İnsanın hayatı yollara ayrılıyordu. Ve herkesin kendine çizdiği yol başkaydı, bambaşkaydı. Kimisinin yürüdüğü yola güller serilirken kimisine de dikenler vaat edilirdi.
Geçmişe dönüp baktığımda dikenler görüyordum. Öyle ki yürüyememiş, yere düşmüştüm. Dizlerim yaralıydı, gözlerim kan ağlıyordu. Oysa şimdi benim için geride kalmışlardı. Geçmişin acısı çoktan kabuk tutmuş, izi yok olmaya başlamıştı.Ya da ben öyle sanıyordum. Kim bilir belki de gözüm aşktan kör olmuştu, gözümün önündekini göremez olmuştum.
En zoruda bu değil miydi zaten... Etrafa kör bakan gözler.
Cihangir'le çok uzun bir yoldan geçmiştik. Zaman zaman düşmüştük ama her düştüğümüzde de birbirimize ilk biz el uzatmıştık.
Şimdi de ilişkimiz ciddi bir boyuta devrilmiş, niyetimizi ailelerimizle paylaşmaya başlamıştık.Dün o, bizdeydi. Bugün de ziyareti iade edercesine ben babasıyla, liderle, tanışmaya gidiyordum.
Ve ister istemez içimi abluka altına alan korkularım baş gösteriyordu.
Liderdi o.
İdris Maranoğlu.
Heyecanın dorukta olacağı bir akşamın beni beklediği şimdiden belliydi.
Sabahın ilk ışıkları odama nüfuz ettiğinde uyanmış ve kendimi kışın soğuna inat sıcacık bir duşa bırakmıştım. İlerleyen saatlerde de bugüne yakışacak bir elbise seçmiş ve eksiksiz bir şekilde hazırlanmaya başlamıştım.
Aynadaki görüntüm dudaklarımın iki yana kıvrılmasını sağlayınca halimden memnun bir şekilde odamdan çıkmış ve muhtemelen salonda oturan annemin yanına doğru adımlamıştım. Nasıl göründüğüme dair ondan da onaylama isteyecektim. Zira bu işin ehli olan oydu.
Çok geçmeden merdivenlere yönelmiştim fakat heyecanlı bir şekilde bana doğru gelen annemi görünce adımlarım duraksamıştı.
"Anne, bende senin yanına geliyordum."
"Ay Efsun..." Sesi bir nebze heyecanlı gelince merakla kaşlarım havalanmıştı. Elindeki tableti gözümün önüne sokarcasına gösterdiğinde istemsizce yüzümü buruşturmuştum.
"Tebrik ederim hayatım, ses yarışmasının kazanmışsın. Amerikada ki seçmelere çağırıyorlar."Duyduklarımla beraber yüzümde istemsizce oluşan bir kibir tebessümü belirmişti.
Her daim en iyisi olana kadar durmak yok Beria..."Harika bir haber Elif Sultan. Ne zaman gideceğim yurt dışına?"
Annem, tabletiyle birkaç dosya incelesi yaparken aynı zamanda beraber salona doğru adımlamıştık."İstersen hemen şu an bile gidebilirsin, provalar için en iyisi bu olacaktır ama malum tutturdun bir evlilik arefesi diye aldın başını gidiyorsun." İğneleyici laflarına karşılık göz devirsemde çok oralı olmamıştım o da devam etmişti. "Bana kalırsa iki-üç gün içinde alalım senin bileti."
Onu onaylarcasına kafamı sallamıştım. Bu işinde üstesinden geleceğime hiç şüphem yoktu. Fakat şu an önceliğim farklıydı.
"Anniş.." dedim en sevimli olduğunu düşündüğüm sesimle. İlgiyle bana döndüğünde de ekledim.
"Onu boşver de şimdi sen, nasıl olmuşum onu söyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fabrikatörün Kızı
Подростковая литература"Yanlış anlamayın lütfen, bir anneye göre çok gençsiniz, bekar mısınız?" Kucağımda ki bebeğin bana ait olduğunu düşünmesine karşılık, utançla dudaklarımı birbirine bastırmıştım. "Aslında bakarsanız-" Yanlış anlaşılmayı açığa kavuşturacakken, belime...