13.BÖLÜM: Anlaşılamayan Desenler

227 0 0
                                    

İyi okumalar dilerim, bölüm müziğini açmayı unutmayın. 

:) :) :)

:) :) :)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

2022

"Ali, Zafer, Cenk Duman ve Yusuf Demir. Yusuf'u bilmiyorum ama geriye kalan bu üç isim bence bir aile sonuç olarak soy isimleri aynı. Kesinlikle bir bağlantıları var."dedi Cihan benim konuşmamın ardından bir süre bekledikten sonra. Doğruydu belki de bir aileydiler.

Arkadan sayfa sesleri gelmeye başladı bir şey arıyormuş gibi. Omzumdan arkaya doğru Emre'ye baktım.

"Hah buldum işte. Cenk Duman'a ait dosya. Söylediğin isimleri hatırlıyor gibiyim belki buradandır. Eğer herhangi bir bağı varsa, diyecektim ki evet tabi ki de var Ali babasıymış, Zaferde kardeşi, iki çocuklar. Anneleri ölmüş. Ama Yusuf yine yok burada ."

Dedi, elindeki kâğıdı hala inceleyerek. Ardından Cihan konuşmaya başladı.

"O zaman bu soyağacının üzerindeki isimler orada yaşayan herkes. Büyük isim ardından çocukları ardından muhtemelen korumalarıdır. Ama en mantıksız olanı Yusuf kim? Neden orada ismi var?"

"Belki de Yusuf üvey çocuktur." dedim.

"Ama bu durum belgelerde olurdu bak Yusuf'un belgesinde bile yok."dedi Emre elindeki kâğıdı uzatarak.

"Haklısın buda çok doğru. O zaman öz evladı gibi seviyordur yani bilemiyorum başka nasıl bir açıklaması olabilir."

Hiç kimse konuşmak istemiyordu daha. Hepimiz şuanda Yusuf'un kim olduğunu düşünüyorduk. Cenk'in kardeşimi, yoksa en yakını mı ya da bilinmeyen bir kardeş? Bu kişi her kim ise hiçbir açıklaması olmadan bu tabloya isim sahibi olmuş.

Köşke artık gelmiştik. Geçen geldiğimizde hiç fark etmediğim şeyleri fark etmiştim, kırık cam. Eski olduğunu düşünüyorum. Cihan arabayı kilitledikten sonra kapıya doğru ilerledik. Hafif açıktı, biz kapatmamış mıydık burayı?

"Bir şey olmuş burada."dedi Emre o da biliyordu kapıyı tam kapattığımızı.

Cihan beni korurcasına kolumdan tutarak sarılırken, Emre belindeki silahı eline alarak, olabilecek en yavaş şekilde kapıyı itiyordu. Birisi olabilir miydi içeride? Yavaş adımlarla içeriye doğru girdik. Yerdeki ayak izleri değişmemişti tek bir farkla parlaklığını yitirmemiş olanlarla. Bunlar bizim ayak izlerimiz olamazdı biz buraya dün gelmiştik. Peki, kimdi buraya gelen. İçerisi o kadar çok dağınıktı ki ilk geldiğimiz günden eser yoktu. O düzenli halini bozmayan büyük oda yerini koskoca bir dağınıklığa bırakmıştı. Peki ya yukarısı, orası ne haldeydi. -Bizim adını koyduğumuz soyağacı.- Her yer talan olmuştu.

Emre bir anda mutfağa doğru ilerledi.

"Kahretsin ya. Belli oldu amaçları gelenin."dedi içeriden seslenip gelerek. Elindeki silahı yeniden beline yerleştirmişti. Cihan merakla sordu.

"Neymiş amaçları?"

"Mutfaktaki bir not kâğıdı. Notun yanında bir müzik kutusu fotoğrafı vardı."

"Nasıl yani Müzik kutusu ne anlama geliyormuş."

"Bilmiyorum yalnızca tehdit dolu bir not ve yanında bahsettiğim o fotoğraf vardı o kadar. Onu alıp çıkmışlar demek ki ama neden bu kadar çok dağınıklık olmuş."

"Bilmem belki geldiğini belli etmek içindir. Ya da bir şeyleri yok etmek için."dedi Cihan. Ben merakla onları dinliyordum. Emre ellerini çenesine götürmüş bir sağa bir sola gidip duruyordu. Cihan'da etrafını inceliyordu.

"Sen bu bahsettiğin şeyin, müzik kutusunun fotoğrafını çektin mi?" dedim.

"Evet çekmiştim. Ama şuanda hatırlamaya çalıştığım şey o değil bir şey daha vardı burada size göstermek istediğim ama onun yeri neresiydi tam olarak hatırlayamıyorum. Fotoğrafını onun çekmemiştim."

"Peki."

Emre bir anda aklına gelmiş gibi kafasını kaldırdı. Buldum dedi ve salona doğru koşmaya başladı. Kapının sağ duvarında büyük bir tablo vardı. Üzerinde bir kadınla erkeğin evlilik fotoğrafıydı. Bu çok güzeldi. Belki de Ali denilen kişi oydu. Çünkü bu Cenk değildi.

Emre bir anda tablonun önündeki koltuğun üzerine çıkıp tabloyu çivisinden çıkarttı. Arkasında tablonun yarısı kadar bir kasa, şifreli bir kasa vardı ağzım açık bir şekilde yalnızca onu izledim.

"Oh bunu bulamamışlar sanırım. Çünkü ben daha çözemedim."

Cihan Emre'nin yanına giderek kasayı inceledi.

"En çok üçe basılmış kesinlikle ilk rakam o."dedi.

Emre yüzünü inceliyordu. Tahmin etmesini beklemiyormuş gibi. Ama tek sorun Emre'nin şaşırması değil, bende Cihan'ın ilk bakışta anlayabileceğini düşünmemiştim.

"Belki tüm rakamları üçtür." Dedikten sonra şifreyi denedi ama kasa açılmadı.

"Tamam, dört haneli üçle başlıyor. Hah, o zaman belki de şudur."

Diyerek eğlenir bir şekilde kasanın şifresini deniyordu. Ama bu pek denemek gibi değildi çünkü şuan ki girişinde kasa açıldı. Ben hala anlam veremedim.

"Cihan bunu nasıl yaptın."

"Hayatım böyle insanların belli bir kuralları vardır. Onun için yapacakları şifreler bellidir ve üzerlerine bakıldığına göre en sık neye bastıkları çok belli oluyor."

"Peki, şifre."dedi Emre merakla.

"Şifremi? Üç beş sekiz iki."

Emre şok içinde tepkiler veriyordu. Önemli olan ve dikkat edilmesi gereken yer şuanda Cihan'ın şifreyi açmak için sıklıkla kelimesini kullanmasıydı nereden biliyordu onların bunu kullandıklarını. Nereden biliyordu onların kurallarını.

"Bu kasa boş."dedi Cihan içini inceleyerek. Yanına gittim. Nasıl içi boş olabilir?

"Belki içindekileri almışlardır."dedim. Emre emin bir şekilde asla olamaz alsalar neden bu tablo üzerinde aynı şekilde olabilir?

"Belki içini açamadığın için anlamadığını düşünmüşlerdir. Bu şekilde bırakmışlardır ama buda anlamsız o zaman bizim buraya geldiğimizi çok iyi biliyorlardı."

"Bizi başından beri niçin takip etsinler ya da etseler de ne peşinde olduğumuzu nerden biliyorlardı?"

"Bilmem." dedim. Düşünür şekilde camdan dışarıyı izleyerek, nereden bilebilirdi bizim burada bir şeyler aradığımızı.

Cihan bir anda Emre'ye döndü.

"Emre şu çektiğin fotoğrafları gösterir misin?"

"Tabi, bir saniye."

Dedi, sağ cebinden telefonunu çıkartıp çektiği fotoğrafı gösterdi. İlk olarak müzik kutusunu. Çok garipti üzerinde çok değişik desenler vardı neydi acaba anlamı. Anlaşılmayan desenlerdi. Ardından diğer resme geçti. Küçük bir nottu. Cihan telefonu Emre'nin elinden alarak notu inceledikten sonra sesli okumaya başladı.

"Her ne yaparsan yap nereye gidersen git seni eninde sonunda bulucum. Eğer daha fazla kaçmaya devam edersen bu yalnızca senin sonun olur. Can yakmak istemiyorsan artık bana teslim et."

Neydi şimdi bu neyi teslim etmekten bahsediyordu? Yanda ki müzik kutusunu mu, peki ya bu ne anlama geliyordu? Tehdit yağdıracak kadar önem arz eden şey neydi? Peki ya bunu teslim etmiş miydi mesajı alan kişi? Mesajı alan kişi kimdi

Yaz ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin