Sabah her zamanki gibi tam zamanında kalktı, giyindi ve işine gitti. İşinde başarılıydı. Çok çalışır, vaktinin tüm zamanını ofiste geçirirdi. Takside düşüncelere daldı. Her sabah takside düşünmeye vakit bulurdu. Yeteneği vardı ve bunu boşa harcamıyordu. En azından iyi para kazanıyordu. Gülümsedi. Aklına annesi geldi. Çok uzun zamandır görüşmemişlerdi. Aklından onun yanına ne zaman gidebileceğinin hesabını yaparken işyerine varmıştı bile. İçeri girdi. Masasına ilerlerken birkaç kişiye selam verdi. Bu sabah üç kişi gülümseyerek, iki kişi ise umursamaz bir şekilde "günaydın" diyerek ona karşılık verdi. Bir kişi ise onu görmedi veya görmezden geldi. Bu onun için her sabah oynadığı bir oyundu. Ona komik gelen tarafı ise kimse ona ilk selamı vermezdi. Hep bunun ona özel bir durum olup olmadığını merak ederdi.
Masasına oturdu ve çantasından son iş için yaptığı taslakları çıkardı. Bugün onları patronuna sunacak, beğenilirse tamamlayacaktı. Beğenileceğinden son derece emindi. Sonuç şimdiden gözlerinin önünde belirdi. Gülümsedi. Taslakları sunuma götürürken kendini çocuk gibi hissetti. Ne zaman sunum yapacak olsa böyle hissederdi. Aklına ilk resim dersinde yaptığı resmi ablasına gösterişi geldi. Gözünün önünde ablasının abartılı tepkisi vardı. Kendini küçük bir kahkaha atmaktan alamadı. Çok beğendiğini söylemiş, ardından resmin neyi anlattığını sormuştu. O zamanlar bunun çok saçma olduğunu düşünmüştü. Eğer resim söylediği kadar iyiyse ne anlatmak istediğini çaba bile harcamadan anlamış olmalıydı. Aklına o zamanlar ablasının düşüncelerini ne kadar önemsediği geldi. Şimdi böyle bir şeye ihtiyacı olmadığını düşündü.
Sunum yapacağı odanın önünde durdu ve derin bir nefes aldı. Tam o sırada telefonuna bir mesaj geldi. Ablasındandı. "Taslaklar harika olmuş. Eminim kolaylıkla onaylayacaklar." Gülümsedi. Derin bir nefes aldı ve kendine daha çok güvendiğini hissetti.
Kapıyı tıklattı ve içeri girdi. İçeride patronu ve çok güzel bir kadın karşılıklı oturuyorlardı. Kadın öyle güzeldi ki gözlerini bir an ondan alamadı. Her zaman öyle güzel olmak istemişti. Kadına bakarak düşüncelere dalmıştı ki patronu derin sessizliği bozarak onu "en iyi çizerlerimizden" eklemesini yaparak kadına tanıştırdı. Kadın, nazik bir baş hareketiyle onu selamladı. O da aynını yapmak istedi ama pek başarılı olamadı. Ne zaman birini başıyla selamlamak istese ortaya yemlenen bir tavuğu andıran hareketler çıkardı. Kadınla bir süre bakıştıktan sonra taslaklarına yöneldi. Patronu, "o konuda..." diyerek onu durdurdu. Eliyle kadını göstererek "işi ona verdik. Farklı fikirleri var." Dedi. Bir süre olduğu yerde kaldı. Şok olmuştu. Sonra gülümseyerek "iyi" dedi "zaten benim de elimde fazlaca iş var. Hepsini nasıl yetiştireceğimi düşünüyordum." Arkasını döndü ve çalışma masasına yöneldi. Kimdi bu kadın? Tamam, iyi biri gibiydi ama bu kadar önemli bir projeyi nasıl olurda yeni birine verebilirlerdi?
Çalışma masasına vardığı. Taslaklarını önüne koydu ve düşünmeye başladı. Onları atmalı mıydı? Gelecekte işine yarayabileceklerini düşünüp saklamaya karar verdi. Taslakları çantasına koyacaktı ki arkasından kadının sesini duydu; "Bunlar çok güzel çalışmalar. Çok yeteneklisin." Şaşırdı. Ondan böyle bir iltifat beklemiyordu. Teşekkür etti. Kadın bir süre durakladı ve "projede bana yardım etsen çok mutlu olurdum" dedi. Bu onu daha çok şaşırttı. Güçlükle "tabii, elimden geleni yaparım." Diyebildi. Kadın, gözlerini kocaman açarak çok sevindiğini söyledi ve ekledi "o zaman bu akşam benim evimde proje hakkında konuşabiliriz." Teklif kabul edildi ve mesai bitişinde buluşmaya karar verildi. Kadının çok kibar ve sevimli biri olduğunu düşündü. Taslaklarını çantasına koydu ve bir bardak su almak için mutfağa gitmeye karar verdi. Yolda kadını tekrar gördü. İşe henüz bu sabah başlamasına rağmen herkesle iyi geçiniyordu. Hatta halkla ilişkilerdeki şu adamla bile hemen samimi olmuşlardı. Oysaki kendisi aylardır adamı kahve içmek için dışarı davet etmeye çalışıyordu. "Onun gibi biri için bu gayet mantıklı." diye düşündü "şaşırmamak gerek."
Kadın yeni gelmiş olmasına rağmen etrafta hakkında çok şey konuşuluyordu. Normalde ressam olduğunu, bu aralar maddi açıdan sıkıntıda olduğu için burada olduğunu öğrendi. Kendi kendine "Demek ki hayallerinin peşinden koşmak karın doyurmuyormuş." diye düşündü. Bu düşünce içini kaynağını anlamadığı bir huzurun kaplamasına neden oldu. Daha sonra aklına yeniden annesi geldi. Telefonu aldı, rehberden annesinin numarasını buldu ve onu aradı. Telefon uzun uzun çalmasına rağmen telefonu açan olmadı.
Mesai bitiminde bir süre kadını bekledi. Kadın, bir motorun üstünde geldi, kaskını çıkardı ve ona bakarak "hadi" dedi. Tereddütle cevap verdi "motor bana göre değil. Fazla tehlikeli" biraz duraksadı ve devam etti "daha önce hiç motora binmedim." Kadın şaşırmış gibiydi. Gülümsedi ve "bence bir kez olsun denemelisin" dedi. Kadının uzattığı kaskı aldı ve motorun arkasındaki yerini aldı. O anda annesi aklına tekrar geldi. Küçüklüğünde yanından hızla geçip giden motorlara bakışını ve savurduğu sessiz küfürleri hatırladı. Kadın gaz pedalını çevirdiğinde aniden "lütfen fazla hızlı gitme olur mu?" dedi. Kadın yalnızca gülmekle yetindi ve yola çıktılar.
Çok geçmeden kadının evine varmışlardı. Eve geldiklerinde kadın, "rahatına bak" dedi. Kadın mutfağa gittiğinde beyaz koltuklardan birine oturdu. Etrafına şöyle bir baktığında evin hiç de maddi sıkıntıdaki birinin evine benzemediğini düşündü. Oda çok şık düzenlenmişti. Her duvarda resimler asılıydı. Bunlardan çoğunun altında kadının ismi ve imzası vardı. Mutfaktaki kadına seslendi; "yaptığın resimler harika! Nasıl olmuş da satılamamışlar?" bunu söylerken bir resme dalmıştı. Kadın mutfaktan elinde bir şişe şarap ve iki kadehle odaya girdi ve arkasından resme bakarak "aslında satılmışlardı." dedi "ben vermek istemedim." Biraz tereddüt ettikten sonra kadına "eğer bu resimleri satsaydın şimdi şirkette zaman kaybetmek zorunda kalmazdın." dedi gülümseyerek. Kadın bir süre sessiz kaldı. Anlamamış gibiydi daha sonra gülümseyerek cevap verdi "sanırım yanlış anlaşılma olmuş. Şirkete ben başvurmadım. Patronunuz benden çizimleri yapmamı rica etti." Derin bir sessizlik oldu. Yüzündeki gülümseme buruklaştı. Ailesi zengin olmalıydı. Yoksa ressamlar böyle para kazanamazlardı. Bu düşünce onu biraz rahatlattı.
Kadın, elindeki şarabı göstererek sessizliği bozdu, "şanslısın" dedi "Fransa'dan gelen arkadaşlarımın getirdiği şarabı henüz açmamıştım. Sana kısmetmiş." Kadının yüzündeki asla kaybolmayan gülümseme onda farklı duygular uyandırıyordu. Hem etkileniyordu -ki kadın gerçekten çok güzel bir gülümsemeye sahipti- hem de sinirlerinin iyice gerildiğini hissediyordu.
Kadın, kadehlere şarabı doldurup birini ona uzattığında "ben içki içmem" dedi. Kadın bir kez daha şaşırdı. Gün içinde en çok yaptığı ikinci yüz ifadesi de buydu. Bir süre sonra kadın yeniden gülümsedi ve "denemeni istiyorum, benim için" dedi. Yüzündeki gülümsemeyi daha da büyüterek devam etti "hem hayat bazı arzuları bastırmak için fazla kısa." Daha birkaç saat önce tanıştığı bir kadın için neden bir şey yapacaktı ki? Yine de kadehi aldı. Tam şarabı dudağına götürmüştü ki kadeh elinden kayıp kırıldı ve parçaları dört bir yana dağıldı. Küçük bir haykırıştan sonra kadından özür dileyip yerdeki parçaları toplamaya başladı. Kadın, önemi olmadığını söyleyerek daha öne dağılan parçaları toplamak için eğildi.
Cam kadehin kırılan büyük bir parçasını yerden alırken elini kesti. Hiç sesini çıkarmadı. Acı duymadı. Yalnızca akan kanı izledi. Uzunca bir süre elinden sızan kana baktı ve hala vücudunda olan kanın büyük bir hızla damarlarında aktığını hissetti. Elini kesen parçayı yeniden yerden aldı ve kadına arkasından yaklaştı. "Haklısın" dedi cam parçayı kadının boğazına bastırırken "hayat arzuları gizlemek için fazla kısa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya Halleri
Truyện NgắnDünyanın binbir türlü hali var. Hikayelere bir göz at. Dünyanın her halini benimle beraber görmek ister misin?