Kap karasın Siyah gül siyah gülün karşımda sırıtması beni delirtiyordu "Nerden öğrendin" kaşını havaya kaldırdı gözlerini kıstı "Neyi" saf ayağına yatması beni çileden çıkartsada belli etmiyordum "Saf ayağına yatma abin seni o adamlara verseydi fahişe olucaktın biliyorsun demi" siyah gülün suratı düştü "Zavallısın sen bir erkeğe kendini emanet edecek kadar zavallısın sana neden bir teklifte bulunduk biliyor musun" kafasını hayır anlamında iki yana salladı "Kullandık seni katili yakalamak için işey yarıyorsunda biliyor musun sen kullanılacak metal bir robotsun fazlası değil" "Eh yeter be" üzerime yürümeye başladı ve göğsüme vurdu "Senin de biliyoruz pavyonlar da kıçını başını sallayıp üç kuruş aldığını" yüzüm düştü "Ne o hoşuna gitmedi mi kızım ben robotsam sende malsın satıcaklardı lan seni para karşılığında bir denek olucaktın kukla gibi oynatıcaklardı seni" karşımda kahkaha atarak gülerken karın boşluğuna tekme attım iki büklüm bir şekilde yerde kıvranırken hayla gülüyordu "Yüzsüz sürtük" diye bağırdım ve kapıyı çarpıp çıktım taki saçındaki acıyı hissedene kadar siyah gül saçımı koparırcasına çekerken ben savruluyordum arkadan bir tekmeyle ondan uzaklaştım ve saçımı hızlıca at kuyruğu yaptım "Nereye siyah tanrıça daha oyun yeni başladı" Elinde olduğunu yeni gördüğüm tornavidayı görünce yutkundum yerde bir iğne görmemle kendimi yere attım ayaklarımı kendime topladım siyah gülün harakete geçip tornavidayı sallamasıyla iğneyi elime aldım ve hiç tereddüt etmeden çıplak baçağına sapladım o acıyla bağırırken ben sevinçten neredeyse zıplıcaktım
Nilsu
Geldiğimiz yer bir kafeydi tatlı ve şirin içerdeki çocukların bağırışları buraya kadar geliyordu "Katil" Tuğra kafasını bana çevirdi "Söyle güzelim" "Bizimde böyle çocuğumuz olur mu" İçeri baktı tebessüm etti "Neden olmasın peki böyle bir çocuğun olsaydı ismini ne koyar-" cümlesini bitirmesine izin vermeden "Lale" dedim güldü Elimi tuttu ve kafenin içine girdik çocuk bağırışları anne uyarıları garsonların ayakabı sesleri hoşuma gitti cam kenarından 3. Masaya geçtim Tuğra da yanıma oturdu benim baygın ve uykusuz bakışlarıma karşılık Tuğranın çocuksu neşesi vardı "Neden" Dedim istemsizce kafasını bana çevirdi "Hı" cümlemi devam ettirme gereği duydum "Neden öldürdün" söylediğim şeyle Tuğra buz kesildi sadece göz temasını kaçırmıyo ve mimik oynatmıyodu "Ateş böceğim şenlik bu durum değ-" alaycı bi şekilde güldüm sevgili olduğumuzdan şüphe duyuyordum "Sencede benlik yeteri kadar değil sevgili değilmiyiz biz annen baban olmayınca ilk bana gelmiyo musun" boğazındaki damarlar belli olmaya başlamıştı sinirlimiydi o hah bu durumda mı bide "Sonra anlatıcam" Göz devirdim "Sonra daha sonra biraz sonra ya farkında mısın geçiştiriyorsun Erayı umursadığın kadar beni umursasaydın be-" "Sencede seni önemsemesem öldürmezmiydim o yaşımda katil olabildiysem senide öldürdüm yapmadım çünkü seni seviyorum ateş böceği" tatlıydı fakat öğrenmek istiyordum iki insan bedenin içinden geçen iki kurşun benim canımı dahi yakmıştı ölümü kimse hak etmezdi değil mi Tuğranın ne zaman sipariş ettiği bilinmeyen siparişler geldiğinde tüm dertlerimi unutmuştum tam ellerimle yiyecekken önce Tuğranın sert bakışlarını gördüm elime çatalı aldım ve aşırı ciddiyetle yemeği kesmeye çalıştım fakat neyden yapıldığı belirsiz et kesilmiyordu en sonunda sinirlendiğim için bıçağı masaya sertçe vurdum Tuğranın yandan bana güldüğünü gördüm sahte bi gülümseme takındım "Hıı çok komik" Bıçağı kendi eline alıp sakince kesmeye başladı "Senin Sihirli güçlerin varda benim mi haberim yok" sırıttı "Evet var bu yüzden tüm kızlar kapımda" aniden ayağına gelen tekmeyle acı bi ses çıkardı "Adam ol olmazsan adam ederiz" Kestiği etin bitanesini ağzıma attım "Sen kestin diye güzel olmamış" aslında midemin bayram ettiği doğruydu ama karşımdaki Henüz evlenme teklifi almasam da Kocamdı bende biricik karısıydım Telefonumu elime aldım ve gelen mesajlara baktım kız grubumuzun profilinde olan ben su ve alev ekrana gülüyorduk ve Çağanda bizi çekiyordu Efe ve selimse yandan bize bakıyolardı çok özlemiştim onlarla tekrardan böyle olmayı oysa artık imkansızdı Alev gitmişti Su bana inanmıyordu Selim Alevden dolayı bitikti ve son olarak Efeden hiç haberim yok gibiydi aramızda bi hainin olduğunu düşündüm peki kimdi Su olabilirmiydi yada Masum rolünü oynayan Efe belkide Eray bile olabilirdi o sırada telefonuma bi mesaj geldi sonra okurum diye yana kaydıracakken ismi dikkatimi çekti
Kara melek : Alev öldü sırada Su olsun istemiyorsan yarın saat 14 de atıcağım konumda ol yanında silah gibi aletler olmasın bu sefer ağzın çalışsın Nilsu
Ellerimin minik minik terlemesi ile telefonu ters bi şekilde masaya bıtaktım ellerime bakarken bir başka elin elimin üzerine kapandığını gördüm Tuğranın koca eli benim minik elimi hapis etmişti fakat onun minik dokunuşu bile içimdeki yangınlara şu serpmişti düşünmeye başladım Alevi Annemi Babamı Damlayı ortalıkta olmayan herkesi başıma ne geleceğini belkide Alev haklıydı Damla kara melek olabilirdi kendimi suçlamicağım sonuç olarak ikiside arkadaşım fakat Alevin ona geldiği günden beri kötü bakması belkide bizi kıskandığı içindir telefonumu elime aldım ve fotoğraflarımıza baktım sonbahar kış yaz ilkbahar her anımızın fotoğrafı vardı ağlarken gülerken dil çıkarırken salıncakta sallanırken dondurma yerken bunlar anıydı bidaha gerçek olamıcak anılar kalbimdeki ağrı dahada büyürken anıların beni üzdüğünü gördüm kalbimizdeki yaraları anılar bırakırdı onlara baktığımızda özlem duyardık kendi alemimden çıktığımda Tuğra elini yanağıma yerleştirmiş göz yaşımı siliyordu "Ağlıyo muyum" Tuğranın parmaklarının harakete geçmesi ve yüzümdeki ıslaklığı bana hissetirmiye çalışmasıyla ağladığım kesindi "Ağla ağlama demek istemiyorum sana ama bensiz ağlama o zaman içindeki yaralar kanamaya başlar" tam o anda içeriye giren Erayı gördük ve birbirimizden ayrıldık bu niye gelmişti ki romantikliği bozuyo evil Erayın gözleri arandı ve en sonunda bizi buldu yanımıza yavaş yavaş gelirken bende yerimizden yavaş yavaş kalkmamız gerektiğini tuğra ya anlatmaya çalışıyordum Eray en sonunda yanımıza vardığında sırıtıyordu "Ne var" dedim aşırı nazikçe "Siz bizden kaçıp burda ne boklar yiyosunuz" Tuğra söze girdi "Aslında bizde tam sevişme-" Tuğranın yanağına tatlış bi tokat attım öyleki yanağındaki kocaman el işaretini ömrünün sonuna kadar unutmicaktı "mal kes sesini" diye bağırdığımda diğer insanlarda bize bakmaya başladı "Yani size demedim ben" Diye toparlamaya çalıştım Afferin nilsu sıçtın bide sıvazla Tuğranın elinin hayla yanağında olduğunu görünce "Abartma be yavaş vurdum" daha sonrası ah ıh çok acıya manyak kelimeleri ve sızlanmalarıyla geçti dayanamayıp yanına gittim "Göster neresi aciyo" Eliyle yanağını gösterdi "Öpeyim mi geçsin" Kaşlarını çattı "Her yara öpülerek geçirilmez" göz devirdim "Ben öpersem geçer" daha sonra yanağına minik bi öpücük bırakıcakken Tuğra kafasını çevirdi veeee hopppp beni vakumlamış oldu nefes alamamam ve ellerimi dahi kullanamamam beni gererken Tuğra gayet keyifli gibiydi en sonunda benden ayrıldığında rahat bi nefes aldım "Bence geçti" dedi göz kırparak "Geçmediyse yaranın ayıbı" Eray ında bizi görüp görmediğine bakmak için kafamı çevirdiğimde telefonla ilgileniyordu altındaki şort ve üzerindeki siyah kısa kollu ona yakışmıştı ben onun hakkında yorum yaparken gözüm sadece bişeydeydi bi şeytan işareti kara bi şeytan işareti
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Böceği
Science FictionNilsu küçükken polis kılıklı bir seri katil görmüştür yıllar geçmiş Nilsu büyümüştü ama o içindeki çocuğu büyütememişti Nilsu nun her zaman peşinde olan seri katil Nilsuyu asla bırakmak istememişti