu. Ayak sesleri duvarlara çarpa çarpa terk etti zindanı.  Tam şuan son bir kez annemi, kardeşimi, babamı ve mümkünse abilerimi görmek isterdim. 

SON DURAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin