"Yaman?"dedim sorar gibi ama tanımıştım zaten. Oydu. Yedi yıldır duymamıştım sesini ama üç harften kurduğu basit bir sözcükle tanımıştım onu."Benim."dedi. Tok, gür sesiyle derin bir nefes çektim içime. Boştaki elimle masanın üzerindeki şekerliği kavradım. Heyecanımdan kafam karışıyordu. Bir şeye tutunmasam uçuverecektim sanki.
"Ahu ben! Şeyden..."bir duraksadım. Cümlelerim kafamın içinde dört dönüyordu. "Güzelce'den komşununuzdum. Yani şeyin..." Allah kahretsindi! Yanaklarım ateş saçıyordu. Yine aynı ezik kız diye düşündüğünü duyar gibiydim. "Mustafa'yla Derya'nın kızı."diye bitirdim. Onu aramadan önce cümlelerimi düşünmeliydim ama açmayacağını içten içe o kadar emindim ki!Kısa bir sessizlik oldu. Kendimi o an aptal gibi hissettim. Şekerliği sıkmaya başladım. "Hatırlamadın tabi beni."dedim. Utançtan sesim kısık çıktı. Tam özür dileyip kapatacakken "Hatırladım."diye cevapladı. Derin bir nefes çektim yeniden. Konuya odaklanmalı ve ne için aradıysam onu söylemeliydim. En azından kendime bunu diyordum. Ama kalbim ağzımdan çıkıp kendini yerde patlatacak kadar deli çarpıyordu. Alnımda ince bir ter tabakasının varlığını hissediyordum.
Yine o kısa sessizlik oluştu. Nasılsın falan diye sormasını bekledim sanırım ne bileyim! Aradığıma şaşırdığını söylemesini ya da... Ne de olsa ailelerimizin evi yan yanaydı ama ben son yedi yıldır ondan kaçıyordum. Kasabaya gittiğim anlarda özellikle onun olmadığı zamanlardı. Karşısına çıkmamak için gerektiğinde kendimi eve kapatmıştım. İşe de yaramıştı. Sessizliği ağrıyan kalbime baskı yaptı. Canımı acıttı.
"Rahatsız ettim seni kusura bakma."diye oldukça ciddi konuşmaya çalıştım. Ama sesimdeki ton düşüşü belirgindi.
"Bugün arkadaşımın evinden bana ait olduğunu sandığım bir bellek aldım. Sonra belleğe baktığımda bir video buldum. Arkadaşımda akabinde arayıp kaçmam gerektiğini falan söyledi. Ben de panikledim biraz."
Konu ilgisini çekti herhalde. "Kaçmanı mı söyledi? Neden? Ne var videoda?"diye baya sert bir tavırla sordu. Bir alındım o an. Bu kadar sert bir tonla, azarlar gibi sormasına gerek var mıydı? Emin değildim. Yutkundum zar zor. İyice bunalmıştım. Şöyle etrafıma göz attım ama yakınlarımda kimse yoktu. Gözlerim yeniden bilgisayar çantama kaydı.
"Geçenlerde trafik kazasında öldü diye gösterilen bakan vardı ya onu boğuyorlardı."
Tamamdı. Harika özetlemiştim. Kısık tuttuğum sesimden ötürü duyup duyamadığından bile emin değildim. "Ben ne yapacağımı bilemedim. Bunu nereye teslim etsem başım belaya girmez diye sana..."konuşmaya devam ediyordum ki "Nerdesin?"diye sordu.
Mekanın içine bakarken "Evin aşağısındaki kafede."diye cevapladım. Adam benim evimi nereden bilebilirdi ki kafeyi bilsin! Neden normalde olmayacağım kadar aptal durumuna düşüyordum. Evimin ve kafenin bulunduğu yeri söylemek için ağzımı araladım ama Yaman konuşmaya başladı.
"Çık hemen bulunduğun yerden. Telefonu kapatma. Sokağı takip et. Sağa sola sapmadan yürüyeceksin. Duydun mu beni Ahu?"
Benimle bir askeriyle konuştuğu gibi konuşuyordu resmen. Empati sıfırdı. Gerginliğim yetmezmiş gibi azar yiyor, emir alıyordum.
"Ben o videonun gerçek olduğundan bile emin değildim. Belki Göktuğ bana şaka..."
"Çık hemen oradan!"diye bana resmen bağırdı. Sesi kulağımı deldi geçti. Şekerliği masaya sertçe çarptım. "Sen ne bağırıyorsun bana?"derken yükselen sesimle mekanda bulunan birkaç kişinin dikkatini çekmiş oldum. "Sadece fikrini almak için aramıştım. Gerek kalmadı. Ben başımın çaresine bakarım."dedim ve karşı taraftan Yaman'ın gürlercesine "Ahu!"diye bağırdığını işittim. Ve ne yaptım? Tabiki telefonu suratına kapattım. Bilgisayar çantama uzandığımda telefonum çalmaya başladı. Arayan Yaman'dı. Ekranda turkuaz yazısını görmek biran için tenimi ürpertti. Onu red ederken eşyalarımı toparlayıp sandalyemden kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHU
ActionKimsenin görmediği, saklanacağım bir yer yaptım kendime burada. Benim inime hoşgeldiniz. Burası benim sırrım ve sizi kendime ortak kılıyorum. Ad yok, sosyal medya yok. Siz okuyacaksınız, ben zihnimi size dökeceğim. Her aşığın birgün affedip affetmed...