Hoş geldiniz canlarrrrrr. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur. Sizleri seviyorummmm ve çok da uzatmadan bölüme alıyorummmmmmmmmmm..
İçimde bir korku yoktu diyemem. Kapının deliğine doğru ilerlediğimde şaşırtıcı bir şekilde kimse yoktu. Kapıyı açtığımda yerde orta büyüklükte sarı kurdeleli siyah bir kutu gördüm. Korktum..çekindim.. Ama meraklanmıştım da, onu eve aldım. Masaya geçtim. Notu katlayıp kenara koydum. Dikkatli bir şekilde sarı kurdeleyi çözmeye başladım. Kutuyu açtığımda başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Dondum. Tıkandım. Nefes alamadım. Hissedemedim. İçindekilere bakarken kupa bardağı çıkardım. Yatağımın yanı başında olan aile fotoğrafımız kupaya bastırılmıştı. Gözümden bir damla yaş aktığını hissettim. Ama ne hissettiğimi bilmiyordum.
Mutlu muydum? Asla. Üzüldüm mü? Bunun için bir sebep yok. Kalbim mi kırıldı? Artık kalp kırıklıklarımı hissetmiyordum.
Kupadan sonra içindeki kar küresini elime aldım. İçinde küçük bir çiçek vardı. Çiçekleri çok severdim artık sevmiyorum. Ama bunları gönderen kişi benim hakkımda neler biliyordu da bunları gönderiyordu? Kar kürelerine aşığım ama bunu kimseye söylemedim ya da söylediğimi hatırlamıyordum.
Ve içinde bir not kalmıştı. Katlanmış kağıdı açtım.
Sevgili Kızım,
Belki bunu okurken çok şaşıracaksın, belki kızacaksın ama biz seni çok sevdiğimiz ve değer verdiğimiz için bunu yazıyoruz. Seni aklına gelemeyecek kadar çok seviyoruz. Bize kızmakta haklısın ama bizim neler yaşadığımızı öğrenince bize hak vereceğini umuyoruz. Özellikle de senin gibi sanata önem veren ince ruhlu bir kadın bize hak verecektir. Artık bu hayata sensiz devam etmek istemiyoruz. Seni altta yazdığım yer ve saatte haftaya pazar günü bekliyoruz.
Kuğulu park
15.30
seni çok seven anne ve baban..
Ellerim o kadar çok titriyordu ki kağıt yere düştü. Bu ufacık kağıt parçası beni neden delirtiyor? Ne hissettiğimi bilemiyorum. Ölmek istiyorum. Hem de deli gibi. Beni bırakıp giden bir aile şimdi karşıma geçip pişman olduklarını mı söylüyorlar ve beni öyle bir boşluğa itiyorlar ki burada ne yapacağımı bilemiyorum. Yere düşen not kağıdını alıp tekrar okudum. Üstelik Kuğulu park beni orada kimsesiz bıraktıkları parktı. Ne kadar da düşünceli bir davranış değil mi? Onları asla görmek istemiyordum. Ama bir tarafım şans ver ne olduğunu bilemezsin diyordu. Tam bir hafta vardı. Düşünecektim. Ama hala şoku atlatmış değildim. Hızlıca duşa girdim. Kafamı dağıtmam lazımdı. Zaten darmadağın olmuş kafamı.
Banyodan çıktıktan sonra hala masamın üzerinde duran eşyalara baktım. Neden birdenbire bunlar oluyordu anlamıyorum ama içimdeki kötü his hayra alamet değildi. Notu tekrar okudum. Gidecek miydim? Bilmiyordum hiçbir şeyi bilmiyordum. Onlar beni küçük bir kızken bırakıp gitmişlerdi ama benim ruhum büyüyüp kadın olmuştu. Gerçekten pişman oldukları için mi bunu yapıyorlardı çok merak ediyorum. Yatağa girerken komodinin üzerindeki fotoğrafı gördüm. Artık sadece burada değil, kupa bardağının da üzerindeydi bu fotoğraf. Ama şunu düşünmeden edemiyorum; ben onları özlediğimden, bu özlemle yanıp tutuştuğumdan emin değildim çünkü bu fotoğraf bana yetiyordu. Garip ama ben bu fotoğraftan fazlasına ihtiyaç duymuyordum. Onları görmem için yaşamam gerekirdi ama onlar beni o parka bıraktıklarında bende oraya kalbimi bırakıp bir taş almıştım. Bir kalp karşılığında taş alabilmiştim. Şimdi beni orada görmek istiyorlardı. Kalbim hala orada mıdır? Arasam bulur muyum? Söz, her yerini arayacağım salıncakların altını, bankları köşe bucak, kaydırakların içinden tek tek geçerek, taşları tek tek ayıklayarak arayacağım kalbimi. Ama zamanı mı bunu bilmiyorum. Yatakta bunları düşünürken daldığımı hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanat Eserim
Teen FictionAsel..en çok sevdiği çiçek lavanta olan Asel.. Bir gün parka gidip kalbini orada bırakan Asel.. Orayı taşla dolduran Asel.. Her şeye rağmen yaşayan ya da yaşadığını sanan Asel.. Acaba bize hayatından neler paylaşacak?