1. Kısım

355 15 3
                                    

Garip bir rüya gördüm; iki dağ arasında bir tane uçurum vardı, bir tarafta ben, diğer tarafta ailem vardı. Onlara ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım. Sonra ayağım kaydı ve uçurumdan düştüm. Düşmenin etkisiyle uyandım. Saat 5:30, tekrar uyumaya çalıştım ama başaramadım. 2 saat boyunca yatağımda debelendim durdum. 7:30 da telefonun alarmı çalınca yataktan kalktım. Hazırlandım ve mutfağa yöneldim. Abim masada oturmuş kahvaltı yapıyor, annem başka şeyler hazırlıyordu. Babamda arkamdan geldi.

"Herkes hazır mı?" Diye sordu. Bugün büyük gündü, abim bugün yurt dışına okumaya gidiyordu, onu havaalanına götürecektik. Annem telaşlı bir şekilde;

" Oğlum eminsin dimi eksik bir şeyin yok?" diye sordu. Abim alaycı bir tavırla cevap verdi:

" Eminim güzellik, merak etme sen. "

10 dk sonra evden çıktık. Havaalanına geldiğimizde hiç sevmediğim anlar yaşadık, abim valizlerini çıkarınca annem göz yaşlarına hakim olamadı. Bunu gören abim minik bir gülümsemeyle anneme sıkıca sarıldı. Teker teker hepimize sarıldı sonra havaalanına doğru yönelmeye başladı. Bizde arabaya bindik. Beni okula bıraktılar. Okul binasına girdiğimde derin bir iç geçirdim. En üst kata müdür yardımcısının odasına doğru yöneldim. Kapıyı çalıp açtım, hafif bir tebessümle konuşmayı başlattım:

" Hocam girebilir miyim? " Müdür yardımcısı beni gördüğüne hiç şaşırmamış durumdaydı.
" Geç Emre, geç otur. "

Ama ben buna şaşırmıştım.

" Buyrun hocam?"

" Emre, açık konuşacağım, durumun hiç iyi değil, derslerine hiç önem vermiyorsun, bu gidişle sözlülerin çok düşük gelecek."

Hüzünlü bir konuşmayla cevap verdim:

" Haklısınız hocam, daha dikkatli olacağım "deyip çantamdan babamın yazdığı dilekçeyi çıkarıp hocaya verdim. Hoca dilekçeyi okuduktan sonra bana geç kağıdı verdi. Sonra 10/D sınıfına yöneldim. Kapıyı çalıp sınıfa girdim, hocaya geç kağıdını verip sırama yöneldim ve kafamı sıraya koydum, gözlerimi kapattım.

Tenefüste bekldiğim kişi, 9 yıllık arkadaşım, kardeşim dediğim çocuk, Göktuğ geldi. Küçüklüğümde Göktuğ'yla aynı mahalledeydik, bir grup kendini kabadayı sanan çocukların arasından kurtarmıştım onu, o günden beri hep birbirimizi kolluyoruz. Bu senede şansa aynı okula ve sınıfa düştük. Meraklı bir şekilde konuşmayı başlattı:

" Neden geç geldin? "

"Abimi havaalanına bıraktık " diye cevap verdim.

" Anladım " dedi. Daha sonra beni bu okulda tutan nadir etmenlerden bir tanesini gördüm.

Kumral uzun yarı kıvırcık saçları, o muhteşem ela gözleri, ve sonunda beni en büyük hayallerime götüren gülümseyişi... İşte benim hayatım da bundan ibaret, beni her zaman bir arkadaşı olan bir kızı sevmek. Tam onu düşünürken bir omuz beni bu düşüncelerden sıyırdı. Boyu benimle aynı, dağınık saçlarıyla Ömer duruyordu karşımda.

"Pardon, omzum kaydı" dedi alaycı bir ses tonuyla, onun yanında duran arkadaşları kıs kıs güldü. Ben duymamazlıktan gelip sınıfa geri döndüm. Ders dramaydı, bu yüzden cam kenarında oturan bir arkadaşımdan yer değiştirmek istedim, kabul etti.

Ders boyunca dışarıyı izlerken binanın önüne bir polis arabasının park ettiğini gördüm, bu ilk değildi ama nedense içimde kötü bir his oluştu. Ders bitimine 10 dk kala kapı çaldı, içeri müdür girdi.

" Dersi böldüğüm için özür dilerim hocam ama Emre Erdem'i almam gerek " dedi. İçimde ki kötü his beni yanıltmadı.

Sınıftan çıktık, iki tane polis memurunun yanına gittik. Telaşlı bir sesle:

"Bir sorun mu var?" Diye sordum.

Memurlardan bir tanesi samimi bir sesle konuşmaya başladı:

"Emre, bugün saat 3:30 civarında bir ihbar aldık, sizin eve bir hırsız ihbarı, oraya bizzat kendim gittim, evinizin kapısı açıktı, ve ortalık savaş alanına dönmüştü. Ailenden de haber yoktu. Evin kapısında yabancı dille yazılmış bir not bulduk." Notu bana uzattı, Fransızca yazıyordu, küçükken öğrenmiştim bu dili.
" Bu ne demek oluyor? " diye sordum.

" Ailenden haber alamıyoruz, telefonlarını çöpe atmışlar, nerede olduklarını bulamıyoruz." Dedi polis.
İçimde bir korku oluşmaya başladı. Polis devam etti:

" Aileni arama listemize aldık, şimdilik kayıp durumdalar. Tenefüste eşyalarını hazırla, seni karakola götürmemiz lazım. Üzgünüm Emre."

Adam her şeyi o kadar sakin söylemişti ki, bir an için idrak edemedim, sonrasında gözlerim doldu, ama ağlamadım. Yavaş bir şekilde sınıfıma geri döndüm, hoca bana ne olduğunu sorunca cevap vermedim, kafamı sıraya yaslayıp gözlerimi kapadım.

Kayıp (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin