Özel bölüm🤍

112 2 2
                                    

Barışın ağzımdan

Bugün gülserenle evlilik yıldönümümüzdü. Dile kolay neredeyse evleneli sekiz yıl oluyordu.
Ve yedi yaşında bir oğlumuz, beş aylık bir kızımız vardı.
Göktuğmuz ve gökçemiz...
Canlarım can parçalarım...

Göktuğyu okula bıraktıktan sonra karargaha geçmiştim. Albay beni odasına çağırmıştı. Yavaşça kapıyı çalıp içeriye girdim. Albay oturmam için masanın önündeki deri koltukları gösterdi.
Hemen geçip oturdum.
"Öncelikle yaptığınız baskınla büyük bir uyuşturucu sevkiyatını durdurdunuz falat elinizden kaçırdığınız adam başımıza iş acacak gibi" dedi.
Sıkıntılı bir nefes aldım. "Öncelikle görevi kayıpsın bitirmem gerektiği için bir tehcih yapmam gerekti albayım o yüzden elimizden kaçırdık. Fakat merak etmeyin kısa sürede elimize geçireceğiz" dedim.
Gayri ihtiyari bir gülümseme oluştu yüzünde " sizinle gurur duyuyorum başaracağınızıda biliyorum" dedi.
"Sağolun" dedim.
"Eee çocuklar nasıl?" Dedi. Gülümsedim.
"İyiler allaha şükür" dedim.
"Bebek kaç aylık oldu bir ara geleceğim sevmeye falan ama işte işlerden fırsat olmuyor" dedi mahcupça
"Beş bucuk aylık oldu. Bekleriz albayım kapımız herzaman açık" dedim.
Kafasını salladı.
Ardından izin isteyip odadan çıktım.
Odama çıkıp önüme gelen evraklara ve yerleştirdiğimi dinleme cihazlarının kayıtlarına odaklandım.
Bir detay bile kaçırmadan dinlemem gerekiyordu.
Bir sonraki silah sevkiyatının olacağı tarihi ve yeri yaklamaya çalışıyorduk.

Vievdeki bir evden çıkan kobra lakaplı rus mafya Wila oblov takip altındaydı.
İstanbulda bir holdingin yardım kuruluşu adı altında yaptığı kara para aklama davetine katılmış bizde bu süre zarfı içinde evine ve arabasının belirili yerlerine takip cihazı ve dinleme cihazı yerleştirmiştik.
Ses kayıtlarını tek tek dinlemeye koyuldum.
...
Akşam için rezervasyon yaptığım restoranda gelmiştik. Çocukları anneme bırakmıştık.
Arabadan inip gülserenin kapısını açtım.
"Ayyy barışş çok güzell burası" dedi.
Gülümsedim.
Beline elimi koydum cebimdeki anahtarı da valeye uzattım.
Büyük kapıdan içeriye girdik. Gülseren gülen yüzüyle etrafı izliyordu.
"Beğendin mi?" Diye sordum.
Gülen gözlerle bana döndü.
"Hemde çok beğendim beğenmez olur muyum?" Dedi.

Gülümsedim rezerve ettirdiğimiz masaya doğru adımladık. Gülserenin sandalyesini çekip oturmasını sağladıktan sonra kendim karşıya geçip oturdum.
Çok geçmeden garson yanımıza gelip siparişlerimizi aldı.
Restaurant sessizdi. Pek kimseler yoktu.
"Barış burası cidden çok güzel ama ne gerek vardı" dedi gülseren.
Sevdiğim kadının mütevaziliğine tutulmuştum. Herşeyden önce bana gülen gözlerle bakması ve sürekli herşeyden ödün vermesi beni mest ediyordu.
O hiçbir şeyden eksik kalmasın hep daha fazlasını istesin benden diye içimden dileklerde bulunsam da gülseren öylr bir insan değildi.
"Güzelim öyle şey mi olur aaa duymiyayım buraya gelmeyi çok hakettik ikimizde" dedim. Gülümsedim "ayrıca bugün benim için çok özel bir gün senin bana benim sana kavuştuğumuz gün" dedim.

Gülseren gülümsedi. "Barış iyi ki varsın" dedi. Sonra ise ellerimi masanın üstünden tuttu. "Biri bize dışarıdan deseydi ki sahte evliliğimiz gerçeğe dönüşecek ve iki tane çocuğumuz olacak inanmazdım" dedi.
Güldü. Bende güldüm.
Çünkü şaka gibiydi ama sekiz yıl önce sahte evlilik üzerine planlar yapan biz şimdi sekizinci yılımızı kutluyorduk.
"İyi ki o gün o teklifi yapmışım sana" dedim.
"İyi ki kabul etmişim barış iyi ki sevgilim" dedi.
Birbirimize bakarken sanki saf bir cam vardı gözlerimizde  o benim içimdeki derinlikleri ve duyguları görüyor bende onun içindeki derinlikleri ve duyguları görüyordum.
Tekrar içimden iyi ki dedim.
İyi ki benimsin sevdiğim
...
"Barış göktuğya bakarmısın?" Diye bağıran gülserenle birlikte oturduğum koltuktan kalktım.
Yavaşça içeri girdiğimde göktuğ ortalıkta yoktu.
Mutfağa gidip kapısını açmamla gülseren elinde bir kutuyla karşımda belirdi.
"Göktuğ yok güzelim odasında" dedim.
"Biliyorum" dedi.
Kaşlarımı çattım.

"O zaman niye öyle dedin" dedim.
"Barış benim sana bişey demem gerek" dedi.
Kaşlarım daha da çatılırken aklımda bin türlü soru vardı.
"Geçen ben halsizdim ya hatta işe falan da gitmemiştim. Sende hastaneye götüreyim demiştin reddetmiştim" dedi.
"Evet o konuda çok inatçısın malesef" dedim.
"Barış ben senden sonra hastaneye gittim ve kan verdim. Bugün sonuçları geldi" dedi.
"Gülseren ağzında geveleme lafı güzelim kötü bişey mi var?" Dedim.
Korkuya yüzüne baktım. Ona bişey olsa napardım? Nereye giderdim?
Aklıma gelen ihtimallerle kaşlarımı daha da çattım.
Ona bişey olmasına izin vermezdim ki. Gerekir-
"Hamileyim" dedi.

"Ne!?" Dedim. Anın şokuyla ne demişti o hamileyim mi?
"Hamileyim barış bir bebeğimiz daha oluyor!" Dedi. Elleri titrerken kutuyu bana uzattı. Şaşkınca suratına baktım.
Beklemiyordum.
Daha yeni beş aylık bir bebeğimiz varken hele hiç beklemiyordum.
"Ben şimdi birdaha baba oluyorum" dedim. Kafasını salladı. Gözleri dolu doluydu. Yüzünde garip bir ifade vardı.
Sıkıntılı.
"Güzelim sen iyi misin?" Dedim.
"Barış daha beş aylık bir bebeğimiz var ben nasıl bakacağım ikisine bir ayrıca hiç beklemiyordum" dedi.

"Haklısın güzelim istersen aldıralım. Senin için zor olacağını biliyorum ayrıca göktuğda daha küçük ve bir kardeş daha kaldırabileceğini sanmıyorum" dedim.
Gözlerinden bir damla yaş süzüldü.
"Barış ben nasıl kıyacağım içimdeki cana ayrıca göktuğ ve gökçe de ufak. Göktuğ ilgi istiyor ama gökçe bana bağımlı ikisine bir yetemezken bu çocuk bizi zorlar" dedi.
Ayağa kalkıp ona sarıldım.
"Bebeğim, sevgilim o zaman bu bebeği aldırırız ve çocuklarımız az daha büyüdüğünde istersek bir daha yaparız sen bu kadar üzülme ayrıca daha çocuklarımız ufak ve benim işimde malum ne kadar sana yardımcı olsam da tüm yük senin üstünde güzelim" dedim.
Onu rahatlatmak adına sırtını sıvazladım.
Aklıma gelen şeyle "kaç aylım peki?" Dedim.
"Üç haftalıkmış" dedi.
Aklıma gelen gerçekle yutkundum. Biz en son üç hafta önce sevişmiştik.
Bundan sonra korunmak şarttı. "Bebeğim ağlama lütfen bak bende üzülüyorum" dedim.
"Ama barış o da bizim canımız değil mi? Nasıl kıyacağız ona" dedi.
Derince nefes aldım. Böyle olmazdı "güzelim daha kalbi atmıyor ve daha da sen ona o sana bağlanmadan ondan vazgeçmeliyiz. Sen iste dünyayı önüne sererim. Yapma ağlama herşeyin bir çözümü var" dedim. Ellerimle gözyaşlarını sildim.
Dayanamıyordum ağlamasına. En kötü yanımdı onun ağlayınca elim ayağımın titremesi.
Birbirimize tekrar sıkı sıkı sarıldık.
"Barış seni seviyorum" dedi.
Dudaklarını öptüm. Yumuşacık ve al dudaklarını.
Gözlerine baktım "bende seni çok ama çok seviyorum güzelim" dedim.
"Sonsuza denk de seveceğim" diye ekledim.
Sonsuza kadar seni seveceğim...
...
1 ay sonra
Gülserenin ağzından

"Anne! Bakk! Ne çizdim" dedi göktuğ.
"Ayy ne kadar güzel olmuş" dedim.
" anne babam ne zaman gelecek" dedi.
"Bilmiyorum bebeğim ama akşama gelir sen git bak bakalım gökçe uyanmışmı?" Dedim.
Kafasını sallayıp hızla ilerledi.
Bense ellerimi yıkayıp mutfaktan çıktım.
Kapının çalmasıyla kapıyı açtım.
Karşımda barışı ve sadık eniştemi görmemle şaşırmıştım.
"Hoşgeldiniz" dedim. Sadık eniştem ve barış aynı ağızdan hoşbulduk dediler ve içeriye girdiler.
"Ablam nerde enişte" dedim.
"Ablan hastanede gülseren" dedi. Elim kalbime giderken "noldu neyi var" dedim.
Hamileydi çünkü ablam yedinci ayındaydı.
"Ablan yatış verdiler sanırım erken doğum olacak bende buraya seni almaya geldim malum senden başka kimsesi yok" dedi.
Kafamı salladım. Ellerim istemsizce karnıma gitti.
İki hafta önce vazgeçmiştik ondan.
Yavrumdan.
Gözlerimden bir damla yaş aktı.
Anne olmak kolay değildi.
İki yavrum vardı ama artık üçtü. Ne kadar o bebeği doğurmak istesem de bebeğin engelli doğacağını söyleyen doktorla kesin kararla aldırmak zorunda kalmıştık.barışa bunu sonradan söylemek zorunda kaldım. Çünkü bende hastanede öğrensem de kesin bir sonuç olmadığını söylemişti doktor. Taki o testlerin yapılıp bebeğimin engelli çıkmasına kadar. Doktorum ise doğum yaparsam benim yaşama olasılığımın %80 düşeceğini söylediği için kesin karara varmıştık.
İçimden bir ses  allahın bize bir cezası olduğunu söylesede belki de böylesinin daha iyi olacağını düşünüyordum.
Barış gelip sıkıca bana sarıldı.
O da üzülüyordu.
Belki de doğmayan bebeğimizi yüreğimizde yaşatıyorduk.
Benim dünyada iki evladım olsa da kalbimde üç evladım vardı.
Göktuğ, gökçe ve çiçeğim...
"Üzülme sevgilim o kalbimizde bizimle" diye fısıldadı barış.
O bizim kalbimizde ve derinliklerinde
Cennet kuşumuz...

YALANCI SONBAHAR[+18]Where stories live. Discover now