Hayat hep sıradandır diye düşleriz bir çoğumuz.
Fakat öyle bir an gelir ki dönüm noktamız olur.
Ya aydınlığa kavuşturur içimizdeki geceyi,
Ya da ebediyen hasret bırakır karanlığa ışığı.
Benim de gecem elbet bir gün aydınlığına kavuşacaktı...
Hissediyordum, bu benim tahmin bile edemediğim bir anda olacak ve hayatım tümüyle değişecekti.
Tepetaklak mı olacaktım? Yoksa düzelecek miydim?
İşte o bilinmezin en bilinmeziydi
Yarın ne olacak o ise hiç belli değildi...Gözlerimi yine her zamanki gibi aşırı sıradan bir güne açmıştım. Her sabah yaptığım gibi formumu korumak için sporumu yapıp duşa yöneldim. Duştan çıktığımda mutfaktan gelen bir koku nedeniyle kendimi mutfağa doğru koşarken buldum. Bu annemin mis gibi kokan ekmek pizzasıydı. Annem görüş alanıma girdiği an üzerine atlayıp yanağından öptüm." Günaydın yeryüzünün en hamarat annesi günaydınnn" diyerek annemin yanağını sıkıştırmaya başladım. Annemin surat ifadesinden anladığım üzere pek mutlu uyanmıştı bu sabah."Dünya güzeli kızım benim. Günaydın."dedi ben ekmek pizzalara göz ucuyla bakarken." Nefise sultan döktürmüşsün yine"deyip pis pis sırıttığım sırada annem de yüzüme bakarak " Sen anneni ne sandın kızım" dedi. Hafif bir gülümsemeden sonra babamın yokluğunu farkettim. "Eee babam nerede? Kalkmadı mı daha?" Diye bir soru yönelttim anneme. Cevap gecikmedi. "Kızım baban markete gitti. Birazdan gelir herhalde."diye yanıtladı beni. Daha sonra üstümde hala bornoz olduğunu farketmiş olacak ki. "Kızım Allah aşkına senin bu halde burda ne işin var? Git üstünü giyin öyle gel."diyerek azarladı beni. "Tamam Nefise sultan ya sabah sabah ne bu şiddet bu celal! Üstümü giyinip gelirim kahvaltıdan sonra kursa gidicem zaten" diyerek annemi yanıtladım. "Tamam" anlamında başını sallayınca yanağından öpüp yanından ayrıldım. Üzerime rahat olması açısından tayt giyip, ince kısa kollu beyaz bir tişört geçirip mutfağa yöneldiğim sırada kapı çaldı. Babam gelmiş olmalıydı. Anneme "Ben baktım" diye seslendikten sonra kapıyı açtım. "Ooo buyurun efendim hoşgeldiniz günaydınlarrr" diyerek babamı karşılayıp yanağından öptüm. "Babasının birtanesi günaydın. Bugün kursun var dimi senin?"diye bir soru yöneltti. "Evet babacım. Barış hoca yeni şarkı araştırın dedi. Bugün onları değerlendireceğiz."diyerek cevap verdim. "Tamam kızım. Ben sana çok güveniyorum ve destekliyorum. Unutma."dedi. Bende teşekkür amaçlı bir öpücük daha kondurdum yanağına. İkimiz birden mutfağa yöneldik. Annemin mükemmel pizzalarından fazla kaçırmayacak şekilde yedikten sonra ikisini de yanağından öpüp çantamı almak için odama yöneldim. Odamın kapısından çıkarken telefonumu elime aldım ve Bulut'a "Nerdesin?"yazdım. Erkek arkadaşım olmasına rağmen pandomim kursuna sırf benim için yazıldığından arada devamsızlık yapardı. Bu da o günlerden biri miydi acaba? Dışarıya çıkmadan önce "Ben çıktım" diye bağırdım mutfağa doğru. "Gecikme kızım" dedi babam. Ayakkabılarımı giyip kapıyı kapattım.
Asansöre bindiğim sırada telefonum titredi. Mesaj Buluttandı. "Aşkım ben bugün gelmeyeceğim hiç keyfim yok. Sen bana kararlaştırdığınız şarkıları mesaj atarsın. Öptüm." Şaşırmamıştım. Hep böyle yapıyordu. "Hayır yani madem devamsızlık yapacaktın böyle o zaman neden yazıldın?"diye söylendim kendi kendime. Ardından tripli olduğumu anlaması için "Tamam" yazıp gönderdim. Hava bugün çok güzeldi. Bulut dahil hiç kimsenin huzurumu kaçırmasına izin vermeyecektim. Veremezdim. Kursa ne kadar motive gidersem, o kadar yüksek performans sergilemem demekti. Pandomim dört yaşımdan beri yaptığım ve zevk aldığım bir şeydi. Hiç bırakmak istemedim üniversite sınavına bile hazırlanırken bir gün devamsızlık yapmamıştım. İyiki de bırakmamışım diyorum bazen kendi kendime. Çünkü İstanbul Devlet Konservatuvarını kazanmıştım. Hayatım boyunca hayalini kurduğum okulun Tiyatro bölümünü kazanmıştım. Eee yıllardır hem drama hem pandomim kolay iş değildi tabiki. Sıkılmadın mı hiç? derseniz hayır hiç sıkılmadım. İstediğiniz, sevdiğiniz bir şeyi yapıyorsanız eğer, sıkılmıyorsunuz. Aksine keyif alıyorsunuz.