Sabah erkenden kalktığımda ilk işim kahve içmek oldu. Uyanır uyanmaz kahvaltı yapmaktan her zaman nefret etmişimdir.
Bilgisayarımı alıp maillerime baktım. Dünün ardından sözleşmem bitmişti ve yani bir tane imzalamam gerekiyordu, şimdiden istekler gelmişti bile.
Bu sektörde neredeyse beş yıldır vardım ve oldukça memnundum sonuçta parası tüm meslekleri sollardı. Bırakmak istemezdim.
Beş yılda bir sürü kisi tanımıştım bazıları ayrılmıştı yeni bir düzen kurmuştu bazıları ise çiftleriyle evlenmişti. Saçma geliyordu bu düşünce, kaç kişinin siktiği adamı nasıl biri sevebilirdi?
En ünlü sektörden mail gelince ilk iş ona baktım. En yüksek maaşlı yerdi burası reddetmemek için bir nedenim yokken partnerimin ismine baktığımda bir neden görebilmiştim.
İrfan can Eğribayat.
Nefret ederdim ondan. Az çok konuşmuşluğumuz olmuştu. O kısa sürede midemi bulandırıcak seviyeye gelmişti. Egolu itin tekiydi. Ayrıca kıskançtı da sırf partneriyle aynı parayı almadığı için kavga çıkarmıştı. Tamam belki haklıydı ama umrumda değildi her halükarda hareketleri batıyordu.
Saat altıda görüşme olacağından ev işlerini halledip duşa girdim. Dolaptan siyah takım elbisemi alıp giydim çıkmadan öncede parfüm sıkmayı da ihmal etmedim.
Arabamı sürerken hala ne karar vereceğimi düşünmedim ama sonuçta bu sektörde herkes birbirini sevmek sorunda değildi parası iyiyse karşımızdaki kişinin önemi yoktu. Bende aynen öyle yapacaktım. Ne diye düşünüyordum ki? Paramı alayım yeter o bana.
Arabayı otoparka park edip toplantı salonuna girdiğimde direk gözüme çarptı. Ağzındaki sakızı gevşek gevşek çiğniyordu. Dedim ya en ufak hareketi sinirimi bozmada yeterdi. Telefonundan bakışlarını kaldırdığında kısa bi bakıştık ardından yüzünü ekşilterek baktı.
Bir dakika o bana mı yüzünü ekşilttti? Bak sen şu işe. Sanki biz sana çok meraklıyız.
Gerekli kişiler de geldiğinde odaya geçip masanın etrafına oturduk. Azcık süzüp yanıma oturmak zorunda kalmıştı, beyefendi.
Kel kafalı adam söze başladı. Sanırım bu işlerle bu adam ilgileniyordu. "İkinizde hoş geldiniz. Teklifimi reddetmeyip geldiğiniz için ayrıyeten teşekkür ediyorum." Dağ ayısı dilini ağzının içinde şıklatıp "No problem." Demişti. Masadaki herkes ona şaşkınca bakarken o gayet rahat haliyle ellerini birbirine kavuşturmuş keltoşun diyeceklerine odaklanmıştı.
Keltoş öksürüp kaldığı yerden devam etti. "Haftada bir yapsanız yeterli olucaktır, izleyeciler zaten özellikle sizden ayrı olarak memnun olduğundan ikinizi bir arada gördükleri zaman yeteri kadar tatmin olacaklardır. Sözleşme iki yıl eğer devam etmek istiyorsanız uzatabilirsiniz maalesef ki sizlerinde bildiği gibi bırakma gibi bir lüks yok." Tamam abicim paraya geçsene bunları zaten biliyoruz.
"Para konusuna gelirsek Livakovic bey için 800 dolar, İrfan bey içinse 700 dolar-"
Yanımdaki çocuk masaya vurarak hayırdır çekti. "Bana niye daha az veriyorsunuz. Şundan ne farkım var? Hem tüm eziyeti ben çekiyorum hem de daha fazla parayı alan o." Ohh, suratına bakarak sırıttım. Komik gözüküyordu.
"İrfan bey biliyorsunuz ki sizin popülariteniz Livakovic beye nazaran daha az. Sebebi bu yüzdendir."
Mızmızlanması cidden komiğime gitmişti. Resmen küçük çocuk gibiydi. "Banane bende aynı fiyattan istiyorum ondan aşağı kalır yanım ne ki? Fiziğim güzel yakışıklıyım, performansımda iyi."
Keltoşla birazdan didiktikten sonra en son karşımdaki adam kabul etti. "Bu seferlik böyle olsun her iki tarafında gönlü olsun." Deyip daha fazla uzatmadı. Uzatırsa İrfan da uzatırdı.
El tokalaşıp konuşmamız için ikimizi baş başa bıraktılar. "Bakışını sevmedim, kötü bakıyorsun." Kendisinin attığı bakışı ona göstersem o bile gülerdi. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Kollarımı birbirine kavuşturup full odak sandalyemle birlikte ona döndüm.
"İticisin." Diyebildim. Birkaç saniye kaşlarını şaşkınca havada tutup indirdi. Sonra oflayıp omuz silkti. Çocuk çocuk hareketleri vardı, başkası yapsa sevimli gelebilirdi ama kazık gibi adam yapınca üzerinde absürt duruyordu.
"Neyimi beğenmedin, oysa herkes peşimde." Ne ego akıyordu be kardeşim. "Beni ilgilendirmiyor kardeşim." Dilini damağına vurup şıklattı. "Kardeşim ne ya? Yarın sevişicez sen hala kardeşim diyorsun. Abi diyeyim mi fantezin filan mı var? Tamam derim bana uyar." Bunun kafası iyi miydi, amına koyayım?
"Oğlum sen ne değişik bi çarsın." Biraz yaklaşıp koluma girdi. Lan kafayı yiyeceğim ne bu yakınlık?? Onu ittirdiğimde daha fazla sokuldu. "Oğlum gitsene, ananı ha." Masadan kalemi alıp diğer elime tutuşturdu. Kağıtları önümüze çektiğinde imzalamam gereken yeri işaret etti. Zaten biliyordum göstermesine gerek yoktu.
İmzalayıp kaleme ona verdim ve aynı şekilde İrfan da imzaladı. Kolumdan hızlıca ayrılıp kendini yanımdan uzaklaştırdı.
"Ya amma naz yaptın, anasını satayım sonunda be. He bizde sana meraklı değiliz paramı alıp giderim şuna bak sanki kör kütük aşığız da iticisin cart curt diyor. Değişik, beni deli etme çıldırtırım." Bu bipolar mıydı amına koyayım? Az önceki hareketiyle bu hareketi birbirine uyuşmuyordu.
"Oğlum noldu lan iki dakika da?"
"Salak senin için mi sırnaştığımı sandın? Oğlum para nerde ben orda. Anlık vaz geçersin diye şey ettik işte sende anlamadın ne safsın." Oğlum sen benle daşşak mı geçiyorsun? Geçmişti.
"Oğlum senin ağzını yüzünü kırarım, dalga mı geçiyorsun?" Ayağa kalkıp telefonunu cebine attı. Sahte öpücük atarak kapıdan dışarıya çıktığında arkasından takip ederek duyabileceği şekilde konuştum.
"Aç köpek." Adımlarını hızlandırdığında az daha zorlasa koşacaktı. Asansörün düğmesine basıp bineceği sırada ona yetişip bindim. "Çok mu havalısın." Başını olumlu anlamda salladı. Elimde kalacak.
"Numaramı mı istiyorsun anlamadım ki. Niye takip ediyorsun?"
"Senide numarınıda başlatma şimdi. Hayırdır noluyor sana?" Kaşlarını çatmış asansörün otoparka inmesini bekliyordu, puşt. Bu piç çok fena sabrımı zorluyordu.
Tam konuşmaya baslayacağı sırada asansörün otoparka inmesiyle koşarak yanımdan ayrıldı.
Kaç bakalım Eğribayat, bakalım nereye kadar kaçabiliyorsun?
Hayırlı olsun bakalım xd
Oy ve yorum atmayı unutmayınız.
Öptümz