Gözümü her zamanki beyaz tavana değilde, mavi bir gökyüzüne açmıştım. Burası, neresiydi böyle? Yattığım yerde oturur pozisyona geldim ve etrafıma baktım. Yemyeşil bir çayırdaydım. Etrafa bakarken bir şey dikkatimi çekti. Benden 5 metre ötede, iki tabe insan silueti duruyordu. Biraz daha dikkatli baktığım zaman bunlardan birinin annem olduğunu gördüm. Diğerinin ise arkası dönüktü. "Anne!" Seslenmeme rağmen annem bana cevap vermedi, bakmadı bile. Ona doğru yürümeye başladım. Ama sanki bir terslik vardı... Ben yürüdükçe annem benden uzaklaşıyordu. Koşmaya başladım. "Anne! Anne dur gitme!" Diye bağırıyordum bir yandan. Bir anda mavi gökyüzü kapkara oldu. Yerler ıslanmaya başladı. Yağmur yağıyordu, ben yine de anneme koşuyordum. Sırılsıklam olmuştum. Bir ses duydum, gök gürültüsüydü. Ardından yıldırım çarptı. Tam da annemin üstüne. Durdum. Ağlamaya başladım. "Hazal..." diye bir ses duydum. "Kızım..." yağmur yağmaya devam ediyordu. Sanki hiç durmayacaktı...
"Hazal Hancı kalk!" Diye gür bir ses duydum. "Euzû billahi!" Diyecektim ki ağzıma dolan suyla lafım ağzıma tepildi. "Ay Yeşim kızım dur!" Dedi tanıdık bir ses. Ulan Yeşim, boğuyordun beni yatakta iyi mi?! Gözümü açabildiğimde başımda annem, Yeşim ve Safiye Teyze'yi gördüm. "Hazal kızım artık nasıl bir uykun varsa 3 kişi seni anca uyandırabildik!" Dedi Safiye Teyze gülerek. Yeşim'e baktığımda elinde bir sürahi olduğunu gördüm. "Yeşim kızı! Bir sürahi suda boğuyordun beni!" Diyerek ona ufak bir tekme savurdum. O da geri kaçındı. "Hadi daha fazla riv riv etme de kalk çarşafını değiştir. O çarşaftaki suyu sıksam 1 litre su çıkar be!" Diye söylenerek odadan çıktı annem. Safiye Teyze'de peşinden çıktı. Ben de yataktan çıktım ve Yeşim ile birlikte çarşafı değiştirdim.
Ben kafamda kuş yuvasından farksız bir topuzla mutfağa doğru ilerlerken Yeşim kızıl saçlarını savuruyordu. Hep birlikte kahvaltı ettikten sonra annemle hazırlanmak için odalara geçtik. Bugün kafede ben, annem, Yeşim ve Safiye Teyze olacaktık.
Açık kahverengi bir ince eşofmanla beyaz bir kayık yaka tişört giydim. Kafamdaki kuş yuvasını adam gibi toplayarak at kuyruğu yaptım. Salona geçtiğimde annemin çoktan hazır olduğunu gördüm. Lacivert bir etek ile beyaz bir uzun kollu tişört giymişti. Baş örtü olarak lacivert bir baş örtü takmıştı. Hep birlikte evden çıktık ve kafeye doğru yol aldık.
Yeşim'in ve benim kudurmalarımızla geçen yolculuğumuzun sonunda kafeye varmıştık. Kilidi açıp içeri girdiğimizde ben ve Yeşim doğruca masaları düzenlemeye ve etrafı temizlemeye koyulduk. Anneler ise mutfağa gitmişti.
Her şey yolunda gidiyordu. Hatta bir kaç müşteri bile gelmişti. Yeşim kasada duruyordu, ben ise müşterilerle ilgileniyordum. Müşteri gelmediği zaman Yeşim'in yanında duruyordum. Yine böyle bir zamanda kafenin kapısı hızla açıldı ve içeri Gökçe girdi. Koşmuş olmalıydı, çünkü nefes nefeseydi. "Hazal! Yeşim!" Diyerek yanımıza geldi. "Ne oldu Gökçe sakin. Hele bir soluklan az sonra anlatırsın." "Soluklanmak için vakit yok! Olay var şu an!" Dedi. "Ne olayı?" Dedi Yeşim merakla. "Ceylan... Olay Ceylan'la ilgili." "Ceylan mı?" Dedik Yeşim'le aynı anda.
Ceylan bizim mahallenin zihinsel engelli bireyiydi. İyi ile kötüyü ayırabiliyordu, fakat tepki veremiyordu. Bu yüzden mahallece onu koruyoruz.
"Ne olmuş ona?" Dedim telaşla. "Dikenucu'ndan 2 kişi onu taciz etmiş. Bağırmış, sesini bakkalın çırağı Bilal duymuş. Onları uzaklaştırmaya çalışmış ama başarılı olamamış. Sonra yanına kuaförün kalfası Şeyma gelmiş. Onun yardımıyla çocukları yollamışlar. Şu an Ceylan ve Şeyma Ceylan'ın evindeymiş." "E peki bundan bizimkilerin haberi var mı?" Diye telaşla sordu Yeşim. "Bilal Ayaz'lara haber vermiş. Bana da Can söyledi. Sizi de çağırmamı ve parkta toplanmamız gerektiğini söyledi." "Annemlere haber verip hemen geliyorum." Dedim ve mutfağa koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavisiz Mavi
Teen Fiction"Mavi, kimileri için özgürlüktür. Benim içinse, mavi beni hapis eden bir renkti..." Ben, Hazal Hancı. Ve bu da benim maviye olan düşkünlüğüm. Gelin, birlikte mavinin nasıl bir insanı mahvoluşluğa sürdüğünü öğrenelim...