Günümüz
Bay park öğleden sonra aylardır çalıştığı ihaleyi almadığı için sinir ile toplantı odasından kravatını gevşeterek çıkmıştı.
Tüm bunlar için aylarca çaba sarf etmişti onca emek kaybedilen dolarlar.Hepsi boşa gitmişti
Adam odasına girip kapıyı sertçe çarpıp saçını karıştırdı.Nerede yanlış yaptım acaba diye dosyaya göz atacakken toplantının başından beri durmadan çalan telefonunu sinir ile 33.kattan aşağıya atmak istedi.Telefonun ekranına bakınca oğlu ile daha ilgili olan koruma Hyun-shik'in aradığını gördü ve içinden.
"Ayş Jimin seni velet yine ne yaptın."
Diye geçirince sakinleşmeye çalışıp telefonu açtı.
Derin bir nefes aldıktan sonra sakin bir ses ile "Yine ne oldu"dedi
Koruma korkak ve titrek çıkan bir ses ile patronunun sorusunu yanıtladı.
"B-bay park şey.. oğlunuz Jimin yine kaçmaya çalıştı"
Korumanın dediği şey ile bay park zor tuttuğu siniri ile konuşmak istesemesede konuştu tekrar bu sefer dişlerini sıkarak.
"Nasıl kaçtı yine bu oğlan siz ne sikime yarıyorsunuz. Kaç kişisiniz orada ve korumanız gereken sadece lanet olası bir kişi var!"
Diyerek genç korumanın yüzüne telefonu kapatmıştı.Hızla kalkıp askılık tan paltosunu alıp şirketten çıkarak araba ile eve doğru ilerledi.
Jimin'den
Minik beden yeniden başarısız olan planı ile stres içinde odada bi sağa bi sola küçük ama hızlı adımlar ile gidip gelirken bir yandan güzel alt dudağını kemiriyordu.Çok kez denemişti bu altın kafesten kaçmayı.Ama her seferinde içinde ki umut ile kaçmayı denerken en fazla 1 sokak uzaklaştık tan sonra babasının adamları tarafından yakalanıyordu.
Babası birazdan gelecek ve her zaman ki gibi belkide yüzlerce kez tekrarladığı sözleri tekrar söyleyecekti.
Jimin artık bıkmıştı aynı bahaneler den.20 yaşına girmesinden 2 hafta geçmişti.O kadar üzülüyordu ki yaşayamadığı çocukluğu için.O sokakta arkadaşları ile oyun oynamıştı,okula gidip arkadaşlar edinmemişti,o hiç top ile oynayamamıştı veya jimin hiç şeker yememişti.
(Hemofili hastaları diş ve ağız kanaması sorunu yüzünden yumuşak ve sulu besinler tüketmelidir.)
Tüm bu yaşayamadıkları boş bomboş geçen 20 yılı düşünürken ağzına gelen metalik tad ile dudağını kemirmekten kanamaya başladığını fark etti.
Küçük beden telaş ile komidinin üzerinden peçete alıp dolgunluklarına bastırdı.
Sarışın neredeyse yarım saattir dudağına peçete bastırıyordu.Tekrardan yeşil hareleri yaşlar ile doldu ve tatlı sesi ile tanrıya isyan etti.
"T-tanrım ben çok zorlanıyorum artık dayanamıyorum"
Derken incilerini zümrüt yeşili gözlerden bırakmıştı bile.
Tekrardan devam etti.Kadife sesi ile isyan solu kelimeleri fısıldıyordu.
"Ben bu şekilde yaşamak istemiyorum özgür olmak istiyorum."
Genç çocuk yaşamak istiyordu.Sadece bu konuşmaları ağlayarak defalarca babasına anlatırken evdeki çalışanlar yüreği buruk bir şekilde çaresiz çocuğu dinlerdi hep.
Çocuk kanayan dudağı ile ağlarken kapı tıklamıştı.Gir demek istemiyordu hiç.Yalnız kalmak istiyordu şuan sadece.
Ama yinede çocuk istemeye istemeye "gir" demesi ile son 2 yıldır evlerine gelen Matilda adında ki çalışan göz hapsine girmişti minik bedenin.Matilda diyer çalışanların aksine jimin'e daha yakın davranır dertlerini dinlerdi.
Matilda gördüğü görüntü ile içi sızlamış minik bedene doğru hızla ilerlerken konuştu.
"Aman tanrım....Jimin bu ne! hemşireye haber vermedin"
Jimin kadını takmayarak naif sesi ile konuştu "Neden geldin?"diye sordu yaşlı kadına.
"Babanız sizi salona çağırıyor"Jimin histerikçe gülüp odasından çıkarak asansöre bindi.Babası düşer diye merdiven kullanmasına katiyen izin vermezdi çünkü.
Asansörden inip küçük adımlar ile salona ilerlerken salonda sessizlik hakimdi babası görüş açısına girdi yaşlı adam arkası dönük pencereden dışarıyı izliyordu.
Jimin bu alışık gergin ortama alışkın olduğu için artık eskisi kadar gerilmiyordu.Babası konuşmaya başlarken elindeki peçeteyı dudaklarına bastırdı.
"Bıkmadın mı? Her seferinde bir umutla kaçıp hüsran ile geri dönmekten park ?"ihtiyar adam soy adını bastırarak söylemişti.
Jimin derin nefes alarak "Hayır"dedi.Yaşlı adam artık çok sıkılmıştı.sinir ile tekrar soru sordu.
"Peki ya benim tatlı oğlum imkansız olsa da diyelim ki bu evden kaçmayı başardın.Nereye giderdin ? Nasıl giderdin nasıl yaşarsın ?"
Yaşlı adam bu sefer alay ile sorduğunda Jimin susması ile yaşlı adam histerikçe gülüp tekrar konuştu.
"İşine gelen sorulara cevap verebiliyorsun değil mi park ? İdda ediyorum sen vücudunda ki bu hastalık ile dışarıda en fazla 1 gün sağlam kalırsın.Bu hastalık olmasaydı bile de sen doğduğundan beri buraya mahkumsun sevgili oğlum ne sanıyorsun ki ? dışarısı izlediğin saçma dizi ve filmler gibi toz pembe mi ?"
Jimin bu tavır ile kendini kötü hissetmişti işte kimse onu anlamak istemiyordu anlamaya çalışmıyordu.Kimi kandırıyordu ki çevresinde babasından başka kimsesi yoktu ki.
Babası pencereden kafasını çevirip oğluna doğru yürüdü.Gözleri bir yandan çocuğun kanayan dudağına kayarken ellerini sarı ve yumuşak tutamalara sararak konuştu yine.
"Jimin sen nadide bir çiçek gibisin o kadar güzelsin ki ne yaparsan yap sana kızsam bile fark ettiysen sesimin desibeline dikkat ediyorum sen.. sen çok narinsin tıpkı her an kırılacak gibi seni elimde olsa cam bir fanusa saklar sonsuza kadar sakladım bir tanecik oğlum seni çok seviyorum"
Diyerek sarıldı oğluna.Mingyu oğlunun üzerine titreyerek sarmalarken jeon jungkook'un matilda'nın aracılığı ile salonda ki koltuğun altına yerleştirilmiş ses dinleme cihazı ile jeon Jungkook tarafından dinlendiklerinin farkında değillerdi.
🌙
Yorumlarınızı bekliyorum bu bölümde jiminin yaşamından bahsetmek istedim.
İyi günler....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEMOFİLİ |JİKOOK|
FanfictionJeon Jungkook suç ortağının hastalığı nedeni ile herkesten sakladığı oğluna saplantılı derecede aşık olur. Hemofili, pıhtılaşma faktörlerinin eksikliğinden dolayı kanın olması gerektiği gibi pıhtılaşmadığı nadir bir hastalıktır.